akay
elimdeki silahı tutacak, kalbimdeki sızıyı bastıracak güç yoktu. canın üstüne yığılan hayvanlara doğru koşarken tek istediğim geç kalmamaktı. sesini, çabalayışını göremiyor hatta direkt canı göremiyordum. adımlarım peş peşe daha da hızlanırken onur ve askere bakmamıştım bile, tek istediğim artık bir şeylere geç kalmamaktı
"az daha dayan!" neredeyse varmıştım...kurtarabilirdim onu
"akay! dur!" onurunda bana haykırışından sonra peşimden geldiklerini anlamıştım, omuzumdaki baskı ve canın sürüklenerek hızla uzaklaştırılışı gördüğüm son şeydi, onurun elleri omzuma sıkı sıkı tutunurken hızla kendine çekmişti göğsüne çarpan sırtım, vucüduma dolanan kollar ile can için çırpınışlarım boşa gidiyordu, kollarından kurtulmak için karın boşluğuna atmaya çalıştığım darbeler onu 1-2 cm bile yerinden oynatmıyordu
"gitti artık yapabileceğimiz hiç bir şey yok" onurun sesini tam arkamda hissetmek bir yana dursun kabullenemeyeceğim gerçekleri yüzüme vurmuştu, can içinde geç mi kalmıştım yani
çırpınışlarım durgunlaşıp karşımda, gözlerimin önünde canın üstüne atlayıp sürükledikleri yere bakıyordum sessizce ,bana söylediği her söz beynimde yankılanırken aklımda bile yokken gözlerimin önüne can ve gecenin buluşma anı gelmişti birbirine özlem ile sarılıp sonra ise arkalarına bakmışlardı onlarda biz gibi yarım kalmıştı. gözümden akan bir damla yaş toprağa esir olurken can ve geceyi de toprağa esir etmeyecektim ama onları bırakmıştım değil mi?
"akay kendini toparlamalısın bu görevin zorluklarını biliyorsun ,herkesin iyiliği için şimdi devam etmeliyiz" hala beni bırakmayan kolları ilk tutuşuna göre farklıydı şu an destek vermek için gibiydi, yanımdakilerin ve aklımdakilerin iyiliği için hepsini bir günlüğüne sineye çekmeliydim
hiç bir şey söylemeden onurun kollarını ittirip ayağa kalkmıştım, onur tepki vermememe biraz şaşırsa da hafif bir şekilde gülümsemişti bu gün o da çok kayıp vermesine rağmen asla yıkılmamıştı ,elimi onura uzattığımda elimi kavrayıp kalkmıştı
"asker önden temkinli bir biçimde ilerle" onur elini omzuma attığında benimle birlikte ilerlemek istiyordu ama ayaklarım hareket etmiyordu, hepsini bırakmıştım canı larayı barını... geceyi
"geriye bakarsan ileriye gidemezsin" onura baktığımda ileriye gitmem gerektiği gözlerinden anlaşılıyordu bu gün duygu yoktu ruhumda, hiç bir şey demeden ayaklarım geriye çekilse de koşmaya başlamıştım candan da uzaklaşıyordum, koşmasam gidemezdim belki de ama deli gibi koşuyordum, arkamdan da asker ile onur geliyordu neredeyse varmıştık lanet olası binanın arka girişine, elime aldığım silahı iyice benimsemiştim bu gün , canımdan can alanların hepsine lanet etmiştim tekrardan, hayatımda belki de tek istediğim birlikte mutlu olmaktı ama onu da çok görmüşlerdi bana artık hayattan bir isteğim yoktu bütün isteklerimi kendim yapacaktım
"varmak üzereyiz!" onurun uyarısıyla kendime gelmiştim ,bu gün her şey iyiye gidecekti inadına her şey iyi gidecekti
kapının girişine geldiğimizde hepimiz bir kaç saniye sessizce birbirimize bakıp içeriye girmiştik
"ateşlenen tek bir silah sesi bizi batırır" askerin söylediği söze karşı gülümsemiştim, sıcak bir gülümseme değildi bu... cevap vermeden yoluma devam etmiştim
içerisi ; ıssızlık, kanlar ve ölen insanların yaşadığı korkuyla bütünleşmiş ve her bir köşeye yayılmış gibiydi, karanlık ise içine çekmişti her bir odayı , koridorları ve ölü bedenleri. bizi ise ilk karşılayan havanın aydınlığına inat kap karanlık olan koridordu, her bir kapı açık her bir 10 metre de ölü bedenlerle bakışıyorduk ama bakışlarımız boştu ne bir duygu ne bir şey ... hepimizin tek amacı başarmaktı.
"neredeydi bu bilim insanları"
aslında biz bunları konuşmuştuk ama ne kadar umursamaz görünsem de düşüncelerle dolu olan beynimi susturamıyor, laf geçiremiyordum ve benim için gereksiz olan her cümle beynimden siliniyordu, evet bu görev her şeyden önemliydi ama benim "her şey im" olan insanlar su an yoktu... onlar için önemli olan bu görevin detaylarını onların düşüncelerine kapılıp unutuyordum. can ise apayrı konuydu, ben daha demin canım dan parça vermiştim... bazı şeyleri unutmam normaldi değil mi?
