Wooyoung SanOkula geri dönmüştü. Başı aşağıya eğik halde etrafını çevreleyen koridor duvarlarının arasında yavaşça ilerlerken çıkan seslerle ürküyor ve kimsenin onunla konuşmaması için dua ediyordu.
Giriş kapısı sanki kıyamete açılacak demir kapı gibiydi; kaçınılmaz kaderine doğru ilerlerken sütunlar bir anlığına korkunç yaratıklar gibi görünmüştü.
Tabii ki gözlerini kapatıp açmasıyla onu karşılayan asıl manzarayı gördü; önceki öğrencilerden lisede hayatta kaldıkları için hediye olarak bırakılmış saçma graffiti yazılarla dolu iki parçalanmış tuğla sütunun arasında yarısı boyalı, hiç de dayanıklı görünmeyen demir kapı vardı.
İyi olacaktı. Wooyoung'u ve diğer herkesi görmezden geldiği sürece bir sorun olmayacaktı.
✣
Şimdiye kadar her şey yolunda gitmişti.
Bilim dersinde Yunho'dan kaçmayı başarmıştı. İngilizce dersinde ise Wooyoung'u görmezden geldikten sonra kendisini karşılamak için gelen Seonghwa, Mingi, Minho ve Hyunjin'den kaçmak için malzeme odasına atmıştı kendisini.
Ve şimdiyse en zor bölüm gelmişti; öğle arası. Kafeteryaya oturup hepsiyle karşılaşma riskine girmeyi planlamıyordu ama herkes koridorda gezinirken kendisi koridora çıkacak kadar da cesaretli değildi. Dışarı çıkabilirdi ama iki farklı yolda da ana koridordan ya da kafeteryanın içinden geçmek zorunda olduğu için o seçeneği de hızla elemişti.
O yüzden fakülteyi varlığıyla alarma geçirmemek için sessizce nefes alırken malzeme odasında en uzaktaki köşeye oturmak zorunda kalmıştı.
Kulağa gerçekten çok acınası geliyordu. Son zamanlarda kendisiyle özleştirdiği tek kelime 'acınası' kelimesiydi.
Fakat kapıda hafif bir tıklatma duyasıya kadar her şey yolunda gidiyordu. Kalp atışları hızla düzensizleşirken gözleri korkuyla büyümüştü.
"San? Benim..." Kapının diğer tarafından kalın bir ses geldi. "İngilizce dersinden sonra seni takip ettim."
Bir süre duraksadı. "Malzeme odasında ne yapıyorsun?"
San dudağını ısırırken hızla bir karar verdi. Felix gelmişti. Felix'e güvenebilirdi. Güvenebileceği birisine deli gibi ihtiyacı vardı.
"Saklanıyorum..." dedi sessizce. Ağzından çıkan son hece sanki soru sorar gibi çıkmıştı.
"Biraz konuşmak için dışarı çıkabilir misin? Biz— ben senin için endişeleniyorum."
San kapı koluna doğru ilerlerdi ama sanki dokunamayacak kadar sıcakmış gibi elini aniden geri çekti. "Yanında başka biri var mı?"
"Hayır... hayır kimse yok. Sadece benim." Ardından yüksek sesle boğazını temizlediğini duydu. "Yemin ederim."
Kuzgun karası saçlı çocuk temkinli bir şekilde kapıyı araladıktan sonra Felix'i görebilmek için kapıyı yavaşça açtı. Koyu gözlerindeki saf endişeyle birlikte tek başına dikiliyordu.
San anında kendisini arkadaşının kollarına attı, tanıdığı birisinin rahatlığında erirken ona sıkıca sarıldı.
Felix şaşkınlıkla gerildi ama hızla rahatlarken her ne kadar ona garip gelse de sıkı sarılışına o da karşılık verdi. En son sarılışları güzel sonlanmamıştı. Ve Felix o anı her detayına kadar hatırlıyordu.
San sonunda Felix'in aksine sakin bir şekilde geri çekildi ve ona karşı gülümsedi. "Senin geldiğine çok sevindim," diye itiraf etti.
"Ee... e-evet," dedi Felix kekeleyerek, gergin bir şekilde başını kaşıdı. "Seninle konuşmak istiyordum... Wooyoung hakkında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soft | Woosan (Türkçe Çeviri)
Fanfiction"Hala oyuncak peluşla mı uyuyorsun?" "Adı Shiber." San'ın uyku problemi vardır. Wooyoung ise bir iddiayı kaybeder. Dikkat: Rahatsız edici içerikler ve cinsel içerik barındırır. Kitabın yazarı: @yeonosang ❤️ İngilizceden çevrilmiştir. [TAMAMLANDI]