Stop Me|

581 88 38
                                    

"I hate everything about you
Why do I love you?
You hate everything about me
Why do you love me?
I hate,
You hate
I hate,
You love me
I hate everything about you
Why do I love you?"

...

Hyun artık kimsenin onunla uğraşmamasını tuhafsıyordu. Uğraşmak değil, herkes ondan kaçıyordu adeta. Kimse onunla göz göze bile gelmiyor, yanına yaklaşmıyor görmezden geliyordu. Bu ise zorbalığın bir diğer aşamasıydı.

Hyun, bunu anlayabiliyordu. Herkes ondan daha çok nefret ediyordu. Eskiden nefret edecek sebepleri yoktu ama şuan okuldan atılan arkadaşları için nefret ediyorlardı. Ancak bu Hyunjin'in umrunda olan son şey bile değildi. Eğer herkes onu bu şekilde dışlayacaksa buna seve seve razıydı, daha acısız bir yoldu.

Yaşadığı her şeyin üzerinden bir ay geçmişti. Hyunjin yavaş yavaş iyiye gittiğinin farkındaydı. Minho ile yaptığı son konuşmadan sonra hiç konuşmamıştı ve bunun kendisine ne kadar iyi geldiğininde farkındaydı.

Ama bunun tamda şuan öğle arası tek başına okulun boş banklarından birinde otururken sonlanacağını bilmiyordu.

Hyun, boş bakışlarını okulun duvarına sabitlemiş otururken aniden yanında hissettiği ağırlıkla irkilmişti. Bakışlarını ürkekçe yanında oturan kişiye çevirdiğinde şaşkınca kaşlarını kaldırmıştı.

Açıkçası yanında Minho'yu görmek beklediği veya istediği bir şey değildi yinede oturduğu yerden kalkmadı. Kalkması gereken kişinin kendisi olmadığını biliyordu.

Minho, kendisine bakan delici bakışların farkındaydı. Yinede cesaret edip bakışların sahibine bakamıyordu. Buraya neden geldiğini de bilmiyordu. Sadece canı sıkılmıştı, en azından şuanlık öyle düşünüyordu.

İkiside bir şey söylemeden oturmaya devam etti bir süre, Hyunjin daha fazla dayanamayarak ayağa kalktığı an Minho onu bileğinden tutarak durdurdu.

Minho aynı anda tuttuğu bir sürü bilekliğe sahip bileği bıraktığında Hyun'da hızla elini hırkasının cebine sokarak gizlemişti.

Ortamda tuhaf bir sessizlik oluşmuştu. Minho neden Hyun'u neden durdurduğunu bilmiyordu. Sadece bir yerden başlamak istedi.

"Özür dilerim."

Hyunjin tam gidecekken durdu. Anlamlandıramaz bakışlarla kendisine bakan çocuğun yüzüne çevirdi gözlerini. Bir ayda ne olmuş olabilirdi ki bu cümleleri duymasına sebep olacak?

Hyunjin tam konuşmak için dudaklarını aralaycağı sırada Minho onu durdurmuş ve konuşmaya başlamıştı.

"Beni affetmeni beklemiyorum ama nasıl daha iyi hisseteceksen onu yap. Yumruk atmak ister misin yüzüme?"

Hyunjin kendini tutamayıp sinir bozukluğuyla gülmüştü. Minho ilk defa onun güldüğünü görmüştü. Ve bu fazlası ile şaşırtıcıydı. Açıkçası Hyunjin'in gülme yetisini kaybettiğini falan düşünüyordu.

"Gerçekten yapabilir miyim bunu?"

Minho aldığı cevapla afallasada kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Hyunjin ise yaşadığı bu durumun şakadan ibaret olduğunu düşünüyordu. Bir insanın kolay kolay değişmeyeceğinin farkındaydı, özellikle o kişi Lee Minho ise bunun imkansız olduğunu da biliyordu. Bunu bilecek kadar tanıdığını düşünüyordu onu.

Minho sıkıca gözlerini yumduğunda Hyunjin onun ciddi olduğunu anlamıştı. Şaşırdığını itiraf etmeliydi, birazda kötü hissetmişti kendini. Şiddetle hiçbir şeyin çözülmeyeceğinin farkında değildi, belkide şiddet dışında bir şey öğrenmemişti.

Hyunjin bankta oturan Minho'nun omzunu sıktı acırcasına. Bu hissin nasıl bir şey olduğunu öğrenmeliydi, başkasına yaşatmaması için tekrardan.

"Sana acıyorum Minho. Hayatında sanırım hiç sevilmemişsin ve yalnızsın. Yalnızlığının sebebini kendine yor ve benden uzak dur. Çok yoruyorsun çünkü, bir iyi bir kötü tavırlarınla."

Hyun, Minho'yu bankın üzerinde bırakıp gittikten sonra Minho ne kadar öylece kaldığını bilmiyordu. İlk defa birisinin kendisi hakkında bu kadar çok şey bildiğini hisseti. Birisinin kendisi hakkında bir şeyler bilmesi ise hem acıttı kendince, hemde gülümsetti sakince.

Tuhaf şeyler hissettirmişti Minho'ya, belki dakikalar önce kendisi için önemsiz birisi olan çocuğun sözleri.

...

Reflections, HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin