Bölüm 08

993 106 45
                                    

Wooyoung San

San bir sonraki dersini uyuyarak geçirmişti. Diğer zamanları da Felix'in arkasına saklanarak sınıfındaki kıskanç arkadaşlarının ayıplayan bakışlarını görmezden gelmeye çalışarak geçirmişti. Bakışlar bir türlü son bulmuyordu ve her bir bakış bir öncekinden daha fazla rahatsız ediyordu onu.

Şu anda kelimenin tam anlamıyla yok olmayı diliyordu.

Görünüşe göre Wooyoung, San'ın düşündüğünden daha popülerdi. Sanki herkes onunla birlikte olmak istiyor gibiydi ama kimse buna cesaret edemiyordu. San, cesaret edenlerin ise birçok kez başarısızlığa uğradığından dolayı kıskanç kızların (ve erkeklerin) hiç uğraşmadıklarını fark etmişti.

San başı eğik bir şekilde ilerlerken, aşırı yavaş yürüyenlerin arasından hızla geçti.

Ancak gözlerini yerde tutması onun için büyük bir hataya neden olmuştu, çünkü çok geçmeden biriyle kafa kafaya çarpışıp geriye doğru sendelerken birisinin "Off," diyerek inlediğini duydu.

"Ah!" diye acıyla inlerken dengesini kaybetti.

İki el onu sabit tutmak için omuzlarından tutarken tanıdık bir kahkaha kulaklarını şenlendirdi. "Yürürken önüne bak Küçük Choi."

"Wooyoung?" San şaşkınlıkla ona baktı ve rahatsızlığının kaynağı olan keyif içindeki yüz ifadesiyle karşılaştı. "Neyse, güle güle."

San yanından geçip gitmek için Wooyoung'un elleri arasından sıyrıldı ama bu sefer de bileğinden yakaladı. "Nereye gittiğini sanıyorsun?" derken güldü, gözleri sinsi bir şekilde parıldıyordu.

"Senden uzak herhangi bir yere." Gergince etrafına göz attı, insanların çoktan fısıldaşmaya başladığını fark etti. "Bırak beni, insanlar bize bakıyor."

Wooyoung bileğini daha da sıkı kavradı, başparmağı ona güven verircesine teninin üzerini okşuyordu. "Ne yani seninle sohbet edemez miyim?"

Hissettiği dokunuşla San kızardı, zaten bakışlardan dolayı da çok utanmıştı. "Edebilirsin! Sadece burada değil." Bu söylediği Wooyoung'u daha da eğlendirmişti ve ona bir adım daha yaklaşmak için cesareti vermişti.

"O zaman nerede?" Sözleri kalbinin bir uçurumdan atlamasına sebep oluyordu.

"Bırak beni Wooyoung," dedi dişlerini birbirine bastırarak, kontrolsüz hislerinden dolayı ve Wooyoung'la beraber göründüğünden dolayı istemediği ilgiden rahatsız olmuştu. "Lütfen?"

"Tamam." Wooyoung onu bıraktı ama önünde dikilirken hareket etmedi. "Ama bana bir özür borçlusun." Dudağını ısırırken tarifi olmayan bir ifadeyle San'a bakıyordu.

"Hayır. Rüyanda görürsün," diye söylendi. Gözlerini ondan kaçırdı ve resmen Wooyoung'un yanından kaçarken kendi ayağına takıldı ve dengesini sağlamak için dolaplara tutundu.

Kafeteryada her zamanki masalarında oturan arkadaşlarının yanına ulaşasıya kadar koşmaya devam etti ve yanlarına vardığındaysa ellerini masaya koyup nefesini düzene sokmaya çalıştı. Soluk soluğa orada dikilirken Yunho kaşığı ağzında, pizzasını ısırırken öylece kalakalmış Yeosang ve diğer arkadaşları ona sessizce bakıyorlardı.

Devam etmelerini işaret etti ve başını sallarken eğlenen Felix'in yanına çöktü. "Bana biraz pizza ver," dedi ve Felix'in elinden öğle yemeğini alır almaz ısırdı.

"Tabii ki, zevkle San," diye homurdandı Felix az önce elinde tuttuğu pizzanın yerindeki boşluğa bakarken.

"Biz soralım mı anlatmaya başlar mısın?" Yunho başını ona doğru kaldırınca kaşlarını sorgularcasına kaldırdı.

Soft | Woosan (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin