Wooyoung San"Yanlış kapıya geldiniz," dedi San sertçe, ona pizzayı teslim etmeye çalışan yaşlı teyzeye bakarken yüzünde öfke ve az da olsa suçluluk ifadesi vardı.
Şaşkın kadın kaşlarını çattıktan sonra elindeki fişi buruştururken mahzun yüzü San'ın nazik kalbine işlemişti.
"Bu ay ikinci kez sipariş etmediğim bir pizza kapıma geliyor," diye mırıldandı San ve kadını geri döndürdü. "Lütfen ben sipariş edesiye kadar bir daha gelmeyin buraya," dedi teker teker, aynı zamanda sabahın erken saatinde kimin pizza yemek istediğini merak ediyordu.
Kadın gittiğinde kolundaki saatine baktı ve saati görünce sessizce küfür etti. Eğer zamanını harcayan pizza şirketinin çalışanı sipariş eden kişileri karıştırmasaydı beş dakika önce çıkmış olmalıydı.
Dışarıya adımını attığında soğuk şubat rüzgârı San'ın açıktaki yüzünü okşadı; aylardır bir dokunuşa dair hissettiği en yakın şeydi. Başını hafifçe geriye doğru kaldırırken neredeyse yabancısı olduğu hissin tadını çıkardı.
Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşirken dostane hisse alışılmadık bir şekilde kolay alışmıştı.
Sonunda ürpertisi geçtiğinde çenesini yüzünün alt kısmını çevreleyen pamuklu boğazlı kazağının sıcaklığına gömdü. Ellerini de kazağının kollarının içine soktuktan sonra San memnun olmuş bir halde iç çekti, fakat görüşünü bulanıklaştıran nefesi yüzünden gözlerini kıstı.
Kabul etmeliydi ki geçen birkaç ay ilk başta çok zor olsa da bir bakıma terapi gibi olmuştu. Her gününü Wooyoung'un onu sevdiğini bilerek geçirmişti ve bu sayede kendine olan değeri tekrar kazanabilmişti. Yalnız ve içe kapanık hissettiğinde ya da geleceklerine dair karamsar olduğunda bile San biliyordu ki sadece kısa bir süre daha beklemek zorundaydı.
O yüzden sabah kahvesi için Yeosang'la buluşmak için adımlarını hızlandırdı. İkisi kolayca barışmışlardı; San, kişiliğini o kadar iyi bilen başka birisini bulamayacağı için Yeosang'ın arkadaşlığının hafife almamasını gerektiğini fark etmişti.
Gideceği yer kaldığı evden çok uzakta değildi, ufak kahve dükkânı ikisinin ve üniversiteden diğer arkadaşlarının buluşma noktalarıydı. San, Daegu'yu sevmişti; şehir, Seul'un alışık olduğu işlek merkezinden çok daha huzurluydu. Tam onluk bir yerdi.
Elinin tersiyle siyah saçını ittirdi, uzayan saçları artık boğazlı kazağının yakasına hafifçe değiyor, ensesini ısıtıyordu. Saçımı kestirmem lazım, diye düşündü hemen, önüne gelen saç tutamları sinir etmeye başlıyordu.
Yeosang da onu her gördüğünde saçını kestirmesini söylemeden edemiyordu. Fakat bugün, San kahve dükkânının kapısını açtığında geldiğini belli eden gümüş zil çaldıktan sonra garip bir şekilde gülümseyerek onu selamlamış ama saçıyla ilgili hiçbir şey söylememişti.
"Neyin var?" diye sordu San şüpheyle. Tereddüt ederek masaya oturdu ve Yeosang'ın alışkın olmadığı yüz ifadesine gözlerini kısarak baktı.
"Yok bir şeyim!" Arkadaşı anında cevap verince San gözlerini devirdi.
"Yeo, hadi ama. Yıllardır arkadaşız, seni çok iyi tanıyorum." Çenesini yumruk yaptığı ellerine koyduktan sonra beklentiyle arkadaşına baktı.
"Şey..." Yeosang sanki bir cevap ararcasına çevresine etrafına bakındı. "Hukuk sınıfımdan Hyunjae'yi biliyor musun?"
San mırıldanarak onaylarken Yeosang elinin arkasıyla ağzını kapattı. Yeosang'ın bu kadar gülümsemesine ya da utanarak konuşmasına alışkın değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soft | Woosan (Türkçe Çeviri)
Fanfiction"Hala oyuncak peluşla mı uyuyorsun?" "Adı Shiber." San'ın uyku problemi vardır. Wooyoung ise bir iddiayı kaybeder. Dikkat: Rahatsız edici içerikler ve cinsel içerik barındırır. Kitabın yazarı: @yeonosang ❤️ İngilizceden çevrilmiştir. [TAMAMLANDI]