barın
bir süre sadece lara'ya baka kalmıştım ne demek gece yoktu, bizi bir kere bırakıp bu hayattan göçmüştü ruhu zaten ,şimdi ise bedeni de bizi bırakmış mıydı? sevmeyi bilmeyen sevilmeyi bile hak etmeyen gençlerdik belki ama biz birbirimizi bunlara rağmen sevmiştik ve ben gecenin gittiğini kabullenememişim... ama su an gerçekler hayat kadar acımasızca kendini belli etmişti bana. artık gece yok ardından gelen gündüz dahi yok sadece koca boşluk, yüreklerimizde büyüyen koca ıssız boşluk vardı.
"nasıl, ne demek gece yok" bu cümleyi kurarken bile sesim titremişti . "gece" ve " yok" bu iki kelime hafızama kazınmış belki de en büyük kabusum olacaktı.
"ben bilmiyorum, gerçekten barın bilmiyorum ! lanet olsun ki bilmiyorum. kapı kırılmış her yer yıkılmış gecenin arkasında sadece harabe kalmış. barın , benim de içim harabe gibi... ben, ben dayanamıyorum. gitmiş olama-"
Cümlesini bitirmeye fırsat vermemiştim çünkü yüreğim buna izin vermemişti her kurduğu cümle de, kelime de, söylediği her şey de parçalanıyordu ve ben buna izin veremezdim. sımsıkı sarıldım gecenin bıraktığı o soğukluğu ,boşluğu bir müddet bastırmaya çalıştım biliyordum olmazdı yapamazdım ama deneyebilirdim.
"lara ,bana bak geceyi bulacağız tamam mı?" ben bile inanmıyordum bunlara ,yıkılıyordum her bir nefes alışım da ama bunu belli edemezdim kimseye ,dayanak olmalıydım hepsine.
"nasıl bulacağız ki" burnunu çekip bana sorduğu soruyla kafasını göğsümden kaldırıp bana bakmıştı kızaran gözleri ve burnu ile çoktan bana dayanak olmuştu, benim ona olmam gerekirken.
bakışlarına dayanamayıp gülümsemiştim içimde ki acıyla . kızaran burnuna işaret parmağım ile dokunup lara dan uzaklaşmıştım ki lara nın arkama odaklandığını fark edememiştim bile şaşkınlıkla bakıyordu. laranın yüzüne anlamsızca bakıp arkama döndüm ve keşke dönmeseydim dedim.
"hassiktir be "
lara
her şey o kadar anlamsızdı ki ,her şey öylesine akıp gidiyor gibiydi. biz de aynı şekil de akıp gidiyorduk... göz alıcı bir ışık etrafımızı sardığında aslında bu ışığı bir yerden tanıyorduk.
"şu siktiğimin ışığını biri çeksin yüzümüzden!" barının sesiyle bir an da ışık kesilirken tanıdığımız ışığın yerini gerçek anlam da gece almıştı
"gece" ağzımızdan çıkan tek kelime buydu. bizim gecemiz bize yol gösteren ay' ın ışığı ile içimizi ısıtırken bu gece bizim hiç tanımadığımız zifiri karanlığı barındırıyor gibiydi.
"merhaba dostlarım, ah bu çok saçma oldu . merhaba salak insanlar , küçük boktan evinizden kurtulmayı sonunda başardım gerçi siz bu yarım aklınız ile beni çok bile zapt ettiniz ... şaşırılası"
böyle bir şey mümkün müydü bilmiyorum, tek bildiğim bunun bizim gecemiz olmadığıydı
" ne oluyor burada anlayamıyorum amınakoyayım" barın anlamsız ve çaresiz bakışlarla gecenin gözlerinden sadece onun parıltılarını görmeye çalışıyordu.
" siz olanları idrak edemeyecek kadar zavallısınız" konuşan gece olabilirdi ama bizim tanıdığımız gecenin olduğu şüpheliydi sanki o değildi sanki hiç o olmamıştı, bu kişi tamamen farklı gibiydi.
"gece, gerçekten neler oluyor ?"
" barın o bizim tanıdığımız gece değil baksana ona o hala gazlanmış ama sanki onların lideri gibi"
gece laranın dediklerini dinledikten sonra çok kısa bir süre kahkaha atmıştı, onun çıkan sesi gülme değil de sanki acıyla çıkan yardım çığlığı gibiydi... aslında yanlışta düşünmemiştim o gülüşten sonra arkasında sayamadığımız kadar gazlanmışlar doluşmaya başlamıştı ve kendini gösteren janma ... o aynı gece gibi karanlık olmuş gibiydi tam yanında duruyor ve onun karanlığına ortak oluyordu
"lara güzelim, beni dinle gitmelisin. burada neler dönüyor anlamıyorum ama zamanımız yok kaçmalısın!"
"o nu dinle lara , kaç" gece olduğumuz durumdan çok mutlu bizi izliyordu sanki düşmanıyla konuşur gibiydi
"senin bizimle derdin ne!" direkt odağım geceydi ne üstümüze atlayacak gibi bekleyen gazlanmışlar ne onun şeytani meleği gibi yanında duran janma ne de yanım da beni korumaya çalışan barın... direkt odağım oydu o ve gözleri , onun amacını anlamak istiyordum ,ne kadar canım acısa da o gece değildi ve ben ona geceyi aldığı için çok kızgındım.
