(YOROBUN BEN GELDİİİİİMMM! Size bölüm salıp ders çalışmaya gideceğim. Love'lar.)
-İyi çizmişim. Dedim. Hemen başını çevirdi. Elini, elimin altından çekti.
-Evet. Güzel çizmişsin. Dedi. Sonra ayaklandı.
-O zaman ben gideyim.
-Ama dondurma...
-Bir sonraki buluşmamıza kalsın. Dedi. Başımla onu onayladım. Saat 2'ye geliyordu. Kalkıp onu uğurladıktan sonra eve geri girdim. Telefonunu unutmuştu. Koşa koşa gidip onu yakaladım.
-Hyunmi! Diye seslendiğimde arkasını döndü.
-Telefonunu unutmuşsun.
-Ah! Çok teşekkür ederim. Dedi. Ona verdim ve tekrar vedalaşıp ayrıldık. Eve doğru yürürken bir kaç ara sokağa girmiştim. Bir gölge vardı ve benimle beraber yürüyordu. O gölgeyi gördüğümden emindim. Arkama bakmaya korkuyordum. Hızla eve varınca bahçe kapısını açıp arkama döndüm. Etrafa baktım. Evin önüne kadar beni takip etmişti fakat şu an ortalıkta yoktu. Buz gibi olmuş, terlemiştim. Eve girince annem beni gördü.
-Bu ne? Bembeyaz olmuşsun. İyi misin?
-İ-iyiyim. İyiyim. Dedim. Annem kaşlarını çatmış şaşkınlıkla bana bakarken ben de odama geçip kapıyı kilitlemiştim. Pencerenin önüne gittim. Gizlice dışarıyı izledim. Birini görmeyi umuyordum. Saatlerce gelen geçen herkese bakmıştım. Ama kimse yoktu. Saat şimdi 4:45'ti. Duş almak için odadan çıkarken bilgisayarı da açmıştım. Geldiğimde seans hazır olsun isteniştim. Banyoya gittim. Tişörtümden başlayarak soyundum. Sonra duşluğu açıp suyu ayarladım. Vücuduma çarpan sıcak su, gerilen vücudumu rahatlatmıştı. Duşluğa doğru dönmüştüm. Su aynı zamanda yüzüme de geliyordu. Gözlerimi kapatıp saçlarımı geriye doğru attım. Elimi vücudumda ufak bir gezintiye çıkardığımda Hyunmi'nin elinin üstüne koyduğum elim, ufak bir uyuşukluk hissetti. Başımı eğip gözlerimi açtım. Su, enseme çarpıp aşağıya doğru yol izlerken ben de elime bakakalmıştım. Derince bir nefes verdim. Neden böyle hissettiğim konusunda bir fikrim vardı tabi. Ama gerçekleşsin istemiyordum. Şimdi doğru zaman değildi.
-Şimdi aşık olmaya kalkışma Hyunjin. Başında bu kadar dert tasa varken aşık olmanın sırası değil. Lütfen aşık olma. Dedim. Kendi kendime. Sonra suyu kapatıp başımı köpürtmeye başladım. Banyonun minik penceresinde ufak bir gölge fark etmiştim. Durulanmamı bitirip suyu kapattım. Yüzümdeki suyu ellerimle sıyırarak gözlerimi açtım. Hayır. Göz yanılması değildi. Bir gölge vardı ama neye benzediği konusunda bilgisizdim. Pencereyi ufaktan açtığımda karşımda gördüğüm kediyle vücudumdan büyük bir ağırlık kalkmıştı. Pencereyi tekrardan kapatıp duşumu tamamladım. Sonrasında çıkıp giyindim. Odama giderken saatime baktım. 5'i 15 geçiyordu. Banyoda çok oyalanmıştım. Koşa koşa odama gittim. Sandalyeme oturdum. Saçlarımı kurutmama zaman bile kalmamıştı. Havluyu kafamda getirip götürdüm. Saçlarım tutam tutam önüme düşmüştü. Seans başlamıştı ama Bayan Lee ortalıkta yoktu. O da mı 15 dakika geç kalmıştı?
Bir anda Bayan Lee ve onu boğazlayan bir adam görüş açıma girdiler. Korku ile kaşlarımı çatarak ekrana baktım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
-Sana bu adamla görüşmeyeceğini daha kaç kere söylemem gerek ha!? Diye bağırdı. Bayan Lee'nin çenesinde morluk ve dudağında yara vardı. En sonki seansımızda maske ile görüşmüştük. Demek ki daha öncesinde de bu şiddeti görmüştü. Bayan Lee öksürmeye başladı. Kameranın karşısındaki koltuğa uzandırmıştı onu. Debeleniyorlardı. Bayan Lee adamın kafasına bilmediğim bir cisimle vurdu. Adam düştü ama debelenerek tekrar kalktı. Bayan Lee'ye sert bir tokat yapıştırdı. Bayan Lee yere düşmüş, karnını da koltuğa çarpmıştı. Sancı ile karnına sarılınca aklıma Bayan Lee'nin gebe olduğu geldi. Ekran başından kalkmadan hemen Hyunmi'yi aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SESSION
Teen FictionZorba iddalarından sonra uzun bir süre medyadan uzak duran ünlü idol hakaret ve ölüm tehtidlerinin ardından psikolojik tedavi görmeye başlar. Pandemi nedeni ile online seanslara katılan idol, bir süre sonra kendini, psikoloğunun günlük yaşantısında...