"Don't kill me just help me run away
From everyone I need a place to stay
Where I can cover up my face
Don't cry, I am just a freakI am just a freak"
....
Hyun ölmek istiyor
...
Hyun, masasındaki kazınmış yazıları okuyor. Ah, hayır akranlarının yazdığı kırıcı sözlere artık o kadarda üzülmüyor. Birçok kazanmış kelime, vücudunada kazılmıştı bağzıları. Evet, vücuduna onun isteği dışı kesikler atılmıştı. Acımasız harflerin oluşturduğu yazılar.
Etrafına bakınıyor. Herkesin ona bakarak gülümsediğini hissediyor. Hyun ölmek istiyor. Başını öne eğerek çantasını sırasına bırakıyor. Ve sırasına oturdu. Gözleri uzaktan ona gülümseyen bedene dönüyor. Lee Minho, ona gülümseyerek bakıyor. Ancak bu gülümseme alaycı bir gülümseydi. Onunda diğerlerinden bir farkı yoktu.
Ders zili çaldığında ise öğretmen sınıfa girmişti. Hyun, kafasını sırasına koyarak bahçeyi izliyor. Zihininden bir sürü hayal kuruyor. Çünkü hayal dünyasındaki insanlar ondan nefret etmiyor. Kafasının içi bu dünyadan daha güzeldi.
...
Öğlen arası zili çaldığında Hyun, yemekhaneye gidiyor. Bütün gözlerin ona çevrildiğini hissediyor. Tırnaklarını avuçlarına bastırırken yayılan ıslaklığı önemsemiyordu.
Yemeğini aldıktan sonra tek başına boş bir masaya oturmuştu. Hyun iyi hissetmiyordu. Yüzünü kapatan sarı uzun saçlarını kulağının arkasına sıkıştıyor. Ancak bununla beraber karşısındaki bedeni fark ediyor.
Onunla beraber oturacağını sanıyor, gülümsüyor. Ama o beden elindeki tepsideki yemeği Hyun'un, yemeğinin üzerine döküyor. Ve herkes kahkaha atıyordu. Hyunjin hâlâ yüzündeki gülümsemeden vazgeçmiyordu. Birazdan ağlayacağını hissetse bile.
Çocuk elindeki sütü Hyun'un kafasından aşağıya döküyordu. Herkes kahkaha atıyor, Hyunjin ise nefes alamadığını hissediyordu. Sonra ise önündeki tepsiyi üstüne fırlatmış ve yanından ayrılmıştı çocuk. O sadece fazladan arkadaş kazanmıştı bu hareketiyle, oysa insanlığını kaybetmişti. Hyun ölmek istiyor.
Son kez etrafına göz gezdiriyor, soğuk sütün ensesinden aşağıya döküldüğünü hissetti Hyun. Yüzüne yediği metal tepsi canını acıtmıştı. Ve göz göze gelmişti. Yine o bir çift parıltılı gözle ve alaycı gülümsemesiyle. Lee Minho ile.
...
Hyun, üzerindeki yemek artıklarından kurtulduğunda duştan çıkmıştı. Ama bir sorunu vardı. Kıyafetleri olması gereken yerde yoktu. Beline bağlamış olduğu havlu ile öylece dolabının önünde dikilirken, kapının arkasından gelen gülümseme seslerini duyuyordu Hyun.
Ah, evet yine Hyun'un üzüldüğünü düşünebilirsiniz. Ama o bunlara alışmıştı.
...
Hyun öğleden sonraki derslere katılamamıştı. Ancak okulun sonunda kıyafetlerini geri alabilmişti. Hiç istemediği bir yol ile. Birkaç fotoğraf için zorla onu soyundurmuşlardı. Ancak böylece geri vermişlerdi kıyafetlerini.
Üzerine giydiği üzerinde yine o belirli cümlelerin keçeli kalem ile kazındığı okul kıyafetleri de üzmemişti onu. Hyun artık üzülmüyordu. Okul çantasını sınıfından alıp, okuldan ayrıldığında dışarıda yağmur yağdığını görmüştü. Yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı Hyun.
Yağmurlu havaları seviyordu.
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reflections, Hyunho
Short StoryTw| bullying, suicide warning, selfharm, toxic rs Hyun, ölmek istiyor.