Zaman değişik bir kavram, eğer bir şeyi bekliyorsan düşündüğünden daha yavaş akıyor. Benim için bu bir yıl işkence gibiydi. Mustafa 'nın bana yaşım yüzünden yaklaşmadığını düşündüğüm için onun koyduğu sınırlara riayet ederek geçen bu bir yıl da benim için hayatımın en yavaş ve sıkıntılı bir yılıydı. Ama bu zaman dilimi içinde pek çok olay yaşandı. Hem ülke için hem benim için 1972 yılı demokrasinin en büyük sınavından sınıfta kaldığı zamanlardı. İdamlar ayaklanmalar, sağ sol çatışmalarındaki yükseliş ve onlarca yüzlerce ölüm. Bu dönem içinde ben de geliştim, zaten yerimde kalmak bana göre değildi. Ne yapıp edip ikinci sınıfın derslerinin bir kısmını da alarak okulu erken bitirmek için olanca gücümle çalışmaya başladım. Belki onunla aramdaki farkın gözüne batmasını engellerim düşüncesi beni motive ediyordu.
Taverna işlerinin sadece bir kısmını idare ettiği yer olduğu için Mustafa buradaki mekana haftada sadece üç gün uğruyordu. Salı, perşembe ve haftanın en yoğun günü cumartesi. Hafta içi gelenlerin büyük çoğunluğu iş yaptığı mekan sahipleri iken hafta sonu eğlence düşkünlerinin günüydü. İşte ben de tam bu yüzden cumartesilerden nefret ediyordum. Mekana gelen erkeklerin bazıları Mustafa'yı bir kurtuluş olup ona cilvelenirken sıktığım ellerimle pek çok defa avuç içlerimi kanatmıştım. Bu adamlar gibi cilvelenmek bir yana uzun boyum keskin yüz hatlarım ve kalıplı yapımla fazlasıyla erkeksiydim. Ancak zamanımın en güzel anlarını iki haftada bir abimlerdeki yemekte yaşıyordum. Yengemin hamileliği ile bu rutin daha da hoş bir hal almıştı. En azından bu buluşmalarda çatık kaşlarının altından da olsa ela gözlerinin keyfini çıkarabiliyordum. Sanmayın sadece görüntüsüne aşık olmuştum onun. Sert mizacının altında yatan zarif ve anlayışlı sıcakcık kalbine, herkese çatılsa da ailesine karşı merhametli olan yüzüne , beni yok saysa da gene de saygı duyan aklına aşıktım. Ancak ne yazık ki benim sevmem yetmiyordu, bir kaç defa karşı karşıya geldiğimizde Mustafa'nın yaşıma yaptığı gönderme ile hem reşit olmamamın hem de aradaki yaş farkının Mustafa için önemini daha iyi anlamıştım. Bütün bunların yanında Devin başta olmak üzere solcularla olan ilişkim gelişmiş, aralarında görüşlerine tam olarak katılmasam da yer edinmiştim. Ve Işıl güzeller güzeli Işıl, dünya ahiret bacımdır kelimesini kullanabileceğim tek kadın Işıl. Dilsiz olması nedeni ile merhametle başlayan arkadaşlığımız çok sıcak bir dostluğa evrilmiş ve ayrılmaz bir ikili olmamızı sağlamıştı. Aslında benim için Işıl kardeş gibi olsa da içindeki duyguları görmemek zekama hakaret olurdu. Yine de ilk imasında aramızdaki sınırı belirtince üstelemeyip yanımda kalmak adına sessizce dostluğuma rıza olmuştu. Geçen zaman içinde birini sevdiğimi fark edip beni de kendini de zora sokmamaya uğraşacak kadar iyi biriydi. Hem Işıl'ın hem de Devin'in ısrarları ile kafamızı dağıtırız diyerek bana doğum günü yapma fikrine beni ikna ettiler. Ama ben bu fırsatı Mustafa'yı görmek için kullanacağımdan doğum günüm için tavernayı seçmiştim.
Bu gün benim doğum günüm ve ben ilk engelimiz olan reşitlik sınırını bu gün itibarı ile geçiyorum. Aslında benim için hiç bir anlamı olmayan bu gün sadece bu yıllığına anlam kazanmıştı. Üzerimi düzeltip son kez kendime baktığımda çalan kapı ile kapıya yöneldim. Açtığım kapıda gülümseyen yüzü ile bana bakan Işıl ve Devin başkan :
" Hazır mısın herkes geçti tavernaya." dediğinde başımla onları onaylayıp baharın soğukluğunu düşünerek yanıma aldığım ince ceketi üzerime geçirerek kapıdan çıktım. Işıl işaret dili ile bıcır bıcır konuşurken anlattıklarına boş boş sırıtıyordum. Aklımda sadece bu gün Mustafa'yı artık yetişkin olarak görmenin heyecanı vardı. Mekana geldiğimizde benim için en büyük rakip olduğuna inandığım Zeki bizi kapıda karşıladı.
" Küçük bey yeni yaşınız kutlu olsun. Ağam bu gün için sizlere özel bir masa hazırlattı. Lütfen buyurun."
Bana karşı her zaman anlayışlı ve kibar olan bu adama elimde olmadan öfke duyuyordum. Selma abla ağanın Zeki'ye gönlü olduğunu ama onun ağayı reddettiğini söylese de yine de bu duygudan kurtulamamıştım. İçeri girdiğimizde hafta içi olmasının etkisi ile az olan müşteriler sayesinde mekan sanki bize ayrılmış gibiydi. Bize masamızı gösteren Zeki garsona özel müşterilerimiz kusur etmeyin dedikten sonra ayrıldı. Ortamı dolduran müzik ile kadehler dolmaya neşeli ve ateşli sohbetler dökülmeye başlamış olsa da benim gözüm tek bir kişiyi arıyordu. Ve yaklaşık bir saat kadar sonra girişte görünen heybetli beden ile yüzüm güldü. Bu arada koluna dokunan Işıl ile başımı ona döndüm. Elleriyle:
" Sevdiğin kişi bu mu?" dediğinde başımla onayladım. Işıl gülümseyerek yeniden ellerini oynattı:
" Çok yakışıklı ama biraz büyük değil mi?" dedi.
Işıl'a dönüp:
" Gönlümün seçimi" dediğim zaman ise önce ellerini yüzüne kapattı sonrada omzuma bir yumruk attı. Bu arada Mustafa ve Zeki içeri geçtiklerinde artık oturduğum yer bana dar gelmeye başlamıştı. Masadan ayaklandığımda Tolga:
" Nereye doğum günü çocuğu?" deyince kısaca "tuvalete" diyerek yanlarından ayrılıp içeri yöneldim. Beni kapıda durduran çam yarmasına dik dik baktıktan sonra :
" Ağanın kaynıyım." deyip içeri adımladım. Tam kapıya ulaştığımda Zeki ile konuşan Mustafa'nın gür sesi olduğum yerde durmamı sağladı.
" Sana her zaman destek olmak istediğimi biliyorsun ama o kadın sana pek uygun değil Zeki. Yani nasıl desem...."
" Ağam gönül bu kimi seçeceği belli olmaz . Pavyonda çalışması onu farklı yapmıyor benim için. Bu ortamda temiz kalan çok kadın gördüm. Sen he de gerisi kolay. Ben de çok emeğin var seni çiğnemek istemem."
Aralık olan kapıdan içeri göz attığımda Mustafa'nın sıkıntılı bir şekilde dudaklarını çiğnediğini gördüm. Bu haberden hoşlanmadığı çok belliydi. Ama bu kısa sürdü. Başını kaldırıp eski kararlı duruşuna dönerek:
" İyi o zaman sen uygun gördüysen benim üzerime ne düşüyorsa çekinme elimden geleni yaparım." dedi. Bu arada Zeki Mustafa 'nın karşısına geçip:
" Sen de kır şu inadını sevmekte sevilmekte senin de hakkın. Sana bakana bir şans veremez misin?" diye gülümsedi.
" Yapma Zeki sen de mi? Selma yetmiyor sanki anlayın artık çocuk o daha geçici bir heves onun için. Hem ben onun abisinden bile büyüğüm."
" Artık bir yetişkin oldu. Yaş farkına gelince ben Hakkı'ya baktığımda hiçte çocuk görmüyorum. Aklı bedeni davranışları fazlası ile olgun. Gene de sen bilirsin ama bence bir kere daha düşün." diye cevabını beklemeden kapıya yönelince ben de geriledim. Kapıda beni gören Zeki bunu beklermiş gibi bana gülümseyerek selam verip omzumu sıktı ve gitti. Ben de bu fırsatı değerlendirip içeri adımladım. Beni karşısında gören Mustafa :
" Ooo kayınço gel ben de sana doğum günü hediyeni nasıl vereyim diye düşünüyordum." dedikten sonra çekmecesini açıp bir saat kutusu çıkardı.
" Sana layık değil ama kabul edersin inşallah."
O konuşurken benim tek gördüğüm hareket eden dudaklarıydı. Yavaş adımlarla yanına ulaşıp yakasına yapışarak:
" Doğum günü hediyem sen olur musun ?" dedikten sonra dudaklarına yapıştım. Artık yetişkindim ve yaptıklarımın sorumluluğunu alacak yaştaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ(TAMAMLANDI)
RomanceFarklıydı, ama herkesin düşündüğü gibi değil o gerçekten farklıydı. Asker bir ailenin tek sivil çocuğu olduğu için değil, imkansızda olsa kendisinden apayrı olan o ela gözlü deve gönül verdiği için. Eğilip bükülmeden , yine de hayatında olmaz dediğ...