MAHŞER GÜNÜ( SON)

1.1K 95 59
                                    

  Bazı zamanlar vardır hani içinizi sıkan bir el, yüreğinize oturan bir ağırlık ya da yataktan kalkmamanızı söyleyen bir ses. İşte ben o günlerden birine uyandım 1978 in bir Cuma sabahına. Sanki bu gün evden çıkmazsam hayatımda her şey yolunda gidecekti. Ama ben bu tarz batıl itikatların peşinde koşan biri olmadığım için derin bir nefes alıp yataktan çıktım. Önce banyoya ilerleyip elimi yüzümü soğuk su ile yıkayıp kendime geldikten sonra salona geçtim. Mustafa camın kenarına oturmuş elinde hesap pusulası olduğunu varsaydığım bazı evrakları inceliyordu.

" Günaydın."

 Elindeki evrakı kucağına indirip bana gülüşünü sunsa da canını sıka bir şey olduğu barizdi.

" Günaydın canım"

 Sobanın üzerinde duran çaydanlığa yönelim ısısını elimle kontrol ettim.Hala sıcak olduğunu anladığımda içeri gidip kendime de bir bardak alarak ikimize çay doldurdum. Bu arada Mustafa düşünceli ve dalgın bir şekilde elindekileri inceliyordu. Önemli olmalıydı zira her sabah kahvaltıyı ihmal etmeyen yarim şu an konuşmuyordu bile.

" Önemli mi?"

 Ona uzattığım bardağı alıp evrakı yanına koyarak bana bakmadan :

" Yavrum birisi benden para çalıyor. Para sıkıntı değil ama bunu yaparken depolardan bilmediğim bir şeyleri de Anadolu'ya sevk ediyor. Zeki ile bir hafta önce fark ettik ve önünü kendimizce kestik ancak biz abinlerdeyken gazinoya saldırmış göz dağı vermek adına silahlı saldırı yapmışlar ki iki kıymetli adamım hastanede can çekişiyor. Ne taşıyorlar onu bilmiyorum ama onlar için çok önemli olmalı. Yani gülüm işin  özü endişeliyim. Bu adamlar mekanımı tarayacak kadar gözleri kara ise sevdiklerime yapabileceklerini düşünmek bile beni deli ediyor."

 Sevdiğimin endişelerini anlasam da elimden bir şey gelmiyordu. Ben de kendimce ona destek olmak için elimi elinin üzerine koyduğumda eğik başını kaldırıp bana baktı. Ona gülümseyip elini sıktığımda o da bana aynı şekilde karşılık vermişti.

" Bizimkileri Mudanya'da aldığım eve yolladım. Yengen de onlarla birlikte. Babanlardan bir süre abinlerle askeriyenin lojmanında kalmasını istedim. Biraz söylendi ama abinler ikna ettiler. Sana bir adam tahsis ettim hastane de dahil hep senin yanında olacak. Adı Yılmaz en güvendiğim adamlarımdan biri. Zaten ortalık çok karışık hastanenin önü asker kaynıyor. Geriye bir tek Zeki ve ailesi kaldı ki o da sözümü dinlemedi."

  Sözleri bitene kadar elini sıkıca tutuğum yarime gülümsediğimde:

" Hepiniz önemlisiniz ama sen benim nefesimsin ne olur dikkatli ol." dediğinde" sen de" dedim. Bu arada çalan alarm ile gitme vakti geldiği için ikimizde ayaklanıp hazırlanmaya başladık. Tam çıkacağımız sırada Mustafa eli ile alnına vurup:

" Sen aç aç mı işe gideceksin?" deyince omzunu pat patlayarak:

" Ben hallederim " dedim. Arabaya ulaştığımızda iri yarı yağız bir adam bizi karşıladı. Mustafa Yılmaz adındaki adamı sıkı sıkı tembihledikten sonra üçümüz arabaya binip hastaneye geçtik, Mustafa bizi bırakıp gittiğinde göğsümün üzerindeki öküz yerine daha sağlam yerleşmişti.

........

 Bu gün acilde görevliydim ve hastaneye başladım başlayalı ilk defa bu kadar yoğun bir gün geçiriyordum. Sabah bir otobüs kazası sonucu gelen 10 hasta ile boğuşmamız yeni bitmiş nefes alıp bir bardak çay içmek için acilin girişindeki çay ocağına geçmiştim. Burada hademeler bizim için hazırladıkları çayların yanına simit almış hem yiyor hem de konuşuyorlardı. On on beş dakika sonra duyduğum tanıdık sesin feryadı ile ocaktan çıktığımda gördüğüm manzara ile donup kaldım. Reis kucağında kanlar içinde taşıdığı Kerim ile doktor diye feryat ederken hızla yanlarına koştum.

SERZENİŞ(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin