küçük hayvanlara güvenmememin nedeni neydi acaba, aslında çok tuhaf onlar sihirli, bu basit bir şey değil ama insanlarda değişik olanı dışlamaz mıydı? bizde dışlanmamış mıydık zamanında, neden aynısını onlara yaparak sıradanlaşıyordum, biz de normal değildik oysaki
"hadi çıkalım o zaman"
"hayır olmaz gece bir şeyler yiyip ilacınızı almalısınız" yemeklerimizi önümüze itip koltuğa geçmişti akay düşünceli bir hal vardı sanki üstünde, karşısındaki duvara bakıyordu içli içli ama ne düşünüyordu kim bilir, barında silahlara bakıyordu, eline bir tanesini alıp sonra kılıcı eline almıştı, o gün aklıma gelirken gülümseyip önümdeki yemekleri yemeye başlamıştım, lara ve canla yemeklerimizi yedikten sonra ilaçlarımızı da içince ayağa kalkıp üstümüze bir şeyler almaya gitmiştik
"hazır mıyız"
"silah alın ne olur ne olmaz" hepimiz elimize bir tane silah alıp evden çıkmıştık, havanın çiçeklerle harmanlanmış ferah kokusu her yere yayılmıştı ya da bu koku şu minik 5 hayvandan geliyordu, bunlar çoğalmış mıydı
"peki nereye gidiyoruz"
kanatları olan kedi benim, kanatları olan tavşanımsı hayvan akayın, yeşil hayvan canın, köpekle sıçan çiftleşmesinden olan ise laranın, paçalarımıza yapışıp çekmeye başlamışlardı bizi, küçücük bedenlerine nazaran güçleri bizden bile büyüktü, onlara ayak uydurarak götürdükleri yere giderken hepimiz birbirimize bakmıştık "bu işin sonu kötü biterse, silahlarınızı kullanmaktan çekinmeyin" hepimiz bunu onaylarken hala yürüyorduk, küçükler bizi bırakmış önümüzden gidiyorlardı artık
"acaba nereye gidiyoruz"
bilmiyorduk, hiç bir şey bilmeden ,düşünmeden yaptığımız çoğu şeyin sonu nasıl bitmişti? yıkım, ama ayrılmamıştık birbirimizden o yüzden şanssız hayatlarımıza şans verip bilmeden atlardık karanlığa, ışığı aramak hataydı, karanlık bir ödüldü, kullanmayı öğrenenler yaşar, aydınlığı arayanlar ise ölürdü.
kafamı gökyüzüne kaldırıp aydınlığa baktım ölüme götüren ışık gibi parlıyordu, sonra arkadaşlarıma döndü bakışlarım ,karanlığın içindeki sımsıcak kalpleri hepimizi iyileştiriyordu sanki
"bu hayvanlar neden bizi seçti ki" yere bakarak yürüyordu lara, kafasına takmıştı belli ki
"bir çiçek bahçesinde en güzel çiçeği koparırsın, o çiçek için bu bir ölüm olsa da, çiçeği koparanın verdiği kişi için büyük bir mutluluktur"
"yani bizde insanların mutluluğu olabilir miyiz"
"bizden bir sik olmaz "
"lan niye felsefe yapıyorsun o zaman" lara can ın ensesine vurup yanıma gelmişti, canda ensesini ovup gülmekle yetinmişti
"sen benim arkadaşımla nasıl böyle konuşursun, döverim seni" diyerek canın yanına gidip karnına yumruk attığımda canı yanmış gibi karnını tutup ağlamaklı bir sesle konuşmuştu "aah bana nasıl kıyarsın"
"bırak lan can'ımı" diyerek beni belimden tutup havaya kaldırmıştı barın
"benim için kavga etmeyin" akayda yanıma geldiğinde barın bir anda beni bırakmıştı, akay beni yakaladığında barının bunu bilerek yaptığını biliyordum, koyu kahve gözleri sanki son günlerde daha farklı bakıyordu gözlerime, hiç bakmadığı gibi bakıyordu bana, akaydan kendimi uzaklaştırmam gerektiğini düşünüyordum ama yapamıyordum istemsizce yine ona gidiyordum, alışılmışlık mıydı bu? Akaydan uzaklaşıp hayvanlara yetişmek için koşmuş ve sonra onlara bakıp "hadi" demiştim, peşimden kuzu gibi gelmelerine gülüp yürümeye devam etmiştik bir süre sonra mağaranın önünde durmuştu hayvanlar, sonra yavaşça içeri girip, hayvanlara bakmıştık onlar ise duvara bakıyordu
"bunlarda ne"
"şunlar biz miyiz" barının gösterdiği yere baktığımda duvara kazınmış 5 kişi vardı 3ü erkek 2si kız, ellerimi çizimlerde gezdirerek bakarken bu çizimlerde ne anlatıldığını tam anlayamıyordum, biz miydik? bu saçmalık kim çizsin ki bunu
"ışığı olan var mı"
"çakmağım var olur mu" akay canın uzattığı çakmağı alıp yakmıştı bütün çizimlere tek tek bakarken hepsinin şu an olanlar ve sonra olacakları anlattığını anlamamız çok uzun sürmemişti, etrafımızda renkli ışıklar belirince hepimiz hayvanlara dönmüştük, ışıkları birbirlerinin ışıkları ile karışırken bir görüntü çıktı ortaya ve nerden geldiğini bilmediğimiz bir ses
"ne?" diyebileceğimiz pek bir şey yoktu çünkü dilimiz tutulmuştu
"merhaba hujan'lar ,hujan ne derseniz janma ve human ın karışımı çünkü bu gördüğünüz hayvanlar "janma" , onlar sizin gücünüz siz onların gücüsünüz... bizler uzaylıyız ve size bir şans veriyoruz , 5 tane janmayı dünyanıza gönderdik, onlar sizi seçti hepinizin kendinize ait janması var ve siz dünyanın canlandırıcılarısınız, bu şansınızı da kaybederseniz bu bizim sorunumuz değil"
bir anda görüntü ve ses gidince hayvanlar daha da anlamlı bakmaya başlamışlardı, her şeyi biliyorlardı
"onlar şimdi gerçekten uzaylı mı"
"aman tanrım hanginiz benimsiniz" lara sevinçle sorunca hepimiz ona dönmüştük, köpek sıçan karışımı olan laranın üstüne atlayınca ikisinin de birbirine benzediğini şimdi daha net görüyordum "senin adın layla olsun mu hem benim adıma da benziyor" layla onu onayladığında lara daha da mutlu olmuştu
"bu kız bize benzemiyor"
"herkes sen gibi nemrut olmak zorunda değil can"
"ben mi nemrut' um akay ne o zaman"
"şımarmayın" akayın bugün pek sesi çıkmıyordu, çıksa da ciddiydi
"yardım edin!" mağaranın sonundan çığlık sesi duyulmuştu, insanlara yardım etmek gereksiz gibi geliyordu ama insandık sonuçta, koşarak mağaranın sonuna varmaya çalışmıştım arkamdan da bizimkiler geliyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JANMA
FantasyDünya nufüsunun aşırı fazlalaşması sonucunda ekonomik kıtlık çeken fakirler tarafından Dünya genelinde savaşlar, ayaklanmalar yaşanmaya başlamıştı, kaçabilenler dağa kaçmış kaçamayanlar ise hayatını kurtarmaya çalışmıştı, sonradan öğrendiğimiz şey i...