"en alt katta sığınaktalar ,önümüzde 3 kat var .hadi, hadi yürüyün" onurun dediklerinden sonra her bir odayı hızlı ve temkinli geçmeye başladık, ne aşırı hızlıydık ne aşırı yavaş tam olması gerektiği gibi ilerliyorduk hedefimize
" dikkatinizi dağıtmayın sakın, aksi bir durum da sakin ve iyi düşünün"
onurun yaptığı liderlik bizi rahatlatırken onun önderliğinde yolumuza devam ediyorduk bir alt kata inmek için merdivenlere çoktan varmıştık, yavaşça inmeye çalıştığımız merdivenlere dökülen ölü et parçalarından birine basıp yanlışlıkla onu düşürdüğümdeyse ikisi de bana bakmıştı hüzün ü onurda korkuyu ise askerde görmüştüm ve işte o zaman sıçtığımızı anlamıştım.
"artık yavaş ilerlememize gerek yok, ses çıkarmamamıza gerek yok ileri hadi!" onurun bize doğru alçak çıkan ama o alçak sese tam tersi olan sert bir tonla konuşması ile gözünün birinin kırmızıya dönüşmesi bir olmuştu artık her iki taraf sinirliydi, hızlı hızlı indiğimiz merdivenin yukarısında dümdüz bize bakan gazlanmışı görmüştük saniyeler içinde üstümüze atladığında onunla birlikte büyük bir ses te patlamıştı ,onurun istifini bozmadan seri bir şekilde tam alnının ortasından vurduğu gazlanmış ayaklarımızın dibine düşerken silahlarımızı kavramış ve koşarak tekrar koridorlardan geçmeye başlamıştık
ama bu sefer bir şey farklıydı artık her odadan bize saldıran gazlanmışlar vardı onlar 100 kişiyse biz 3 kişiydik ama o 100 kişi bir 3 kişiye tekamül edemezdi
bir anda odalardan çıkan 5 er gazlanmışlar sürü haline gelirken artık arkamızdan gelen bir ordu vardı ,asker arkaya onur yanlara ben ise dümdüz ileriyi kolluyordum, önümüzden gelen pek gazlanmış yoktu ama arkamız çok fenaydı arkaya bakarken askere ve onura yaklaşan gazlanmışı son anda karın bölgesinden vurduğumda hızımı kaybetmeden ilerlemeye devam etmiştim
"hızlanıyorlar aman tanrım arkama daha fazla bakamayacağım!"
askerin kükreyişiyle ona döndüm ve hemen yerine geçtim o ise anlayıp öne geçmişti
"mermileri harcamayın mermisiz kalamayız koşun!" daha hızlı koşmaya başlamıştık arkamızda olan gazlanmışlar ya bana ya onura yaklaşmaya çalısıyordu dibimize giren gazlanmışa ateş ederken kulağımın yanında ki ses te beni afallatmıştı onurun bana yaklaşan gazlanmışı öldürdüğünü anca benim de vurduğum gazlanmışla beraber yuvarlandıklarında görmüştüm, arkama baktığımdan ötürü merdivenlere vardığımızı anlamamış ve sertçe duvara toslamıştım
"akay hadi!"
"bekleme!"
duvara vurmanın etkisiyle ekşiyen suratım, gözlerimi açtığımdaysa üstüme koşan gazlanmışlar ,kendimi toparlayıp hızlıca merdivenden inerken , onur ve asker çoktan uzaklaşmış önlerinde ki yolu açarken ben ise üstüme yağan gazlanmışlardan kurtulmaya çalışıyordum
bir gözüm havada bir gözüm önümde gibiydi tek tek atlayanları vururken gazlanmışlardan biri üstüme düşmüştü, yere yığılan bedenimle diğer atlayanları vurmaya çalışmıştım, üstümde biriken cesetler yaşamaya çalışan bedenimi baskılıyordu nefes alamamaya ve görememeye başlamıştım son kalan mermilerimi ise kullanmaya çalışırken üstüme yığılan gazlanmışlarla daha da dibe batmıştım, can ve gece gibi toprağa gömülüyordum, canlı canlı... soğuk ve kokuşmuş bedenler su anlık bir hiçti ben yine başarısız ve geç kalışıma yanıyordum bedenim ise yaşadığını sanıyordu cünkü nefesimi çoktan elimden almışlardı.
" komutanım!"
"ne oldu asker "
" bakın"
" bu gerçek olamaz!"
tek duyduğum ise koridorda gazlanmışların seslerinden zor ayırdığım onurun ve askerin sesiydi, korku dolu o sesler beynim de yankılanan son şeyler olmuştu, kalbimde ise yankılanan tek bir ses vardı.
"korkma Akay, ben geldim"
EVET MERHABA!!!
29.09.2022
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JANMA
FantasyDünya nufüsunun aşırı fazlalaşması sonucunda ekonomik kıtlık çeken fakirler tarafından Dünya genelinde savaşlar, ayaklanmalar yaşanmaya başlamıştı, kaçabilenler dağa kaçmış kaçamayanlar ise hayatını kurtarmaya çalışmıştı, sonradan öğrendiğimiz şey i...