15.FİNAL.15

63 5 3
                                    

(YOROBUUUUUNNN! Bir kitabın daha sonuna geldik. Bir sonraki kitapta görüşmek üzere. Bana burada da destek olduğunuz için çok çok çok teşekkürler. Yeni kitapta sizlerle tekrardan buluşana dek hoşçakalın. Sevgilerle🙋🏻‍♀️❤️🧚‍♀️✨😇)

Ondan ayrıldığımda gözleri hala kapalıydı. Yavaş yavaş gözlerini araladı. Yutkundum. Gömleğimdeki eli gevşemişti. Kollarını belime dolayıp yüzünü göğsüme koydu. Bir sıcaklık hissetmiştim. Göz yaşları gömleğimi ıslatıyordu. Saçlarını okşadım.

-Yapma böyleee! Her şey sizin için daha iyi olacak. Dedim. Başını hafifçe salladı.

-Ben de seni göndermek istemiyorum. Yemin ederim ki hiç istemiyorum. Ama yenilikler sana iyi gelecek gerçekten. Yapma böyle. Dedim. Başını benden ayırıp olumlu anlamda salladı. Ellerimi yanaklarına koyup gülümseyerek okşadım.

-Gülümse. Dedim. Gülümsemişti.

-Sana bu yakışıyor. Dedim. Başını olumlu anlamda sallamıştı. Sonra zor da olsa ayrıldık ve eve geldim. Akşam balkonda oturmuş içiyordum. Burnum hafiften akmıştı. Annem yanıma gelip kendi kadehini koydu. Ona da doldurdum. Birlikte içmiştik. Bir kaç kadehten sonra sonunda konuşmuştu.

-Gitti değil mi?

-Evet.

-Onu seviyor musun? Dediğinde gözlerim aniden dolmuştu. Anneme dönüp gözlerine baktım.

-Evet. Dedim. Sonunda ağzımdan derin bir nefes çıkmıştı.

-Olmayınca olmuyor. Zorlamaya lüzum yok. Dedi ve sırtımı sıvazladı. Tekrar tekrar içtik. Annemle gece saat 2'yi bulana kadar sarhoş olmuştuk. Bir şeylerden bahsedip gülüşüyorduk. O sırada babam da geldi. Yanımızda oturup biraz da o içti. Ondan sonra odama gittim. Yatağıma oturdum. Dudaklarımı okşadım. O his hala oradaydı ve bu mükemmel hissettiriyordu. Yatağımın altına girip üstümü örttüm. Öylece kaldım. Gözümü kapatıp gülümsediğimde, gözümden bir damla yaş firar etmişti.

(1 ay sonra)
Hyunmi'den hala bir arama veya mektup almamıştım. Tahminen hala yerleşmeye çalıştıklarını düşünüyordum. Yeni bir ülkeye yerleşmek öyle kolay hallolmazdı ne de olsa. Bugün şirketteydim. Geri kaldığım bu 4 ay için solo bir program yapmama izin verilmişti. Çalıştığım bir şey vardı. Play With Fire. Nasılsa Hyunmi'ye tekrar ulaşamayacaktım. Beni de son olanlardan sonra saesengler sık sık rahatsız edince numaramı değiştirmiştim. Bana ancak bir mektupla ulaşabilirdi. O da tabi mümkünse.

Şarkıyı açıp tekrar tekrar dans ettim. En sonunda yorulup yere çökmüştüm. Uzandım. Elimi dudaklarımın üstüne koydum. O gün beni hiç bırakmak istemiyormuşçasına gömleğime tutunmuştu. Göğsümde dakikalarca ağlamıştı. Gitmek ona ayrılmak da bana hiç bir kadar zor gelmemişti. Elimi göğsüme koydum. Gözlerimi kapattım. Lee Hyunmi, seni gerçekten çok özlemiştim. Gözlerimi geri açıp ayaklandım. Artık çalışmaya geri dönme vaktiydi. Saatlerce çalışıp nefes nefese dinlendim. Saat çok geç olmuştu. Beremi ve maskemi takıp yurda gittim. Hemen banyoya girdim. Suyun altında duşluk üstümü ıslatırken saçlarımı geriye attım. Bir süre bomboş bakıp düşündüm. Hyunmi'ye uzaktan bir öpücük gibi gelecekti bu dans performansım. Ona iyi gelecekti. Biliyordum.

(1 ay sonra)
Bugün dans pratik odasında dudakkarımı dişleye dişleye performansın çıkmasını bekliyordum. Son 5 dakika kala Chan hyung içeri girdi.

-Hyunjin. Bunlar seninkiler. Dedi ve fanların mektuplarını yanıma koydu. Sonra kendisi de kendi mektuplarını okumak için çıktı. Performans yayınlanana kadar bu mektuplara biraz üstten üstten bakma kararı almıştım. Belki biraz heyecanımı hafifletirdi. Mektupların geldiği yerlere baktım. Bambaşka şehirlerden bambaşka ülkelerden rengarenk bambaşka mektuplar vardı. Sıra sıra adreslere bakarken mektuplardan birinin arkasında duran bilgi köşesindeki isim dikkatimi çekmişti. "Lee Hyunmi" bu onun olabilir miydi? Diğer nektupları köşeye koyup onu açtım. Satırları bir bir dikkatle okumaya başladım.

"Sana nasıl ulaşacağımı bilemiyorum. Ne evinin adresini tan biliyorum ne de yurdun. Ama şirkete bunu göndermek bana en mantıklı yöntem gibi geldi. Aradım. Fakat ulaşamadım. Bunca şeyden sonra numaranı değiştirmen gerekeceğini akıl etmeliydik. Büyük hüsrana uğradım. Ama sana söylemek istediğim bir kaç şey var Hyunjin...oppa? Hehe! O günü unutamıyorum. Sen o gün hakkında ne düşünüyorsun ya da o günü hatırlıyor musun bilmiyorum ama o gün bana verdiğin ikinci öpücüktü. Ama ilk gerçek öpücüktü. Sarhoş olduğun zaman bir sıkıntı çıkmadığını söylesem de, o gün beni öpmüştün. Sarhoş olduğun için görmezden geldim. Ama son öpücük...görmezden gelinecek gibi değildi bence. En azından benim için öyle. Bu yüzden o günü ve o öpücüğü unutamıyorum. Sana bir fotoğraf gönderdim. Ablam 7 aylıkken doğurdu. Erken doğum yaptı fakat bebeğin durumu günden güne iyiye gidiyor. İnanır mısın bir pet şişesinden daha küçüktü fakat bu fotoğrafı çektiğimde artık biraz büyümüştü. Ona parmağımı uzattığım zaman tutuyor. Gözlerini daha hiç açmadı ama erken doğmasına rağmen çok güzel bir bebek. Bunu sana yazarken yine o şarkıyı dinliyorum. Sadece bir kaç ay bize çok güzel anılar yaratmak için büyük bir fırsattı ve biz o fırsatı iyi değerlendirdik. O zaman söylemeye korktuğum ya da cesaret edemediğim iki kelimeyi biraz korkakça olsa da burada söylemek istiyorum. Seni seviyorum. Umarım bir gün hayat bizi tekrar karşılaştırır. Bu sefer ayırmamak üzere birlikte kılar. Umarım seninle bir dahaki karlılaşmamız sadece bir kaç ayda sınırlı kalmaz. Seni her zaman destekliyor ve seviyorum. Kim ne derse desin sen benim sihirli erkeğimsin. Sen benim için bir prenssin. Hwang Hyunjin, bir arkadaş ya da fan olarak değil de, en son gördüğünden bir tık daha olgunlaşmış bir genç kız olarak tekrar söylemek istiyorum ki, seni seviyorum..."

Mektubu büyük bir kalp çarpıntısı ile okudum.

-Ben de seni seviyorum. Diyebildim. Elimi diğer mektupların üstüne koyup okşadım. Zarftaki fotoğrafı çıkarıp baktım.

-Aigooo! Ne tatlış! Dedim. O sırada bildirim geldi. Mektupları toparlayıp performansı açtım.

Bu benim sevdiğim kıza uzaktan gönderdiğim masum bir öpücük ama görünüşe bakılırsa büyük bir armağandı. Küllerimden yeniden doğabileceğimi simgeleyen, minik kıza armağandı...

-SON-

THE SESSIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin