Wooyoung SanJongho tek kelime etmeden San'ın elinden tuttu ve tuvaletten çıkarırken eve gidip dinlenmesini söyledi.
San ne ona karşı çıkacak ne de daha fazla ders dinlemek için güç bulamamıştı kendisinde. O yüzden sessizce kabul etti ve üvey kardeşinin onu eve götürmesine izin verdi.
Şu anda duygusal açıdan çok yorgundu ve ne Felix'i, ne Wooyoung'u ne de Minho'nun sözlerini düşünemiyordu. Bir gün içinde büyük bir duygu karmaşası yaşadığı için resmen bitap düşmüştü.
Duygulardan her zaman nefret etmişti. Onun için çok bunaltıcıydı.
O yüzden merdivenlere doğru ilerlediği sırada üvey babası yolunu keserken hiç de havasında değildi.
Tek istediği şey yatağına yatıp hüzünlü bir şarkı açarak belki biraz ağlamak ve yalnız olmaktı.
Maalesef Jongun hiçbir zaman San'ı umursamadığı için onun yorgun halini de pek fark etmemişti.
"San," diye başladı sözlerine sertçe, sanki kırılgan üvey oğluna değil de askeriyede bir askere sesleniyor gibiydi. "Döndüğümden beri hiç konuşmadık."
San yavaşça başını kaldırırken Jongun'un ses tonunda gizli olan dile getirmediği emri karşısında çökmüş omuzları zar zor doğruldu. Bununla uğraşmak için çok yorgundu.
"Biraz saygı göster çocuk!" diye gürledi Jongun, her zamanki gibi dimdik ve heybetli duruyordu.
San daha güçlü durmak için elinden geleni yaptı ama adamın önünde yarım yamalak saygıyla eğilirken gözlerini devirmesine engel olamadı.
"Saygı!" diye bağırdı tekrar ve San'ın yanağına sertçe vurdu. "Önceki babana her nasıl davrandıysan bana öyle davranmayacaksın! Bunu öğrenmen gerekiyor!"
"Elbette," diye cevapladı San, üvey babasının sert elinin etkisiyle yanağına acı hissi saplanırken gözleri sulanmıştı. En azından yüzüklerini takmamış. "Ama sen bana onun davrandığı gibi davranıyorsun."
Jongun bir anlığına utanmış gibi görünse de çenesini kaldırarak duruşunu bozmadı. "Kurallara uyacaksın. Sana öğretilen buydu, değil mi?"
San hafifçe başını sallayarak onayladı, ellerini arkasında birleştirirken adam tekrar konuşasıya kadar başını kaldırmadı. "Rehberlik... nasıl gidiyor? Kendindeki sorunları fark edebildin mi?"
San cevap vermeyince Jongun daha da üzerine gitti; sözlerinde hiçbir içtenlik yoktu. "Sorunun çözüldü mü?"
San artık bıkmıştı. Bu ana kadar sabretmişti. Dudaklarında acı bir sırıtış belirirken aniden hissettiği bir cesaretle adamın koyu gözlerine baktı. "Aslında... şu anda biriyle birlikteyim."
Jongun'un yüzü hafiften değişirken sert yüz ifadesi yerini rahatlamaya bıraktı. "Kızın adı ne? Belki de onu onaylamak için annenle ben onunla tanışmalıyız-"
Yeter artık. "Adı Jung Wooyoung."
San, seni lanet aptal- "Ve birlikte oldukça mutluyuz. Senin onayına ihtiyacım yok."
Dudakları ince bir çizgi halini alırken Jongun'un gözleri tekrar koyulaşmış, yüz ifadesi sertleşmişti. "Ne?"
San'dan daha güçlü olan adam onu kolundan kavrayarak çalışma odasına sürükledi ve onu sandalyeye oturturken masanın üzerine dizdiği kitapları fırlatarak yerde büyük bir dağınıklığa neden oldu. San'ın ellerini zorla masanın boş yüzeyine koyarken bir yandan da elindeki tahta sopayı sallıyordu. Ama San ilginç bir şekilde sakindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soft | Woosan (Türkçe Çeviri)
Fanfic"Hala oyuncak peluşla mı uyuyorsun?" "Adı Shiber." San'ın uyku problemi vardır. Wooyoung ise bir iddiayı kaybeder. Dikkat: Rahatsız edici içerikler ve cinsel içerik barındırır. Kitabın yazarı: @yeonosang ❤️ İngilizceden çevrilmiştir. [TAMAMLANDI]