"And when I felt like I was an old cardigan
Under someone's bed
You put me on and said I was your favorite
To kiss in cars and downtown bars
Was all we needed
You drew stars around my scars
But now I'm bleedin' "☆'
Hyunjin aldığı telefonla gecenin bir yarısı yurttan koşarak çıkmıştı. Kaçmıştı da denebilirdi. Üzerinde eşofmanları, bağcıklarını bile tam bağlamamışken telefondaki kişinin ona söylediği adrese koşuyordu. Neden koştuğunu bile bilmiyordu. Kötü bir şeyler döndüğünün farkındaydı.
Minho'nun onu kurtardığı otobüs durağına geldiğinde adımları yavaşladı. Cadde çok sessizdi ve tek tük araba geçiyordu, görünürde kimse görünmüyordu. Daha sonrasında bütün bunların bir tuzak olabileceğini düşündü. Arayan kişi Minho'nun telefonunu kullanmıştı ama ona tam olarak güvenemezdi.
Hyun, korkuyla titrerken üstünkörü caddede göz gezdirdi. Bunun bir şaka olduğunu düşünürek geri yola yürümeye başladığında bir sesin kendisine seslendiğini duydu.
Hayır bu bir ses değildi, Minho'nun sesiydi.
Kaşlarını çatarak arkasını döndüğünde tekrardan durağın yanına gitti. O an kaldırımda oturan ve başını durağın demirine yaslamış Minho'yu gördü.
Şokla olduğu yerde gerilerken onu ilk defa bu kadar iğrenç bir halde gördüğünün farkındaydı. Neredeyse onu tanımayacaktı, telefondaki konuştuğu kişi belkide Minho'ydu.
Dizlerinin üzerinde çökerken yüzünü avuçlarının içine aldı. Daha yakından baktığında durumunun gerçrkten ciddi olduğunu anladı. "Bunu sana kim yaptı? Polisi arıyorum."
Elini cebine uzatacakken Minho'nun eli onun bileğini kavramısıyla durdu. "Polis olmaz. Senin için..." cümlesini bitiremeden acıyla inledi. Nefes alamıyordu. Hyunjin ne dediğini anlayamadı. Durumu gerçekten kötüydü.
"Tamam en azından hastaneye gidelim. Bu yaralar kendi kendine iyileşemez."
Minho hayır demek için ağzını aralayacak olsada Hyunjin onu dinlemeden ayağa kalktı. Vücudunun her yeri kanla kaplıydı. Sağlam bir yeri olduğundan şüpheliydi. İyi de neden? Bunu ona kim yapmıştı, babası mı?
Hyunjin, Minho'yu ayağa kaldırmak için kollarından tutacakken Minho acıyla irkildi. Koluna ve vücuduna yediği sıcak demir sopalar her yerini yakmıştı. "Hastane de olmaz. Onlarda polise haber verir."
Hyunjin derin bir nefes verdi. Hiçbir şey yapmazsa gözünün önünde öleceğinden korkuyordu. "Paran var mı?" Minho zor açtığı gözleriyle karşısındaki bedene bakarken hayır anlamında başını sallamıştı. Çantası siktiğimin karaoke odasında kalmıştı.
"Daha sonra bana borcunu ödeyeceksin o zaman."
Hyunjin neden bunu yaptığını bilmeksizin yere eğildi ve Minho'ya sırtına binmesini söyledi. Başta inkar etsede ona yapmazsa polisi arayacağını söylediği için dediğini yaptı.
"Özür dilerim. Sana yük oluyorum."
Hyunjin sırtında neredeyse doğru düzgün konuşamayan bedeni onayladı. "Evet, yük oluyorsun. Kendini savunmayı bilmiyor musun Lee Minho?"
Minho gülümsedi. Söylediği her söz ona geri dönüyordu. Kollarını daha sıkı Hyunjin'in boynuna doladı. Hyunjin en yakın nöbetçi eczanenin önüne geldiğinde Minho'yu sırtından indirdi ve kaldırıma oturttu. Hızlıca eczane girip bir sürü gazlı bez, tentürdiyot ve ağrı kesici almıştı. İşine yarayabilecek türden her şeyi. Kadının şüpheli bakışlarını umursamadan. Hızlıca işini halledip çıkmıştı oradan.
Daha sonra yine sırtındaki Minho ile tabiri caizse boktan bir motel odasına gitmişlerdi. Resepsiyondaki adam ikisinede tuhaf ve tiksinen bakışlarla baksada Hyunjin bunu önemsemedi. Tek gecelik kiralayabileciği en küçük odayı kiralamıştı.
Motelin boktan bir yer olduğunu dıştan anlamıştı ama içini gördüğünde gerçekten buranın iğrenç olduğunu bir kez daha abladı. Asansörü bozuk olduğu için Minho'yu üç kat sırtında taşıdıktan sonra sonunda odaya varabilmişlerdi.
Eline tutuşturulmuş anahtarı, kilide sokacakken kilit elinde kalmıştı. Hyunjin daha ne olabilir diye düşünüyordu ancak daha ne olabileceğini içeriye girdiğinde anlamıştı. Oda hiç temiz değildi ve kendinden önce odada yaşananları az çok tahmin edebiliyordu.
"Tekrardan özür dilerim. Bunları yapmak zorunda değil-"
"Lütfen konuşma, her an seni burda bırakıp gidebilirim."
Hyunjin'in ani çıkışıyla Minho dudaklarını birbirine bastırmıştı. Yinede yanında kalmasını tercih ederdi. Kendisini yatağa bırakmasıyla Minho acıyla titredi. Bu gece ölmezse, hiçbir gece ölmeyeceğini düşündü.
Hyunjinde onun yanına oturdu. Ve bir süre ikisi yanyana öylece oturmaya devam etti. Saat gece yarısını geçiyordu. Daha sonra Hyunjin poşetten çıkardığı astım ilacını Minho'nun eline tutuşturdu.
Minho şokla kendisine bakarken birkez daha kendinden nefret etti. Neden bunu yapıyordu bilmiyordu bile. "Ne zaman bakışlarını çekeceksin. Bu çok rahatsız edici."
Minho panikle gözlerini tavana dikti, ilacı içine çekerken nefes aldığını hissetti. Zayıf yönlerini başkalarına göstermekten nefret ediyordu. Hyun, elindeki poşetteki eşyaları yatağın üzerine dökerken neyi nasıl kullanacağına dair en ufak fikri yoktu.
"Gömleğini çıkarır mısın? Tüm yaralarını görmem lazım."
Minho, çektiği ilacın ciğerlerini tıkadığını hissetti ve öksürmeye başladı. Hyunjin anlamsız bakışlarla yüzüne bakıyordu. Karşısındaki beden anbe an kızarıyordu.
"Bana sakın utandığını söyleme, benim çıkarmamı mı bekliyorsun?"
Minho panikle başını hayır dercesine iki yana sallarken diğer yandan gömleğinin düğmelerini açıyordu. Hyunjin her açılan düğmede durumun ciddiyetini daha iyi anlıyordu. Vücudunun her yeri farklı bir izle doluydu; kesik izleri, kemer izleri, sigara izleri ve anlam veremediği birçok iz daha.
Bunun kötü yanı çoğu izin yeni olmamasıydı. Çok eski izler ve yaralarda vardı. Minho, Hyunjin'in yüzüne bakmaya utanıyordu. Yaralarını ilk defa bir kişiye tamamen açmıştı. Bu yaralar fiziksel gözüksede, Minho için tam olarak öyle değildi.
Daha sonra Hyunjin, Minho'nun yaralarını beceriksizce o motel odasında sarmaya çalışmıştı. Her ne kadar beceremesede, Minho için bu fazlası ile özeldi. Eskiden annesinin yaralarını sardığı zamanları anımsıyordu. Annesinden sonra bir daha yaralarını saran olmamıştı ve olmayacağını düşünürdü. Taa ki bugüne kadar
Minho içinden bir defa daha tekrarladı. Bugünden sonra Hyunjin'i koruyacaktı. Onun bunu bilmesine gerek yoktu. Belkide vicdanını rahatlatmak için bunu yapıyordu. Neden bunu yaptığını bilmiyordu bile.
Tek bildiği değmişti. Yediği yumruklar ilk defa bir anlam kazanmıştı onun için, canının yanmasında onun için bir sorun yoktu. Alışmıştı ama ilk defa değdiğini hissediyordu. Acı çekmesinin bir karşılığı vardı ve pişman değildi. Bu yüzden gülümsedi.
Hyunjin ona garipseyen bakışlarla baksa dahi yüzüne bakıp gülümsemeye devam etmişti. Ama bu sefer bunu kendine acı çektirmek için yapmamıştı.
Bu sefer gerçekten mutluydu.
...
☆*:.。. o(≧▽≦)o .。.:*☆
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reflections, Hyunho
Short StoryTw| bullying, suicide warning, selfharm, toxic rs Hyun, ölmek istiyor.