" bu seni alakadar etmez, seni alakadar edecek tek şey ölümünüz olacak" cümlesini bitirir bitirmez bütün gazlanmışlar üstümüze koşmaya başlamıştı , barın arkasına dönüp efe yi kolundan tuttuğunda bana bakıp efeyi sürüklemeye başlamıştı
"kaçmalıydın güzelim ama seninle savaşarak ölmek kötü olmaz değil mi?"
"ölmeyeceğiz barın, en azından şimdi"
bende pelinin yanına gidip onu sürüklemeye başladığımda onların seslerini değil de sadece kendi kalp seslerimizi duyuyorduk ve bu kalpler hep birbirimiz için atacaktı, yani biz öyle düşünüyorduk
"hadi şu gazlanmışları biraz doyuralım"
barın a gülümseyip pelini gazlanmışlara doğru bıraktım aynı şekilde barın da... ama tek bilmediğimiz onların sanki emir almış gibi davranmasıydı, pelin ve efeye bakmadan sadece bize doğru koşuyorlardı gece ise büyük keyifle olanları izliyordu. ne silahımız vardı ne de kendimizi savunacak her hangi bir şey... ne kadar o gece olmasa da hayal kırıklığı içerisindeydim sırtım barın a dayalı aklım ise geceye.
ağızlarından kan aka aka bize doğru aç bir şekilde gelen gazlanmışları gördükçe kalbim sıkışıyordu ne yapacaktık biz. geri geri gidiyorduk istemeden de olsa ,barın arkasına bakıp sonra bana dönmüştü elimi tutup beni peşinden sürüklerken her şeyin başladığı evimize dönmek için koşuyorduk , bizi bir araya getiren ev şimdi bizi birimizden korumak için açmıştı kapıları.
eve girip kapıları kilitlediğimizde bir ses yükselmişti
"ben o evden tek başıma çıktım siz şimdi tahta kurusuna mı saklandığınızı sanıyorsunuz" gür çıkan sesi sanki iliklerimize kadar hissetmemizi ve çaresizliği en dibine kadar yaşamamızı istiyor gibiydi
dediklerini göz ardına alıp ne yapacağımızı düşünüyorduk kapının yanında ki dolabı kapının önüne çekmemizle evin her tarafından yumruklama sesleri gelmeye başlamıştı
"lara bodrum da saklan belki seni bulamazlar"
barının sözleriyle ellerini tutup ona sarıldım " bir şey olacaksa senden ayrı kalmak istemiyorum" sözlerimden sonra o da bana sarılmıştı , omzuna düşen göz yaşlarım evimizin parçalanma sesleriyle yok oluyordu. tahtalar kırılıyor ve dayanamıyordu , artık dayanamayıp büyük bir gürültüyle yıkılmaya başlamıştı , üstümüze doğru gelen tahtalardan kaçıp barına sığınıyordum. aynı şekilde o da bana
"korkma güzelim" ağlayarak kafamı sallamıştım ama ikimizde korkuyorduk, bizim için her şey bitti derken tekrar o bilindik ışık yayılmıştı her tarafa ev yıkılmıştı ama biz yıkılmamıştık. büyük bir patlama olmuştu ama biz duymamıştık... bir şeyin içinde hapsolmuş gibiydik
"barın neler oluyor" barın da etrafına bakıyordu ama bir şey görünmüyordu ta ki hava da ki toz inene karşımızda gecenin sinirli yüzünü görene kadar ve tabii ki kendi janmalırımızı
"layla!!" layla korkuyla bana sarılmıştı o da arkadaşını kaybetmişti anlaşılan
"küçük böcekler sizi" barının içinden gevelediği cümleden sonra bana sıkıca sarılmıştı ve sonra yerde ki gazlanmışları ve karşımızda duran geceye bakmıştık gazlanmışların bir çoğu ölmüş ev ise un ufak olmuştu
"sizi pislikler" gecenin sinirle sarf ettiği cümleler onun janmasının sinirli bakışları bizi korkutmamıştı onlara doğru bir bütün halinde yürümüştük
"ben de sizi tek tek avlarım o zaman!" hızlıca yanımızdan gittiklerinde barınla birbirimize baktık. can ve akay hala yoktu ve onların yanına gittiğinden emindik, onlar bu olanları büyük ihtimalle bilmiyordu ama biz onlara zarar gelmemesi için elimizden geleni yapacaktık... geceyi aydınlatacak ve asla karanlığa yenilmeyecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JANMA
FantasyDünya nufüsunun aşırı fazlalaşması sonucunda ekonomik kıtlık çeken fakirler tarafından Dünya genelinde savaşlar, ayaklanmalar yaşanmaya başlamıştı, kaçabilenler dağa kaçmış kaçamayanlar ise hayatını kurtarmaya çalışmıştı, sonradan öğrendiğimiz şey i...