16

221 23 14
                                    

barın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barın

kollarımın arasında bayılmış savunmasız bir kız, o kız ise benim en değer verdiğim insanlardan biri, bunu pelin ve efe bilemez belki ama ben onların vücutlarının her bir santiminde onlara bu değeri anlatacak armağanlar bırakabilirdim bunu bile onlara şu an da layık görmüyordum şu an sadece larayı görüyordum.

"bu yaşadıklarımızı onlara ödeteceğiz güzelim" saçlarından parmağıma doladığım ipeksi saçları, her bir telini incitmeden dokunan parmaklarım laraya huzur vermek ister gibiydi bir kez daha "her şey yoluna girecek" demek isterdim.

"girecek  mi?" zar zor konuşmasından dolayı sesi titremişti, içimden söylediğimi sandığım cümle mırıltı eşliğinde çıkmıştı ağzımdan anlaşılan

"biz birlikte olduğumuz sürece girmese ne olur?" tekrar bayılmıştı ama bu sefer güvende hissediyordu aynısı pelin ve efe için geçerli değildi, onlar şeytanla kumar oynanmayacağını bilmeyen insanlardı

narince tuttuğum bedenini onu sarsmadan kaldırdığımda bakışlarım pelin ve efeye ulaşmıştı, kan kaybından bayılmış, yüzlerindeki kan bile çekilmiş gibiydi, uyumak onlar için en rahatıydı belki de sonsuz uyku cennet...

merdivenlerden yukarıya çıktığımda bizi sürükledikleri yerlerden onların kanları ile yürüyordum, odaya geçtiğim de bedenini yatağa bırakıp son kez yanağını okşamıştım, iyi olduğuna emin olduktan sonra larayı bırakıp odadan çıkmıştım, yapacak çok işim vardı, adımlarım tuvaletin önünde durduğunda geceye de güven vermek istiyordum onunda kalbine dokunmak istiyordum, başım istemsizce aşağıya doğru eğilmişti , gece sesimi duymuş olmalı ki kapıyı o güzel elleri ile tırmalamaya vurmaya hatta tekmelemeye başlamıştı

"gece olmadan gün doğar mı? geçen zaman bizi sana getirir mi yoksa uzaklaştırır mı bilmem ama kalbim senin kalbinin sevgisiyle... hepinizin sevgisiyle atıyor, 5 kişiden biri olmazsa ne olur hiç düşünmedim ,düşünmekten daha öte bilemedim, senin kızarıp utanman, gözlerindeki ışık... kızaran yanakların artık mor, parlayan gözlerin ise...siyah, her şey farklı ama biz hala aynıyız"

içimdekileri o duymasa da zar zor söyleyip iç çekerek yoluma devam etmiştim, o kadar zordu ki, düşünmek daha kolaydı yapmaktan, yaşamak ise bambaşka her şeyden, bu duygularımı intikam sevgisine aktarıp hepimiz için o itlere ceza verecektim, adımlarım mutfağı bulduğunda , su ve kızların kullandığı asetonu alıp mutfaktan çıkmıştım, tekrar o itlerin yanına gitmek için merdivenlere doğru ilerlediğimde aklımda sadece dönüp dolaşan şey onların bizim elimizden çekecekleri ıstırap acısıydı, belki tek olabilirdim ama biz bir bütündük

ağır ağır aşağıya inerken kollarımı sıyırmış ve ağzımda gevelediğim hoş bir şarkıyla inmiştim, iğrenç yüzlerine bakmak sinirimi bozuyordu artık, elimdeki suyu yavaş yavaş yüzlerinde gezdirirken aniden uyanmaları bir olmuştu, bitmiş su şişesini efenin yüzüne fırlattığımda gülmeye başlamıştım

"şimdi korkmalısınız işte" pelin ve efenin yüzündeki korku titreyen bedenlerine yansırken benim bedenimde gülmekten sarsılıyordu

"yapacağını yaptın bırak bizi!" efe son gücüyle haykırıyordu belki ama azraile yalvarmakla eş değerdi yaptığı şey...ben onların azrailydim artık 

"bu kadar korkak olma efecik, sevgilinin yanında son kez rezil mi olmak istiyorsun" yapmacıktan üzülüp yüzüne yaklaştığımda yüzüme tüküren o olmuştu, kolumun tersi ile yüzümü sildiğimde gözlerimden fışkıran hırsı ben bile hissediyordum

" bal porsuğu seni" 

" b-bizi bırak" bakışlarım peline döndüğünde yüzüme çok acınası bakıyordu, onlara burada acıyacak tek şey kendileriydi

"kalkın ayağa!" ikisinden de ses seda çıkmadığında , dirseklerinin arkasını kestiğim bıçağı çıkartıp gözlerinin önünde bıçağın demir ucunu yalamıştım, içimdeki psikopatı onlar uyandırmıştı ve onlar ile olduğu mezarlığa geri sokacaktım onu

"tamam kalkıyoruz... gel pelin bana tutun" efe peline de destek olmaya çalışırken ikisi de bok parçası gibi yuvarlanıyordu, asetonu arka cebime sokup , ikisinin de yakasından tutup sürüklemeye başlamıştım, merdivenleri hızlı çıkıp dış kapıya kadar ulaştığımda son kez eve bakıp dışarıya çıkmıştım

"olabildiğinde hızlı kaçın 30 saniye sonra sizi avlayacağım" arkamı dönüp etrafıma bakınırken onların uzaklaşmaya çalışırken düşme seslerini duyuyordum, aradığım bitkiyi bulup kıyafetimin bir parçası ile koparıp aldığımda tekrar arkamı dönüp avıma başlamıştım, o sevdiğim şarkı eşliğinde

"küçük domuzcuklar neredesiniz" çok uzaklaşamadıkları seslerinden belliydi, neredeyse 30 saniye yürüdükten sonra ikisini de görmüştüm, enselerine yapışıp yere bastırdığımda çırpınmaya başlamışlardı

"açıkmışsınız dır diye düşündüm çok iyiyim değil mi?" elimdeki ısırgan otunu önce dirsek arkalarına sürmeye başladığımda kıvranmaları ve sürünmeye çabaları başlamıştı, ikisini de aynı anda tek elimle tutup diğer elimle de sıra sıra dirseklerine sürüyordum, kana bulanmış ısırgan otlarına bakıp yüzlerine yaklaştığımda kızarmış ve şişmiş gözleri ile bana bakıyorlardı pelinin çenesini tutup sıkmaya başlamıştım

"orospu çocuğu" efenin lafıyla pelinin çenesini bırakıp efenin çenesini kavramıştım " belki ben orospunun çocuğu olabilirim ama artık sen ölü bir çocuksun" elimdeki kanlı ısırgan otunu zorla açtırdığım ağzına soktuğumda onun inlemesi benim gülüşümü bastırmıştı, arka cebimde duran asetonu alıp efenin gözünün önünde sallamaya başlamıştım

"bu güzel dünyayı görmene gerek yok" gözlerine bir anda döktüğüm asetonla pelinin çığlığı artmıştı, efe ise acı içerisinde kanlar akan gözüyle baygınlık geçirmişti, pelinin üstüne çıkacağım sırada adım sesleri duyup durmuştum

"barın" laranın sesi ile ona döndüğümde bu yaptığıma değil de daha farklı bir şeye telaşlı olduğunu anlamıştım

"gece yok"









JANMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin