(YOROBUUUUN! Bugün okuldayım. Bir sonraki bölüm final olacak. Bu serüveni burada sonlandıracağız. Bir sonraki kitap ne zaman başlar bilmiyorum. Ya hemen sonrasında ya da sınavlardan sonra gelirim. Sevgilerle. Öpüyorum😘)
Ellerini çıplak göğsüme koyup beni ittirdi. Hemen elleri ile dudaklarını tuttu. Kendimi yatağa atmıştım.
-Sarhoşsun. Kafan güzel. Yat uyu dinlen. Sonra konuşuruz. Dedi ve gitti. Onun arkasından gitmek istesem de o gücü kendimde bulamamıştım. Sadece arkasından gülümsemekle yetindim.
Bir sonraki sabah uyuşuk bir şekilde kalktım. Başım ağrıyordu. Duş alıp çorba ile güne başladım. Babam bugün evdeydi. Tek kelime etmemişti bu konu hakkında. Sadece, önümüzdeki haftasonu pikniğe gitmeyi teklif etmişti. Zaten 4 ay buradasın seni doya doya göreyim demişt. Ben de kabul etmiştim. Dün hakkında çok az şey hatırlıyordum. Onlar da yarım yamalaktı zaten. Annem ve babamın müsadesini isteyip odama gittim. Hazırlanıp çıktım. Hyunmi'yi aradım. Bugün dışarıda oldukça rahat hissediyordum. Daha önce defalarca çıktım çünkü bir şey olmamıştı. Hem istediklerini alıp beni uzaklaştırdılar ki bu da onları artık sakinleştirmişti. Dünden beri aldığım mesajlar sadece destek içerikli mesajlardı. Yani gerçekten fanlar yanımda durmuştu. Ama yine de saklanmakta fayda vardı. Zaten bir şey olsun olmasın her zaman ninja gibi saklanmak zorundaydık. Çalan telefon kapanmak üzereyken açıldı.
-Alo. Dedi uykulu sesiyle.
-Aigo pardon! Uyandırdım mı seni yoksa?
-Hayır önemli değil.
-Dün için teşekkür edecektim. Seni almaya geleyim mi? Belki...ufak bir yürüyüş yaparız. Sana dondurma borcum vardı.
-Peki. Sana konum atacağım. Dedi ve kapattı. Hemen ardından konum geldi. Ben oraya kadar yürürken onun da beni fazla bekletmemesini umuyordum. Şans bugün benden yana gibi duruyordu ki beni fazla bekletmeden inmişti.
-Bu saate kadar uyur musun hep?
-Hayır bugün saat 7'de ablamla hastaneye gidip bebek kontrolü yaptık. Eve gelip tekrar uyudum.
-Omo! Öyle mi? Bebek nasıldı?
-Minicik. Küçücük. Çok tatlıştı. Aigooo çok şekerdi çok tatlıydı. Dedi. Bebeği anlatırken kendisinin de küçük olduğunu unutmuş gibiydi.
-Sanırım baba olma vaktim yaklaşıyor.
-Yok canım. Daha gençsin.
-Seninleyken pek öyle hissetmiyorum.
-Sana yaşlı gibi mi hissettiriyorum? Pardon! Dedi ve güldü. Dondurma yemek için seans zamanı Bayan Lee'nin beni yolladığı kafeye gittik. Dondurma sipariş ettik. Yine her zamanki gibi sessiz sedasızdı. Dondurmalarımızı yerken sormak istediğim şeye geldik. Sonucun iyi olmasını umarak sordum.
-Şey...dün biraz fazla kaçırmışım. Bilincim tamamen kapalıydı. Yanlış bir şey yapmadım değil mi? Sadece bi an senin geldiğini hatırlıyorum eve girdiğimi hatırlıyorum bu kadar. Hayal de olabilir. Dün birlikte miydi?
-Evet. A-ama olmadı. Ya-yani yok. Kö-kötü bir şey olmadı yok hayır. Dedi ve eli ile ağzını kapattı.
-Şükürler olsun. Ağzımdan yanlış bir şey de çıkmadı değil mi?
-Hayır hayır yok. Dedi. Gülümsedim.
-Teşekkür ederim. Dedim sevimli bir şekilde.
-Önemli değil. Bir arkadaşız sonuçta değil mi? Dedi ve elimi minik minik patpatladı.
-Evet. Arkadaşız. Dedim ve gönül rahatlığı ile dondurmamdan büyük bir kaşık aldım.
-Seanslara artık katılmayacak mısın?
-Hayır. Zaten yarın son seans. Tekrar randevu almayacağım. Daha iyi hissediyorum. Ablana çok şey borçluyum. Bugün de zaten seni onun için çağırdım. Ona bir hediye almak istiyorum yani o olmasaydı ben seni sadece sigara içen serseri bir kız olarak tanıyacaktım.
-Evet. Sanırım öyle olacaktı. Biliyor musun geçen gün ben de bu yüzden ablama bir hediye aldım. Çünkü eğer tanışmamıza vesile olmasaydı hala sigara içiyor olabilirdim.
-İçmiyor musun?
-3 gündür içmedim. Dediğinde gözlerimde bir ışık hissetmiştim. Ona tün kalbimle gülümsedim. Elimi saçlarına atıp minik minik okşadım.
-Aferin sana. Dedim.
-Ve...bugün ben de seninle buluşmak isteyecektim. Ablam boşanma davası açtı ve boşandıktan sonra eniştemin bizi tekrar bulmasından korkuyor. O yüzden yurt dışına taşınacağız. Zaten orada özel bir hastane ona davetiye göndermişti çalışması için. Gidip orada işe başlayacak. Ben de üniversiteyi orada okuyacağım.
-Anlıyorum. Yani gidecek misin? Ne zaman?
-Bir kaç aya kalmaz giderim. Neyse sadece haber vermek istemiştim. Sen dün uzaklaştırdıklarını söyledin. Gerçek mi? Yoksa kuruntulardan mı ibaret?
-Gerçekten. Neyse böyle şeyleri konuşmayalım. Artık yapacak bir şey yok. Dondurmayı beğendin mi?
-Çileklisi neden bu kadar ekşi?
-Bilmem. Belki de senin ağzının tadı yoktur. dedim ve güldüm. Sonra dondurmalarımızı yeyip dışarı çıktık. Dükkan dükkan gezip Bayan Lee'ye çok şık bir vazo aldık. Bu sefer onu ben evine bırakmıştım.
-Ablama götüreyim mi?
-Böyle dümdüz olmaz. Ben kargolatırım.
-Peki. Görüşürüz.
-Görüşürüz. Dedim ve ona el salladım. O eve vardıktan sonra ben de evime geçip güzel bir not ve kutu ile vazoyu paketleyip kargolattım. Çok geçmeden Bayan Lee'den bir teşekkür mesajı almıştım. Beni iyileştirip korkularımı ortadan kaldırdığı için ona minnettardım. Belki o olmasa, fanlarının karşısına çıkmaya çalışan bir korkak olarak kalacaktım.
(3 ay sonra)
Evden çıkmadan önce son kez aynadan kendime, gözlerimin içine baktım. Bugün Hyunmi'yi uğurlayacaktım. Evden çıkıp onunla vedalaşacağımız yere geldim. İçim buruktu. Omzuma değen eller ona aitti. Arkamı dönüp bu küçük kıza son kez baktım. Onu son kez süzdüm.-Çok mu beklettim?
-Bundan sonra daha çok bekleyeceğim. Dedim. Anlamamış gözlerle bana baktı.
-Hayır. Ben de şimdi geldim. Dedim.
-Bu numaramı orada kullanamayacağım. Ama orada yeni numara aldığım gibi seni ararım.
-Peki.
-Adresimizi tam öğrendiğim gibi sana mektup da yazarım.
-Bekleyeceğim. Dedim. Gözleri dolmuştu. Sesi titredi.
-Orada da seni desteklemeye devam edeceğim.
-Böyle konuşma. İçim acıyor. Dedim. Kollarımı ona doladım. O da bunu bekliyormuş gibi bana sarılmıştı. Birbirimize sımsıkı sarıldıktan sonra bir sessizlik çöktü.
-Ah! Uçağa az kaldı. Şimdi dönmezsem ablamın dilini çekmek zorunda kalacağım. Son söyleyeceğin bir şey yok mu?
-Hoşçakal. Seni özleyeceğim.
-Ben de. Gerçenkten. Dedi. Sohbet burada bitse de gitmiyordu. Ben de gidemiyordum. Ayrılamıyorduk birbirimizden.
-Son bir şey daha var. Dedim. Gözleri yeni bir konu açılacağına dair ümitle parıldadı.
-Nedir? Dediğinde dünyada bunu yapman için önümde duran tüm engelleri yok sayıp ellerimi yanaklarına, dudakkarımı dudaklarına yerleştirdim. Önce şaşkınlıkla ellerini hafiften kaldırdı. Ardından gömleğimi avuçları arasına alıp sıkıştırdı.
O an sanki tüm evren bizim için durmuş gibi huzur vericiydi. O an sanki siyahla beyaz bir daha asla yanyana gelemeyecek kadar hüzünlü bir bahardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SESSION
Teen FictionZorba iddalarından sonra uzun bir süre medyadan uzak duran ünlü idol hakaret ve ölüm tehtidlerinin ardından psikolojik tedavi görmeye başlar. Pandemi nedeni ile online seanslara katılan idol, bir süre sonra kendini, psikoloğunun günlük yaşantısında...