Pain Me|

470 52 25
                                        

"And God knows, I'm not dying but I bleed now,
And God knows, it's the only way to heal now.
With all the blood I lost with you,
It drowns the love I thought I knew."

...

Minho her defasında ciğerlerini tıkayan ve öksürmesini bastırmaya çalıştığı odaya girdiğinde kendine bir daha bunun yaşanmaması için söz verdi.

Bu derme çatma boktan karaoke odasında belkide legal olmayan her şey dönüyordu. Kaçak sokulan tütünler, merdivenaltı satılan otlar ve daha birçok şey, Minho birkez daha zehirlendiğini hissetti.

"Bakın kim gelmiş, Lee Minho? Uzun zamandır göremedik güzel yüzünüzü." Birazdan dağatacağımız o güzel yüzünüzü.

Minho gülümsedi. Her ne olursa olsun ellerindeki o videoyu alması gerekiyordu. Hyunjin için en azından bunu yapmalıyım diye düşündü. İçeride en az altı veya yedi kişi vardı, dışarıdakileride sayarasak sayıları fazlaydı ama Minho yinede durmadı.

"Ne konuşmak için geldiğimi az çok tahmin ediyorsundur. O videolardan kurtul."

Odada önce ufak bir sessizlik olmuştu daha sonra herkes kahkaha atmıştı. Minho kulaklarının acıdığını hissetsede oda gülümsemişti.

"Bunu yapamam. Biliyorsun ki o videolar gerçekten çok güzel. En güzelide seninkisi biliyor musun?"

Minho kan beynine sıçramış gibi hissediyordu ama sakinliğini bozmamaya niyetliydi. Kendi videosu umurunda bile değildi. Hyunjin'i çektikleri videoyu sildirse yeterdi. O video ile daha sonra kendisini tehdit edeceklerini çok iyi biliyordu.

"İstediğimde bu, Hyunjin'in videosunu sileceksin ve bir daha ona bulaşmayacaksın."

Minho rahatça koltuğa sigarasını yakmaya çalışan arkadaşının yanına oturmuştu. Belkide son kozlarını oynuyordu. "Eğer dediğimi yapmazsan polise her şeyi anlatacağım. Bunca zamandır yaptığımız her şeyi."

Müzik sesinin dolu olduğu odada kısa bir sessizlik oluştu. İçlerinden biri müziği kapattı, şimdi bütün gözler Minho'nun üzerindeydi.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Yanında oturan beden adeta bağırarak konuşsada Minho'nun yüzünde hiçbir değişiklik oluşmadı. Daha sonra yaktığı sigarasını dudaklarının arasından çekip umursamaz bedenin kendisine bakması için Minho'yu çenesinden tutarak sertçe kendine çevirdi.

Minho artık karşısındaki bedenin öfkesini daha net görebiliyordu.

"Baban okulun müdürü diye sana bir şey yapamayacağımızı mı sanıyordun Lee Minho? Unutma bundan en çok zararlı çıkan sen ve baban olur. Okulun soruşturulmasını mı istiyorsun?"

Minho çenesindeki ellerin gittikçe sertleştiğini hissetsede durmadı. Sadece gülümsemekle yetindi. Bunun karşısındakini daha çok sinirlendirdiğinin farkındaydı.

"Baban olmasa bir hiçsin biliyorsun değil mi?" Babam olduğu için bir hiçim, demek istedi Minho.

Minho daha çok gülümsedi. Gülümsemesi yüzüne ağır bir yumruk almasına sebep olsada. Yediği yumruktan sonra tekrar çenesinden bir elin kavradığını hissetti gözlerini açtığında bir çift öfkeli göz ona bakıyordu.

"Bir daha Hyunjin'e zarar vermeyeceksin. Yoksa dediğimi yaparım. Bunu en iyi sen biliyorsun."

Karşısındaki bedeni daha çok sinirlendirdiğinin farkındaydı. "Hadi ama Minho, böyle yapma biz seninle arkadaşız. Seninde bizden farkın yok, neden iyi biri gibi davranmaya çalışıyorsun. Şeytandan farkın yok." Dişlerinin arasından konuşurken Minho gülüşünü tutamadı. Doğru söylüyordu şeytanın ta kendisiydi.

Ama bu hikayeye bir şeytan yeterdi.

Onun gülüşü karşısındakinin son kalan sakin yanını kaybetmesine neden olurken yüzüne bu sefer başka biri tarafından yumruk yemişti. Yediği yumrukla yere düşürken vuran kişi onu yakalarından tutup kaldırdıktan sonra bir daha vurmuştu. Daha sonra yerde onu tekmelemeye başlamıştı. Tüm bunlar olurken Minho hiçbir şey yapmıyordu. Tam anlamıyla hiçbir şey.

"Yeter, onu öldüreceksin."

Minho birilerinin onu kollarından tutup ayağa kaldırdığını hissetmişti. Gözlerini zar zor açıyordu. Bir diğeri bunu fark etmiş olacaktı ki elinden tuttuğu bira şişesini yüzüne dökmüştü. Minho zorlada olsa gözlerini açmıştı. Alkol yüzündeki yeni açılmış yaraları yakıyordu ama umurunda değildi. İstediğini almadan gitmeyecekti.

"Bana zarar veremeyeceğinin farkındasın hyung. Bu yüzden o videoyu sil ve onu rahatsız etneyi bırakın. Yoksa seninle beraber kendimi, hatta babamı bile mahvetmeye hazırım."

Yuvarladığı sözlerle doğru düzgün konuşmadığının farkında, karşısındaki beden eliyle Minho'nun çenesini kavradıktan sonra sigarasını tuttuğu parmaklarıyla yüzündeki saçları çekmişti. Minho bundan rahatsız olsada bir şey yapmadi hareket dahi etmedi. "Bir daha söyle."

Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki Minho duymakta zorlandı. "Bir daha söyle. Kim kimi mahvediyormuş?" Minho konuşmak için dudaklarını araladığı anda dilene söndürülen sigarayla kendini savsakça çenesini kavrayan elden kurtarmaya çalıştı.

"Dilini kullanamazken konuşamazsın değil mi?" Diğer yaktığı sigarayıda söndüdürken Minho bağıramasın diye çenesindeki el boğazına sarılmıştı bu sefer.

"Tamam dediğini yapacağım, videoyu sileceğim ama sende verdiğin sözü tutacaksın. Anlaştık mı?"

Boğazındaki eller gevşerken Minho nefes almaya çalıştı. Nefes alamıyordu. Kollarındaki ellerde onu bırakmışken ayakta durabilmek için yanındaki masaya tutundu. Çantası yanında değildi, ilacı orada kalmıştı.

"Anlaştık değil mi Lee Minho?"

Gözleri karşısındaki bedeni bulurken ağzına dolan kanı onun yüzüne tükürdü. Yıllar önce verilmiş bir sözün onu şuan bu duruma getirmiş olması acınasıydı. O ise yüzündeki kanı avucunun içiyle silmiş ve gülümsemişti.

İlk önce çektiği videoyu Minho'ya izletmiş daha sonra silmişti. Bunu bir işkence gibi yavaşça yapmıştı. Minho hala doğru düzgün nefes alamıyordu. Yinede dayanmaya çalıştı.

Video silindikten sonra Minho gitmek için kapıyı doğru yöneldiği sırada kapının önünde duran kişiler ile duraksamıştı.

"Yinede seni böyle bırakamam değil mi? Uzun zaman sonra Minho, arkadaşlarına selam bile vermemişken."

Minho asıl kabusun o an başladığının farkındaydı.

...

🩶^^

Reflections, HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin