Medya: Dktt- anamız babamız yok deriz
Medayadaki müziği açmanızı öneririm.
İyi okumalar...
Annem masaya doğru gelirken gözlerimle onu izledim. Gözlerinde ki kızarıklıklar o kadar belliydi ki üzerinde konuşulmasi gereken bir konu olduğu kendini belli ediyordu. Diocle bu bakışımı fark edip parmağını şıklatınca bu konuşmayı o gittikten sonraya saklamaya karar verdim.
Masadaki büyük çoğunluk Diocle ve bana odaklanmıştı. Bundan ötürü duyduğum rahatsızlığı hafifçe öksürerek belli ettim.
Ya sorma baya işe yaradı şuan bak bak hoppa.
Sen de sus bir zahmet iç sessin sen benden bağımsız konuşamazsın.
Senin salaklığın vazoyu dile getirir be kızım !
Bak inandım şuan (!)
Kendi kendime sinir oluyorum cidden ya. Tabii bu sinirimi masadakilerede yansıtınca herkes yemeğini yemeye konuldu.
Etrafta biraz gözümü gezdirince biriyle göz göze geldim. Alkan sanki bir şey diyecekte demiyor gibiydi. En sonunda ben ondan gözümü çekmeyince öne doğru eğildi. "Sevgilinide getirdin yani ha ? Ne cüretle sevgilini bizim evimize getirdin peki?" Dedi sakin ama tehditkâr bir ses tonu ile. Diocle bir süre ona şaskınca bakıp dudağını araladı.
"Oh no ! è nel passato. Siamo stati come fratello e sorella per molto tempo."
oh, hayır ! o geçmişte kaldı. Biz uzun zamandır abi kardeş gibiyizdir.Daha sonra ne dediğini fark etmişçesine tebessüm edip yarım yamalak türkçesi ile söylediklerini yeniden dile getirdi. Onun Türkçe ile savaşını izlerken gülmeme engel olamıyordum. Ege ise bana kıskanç bakışlarını yolluyordu. En sonunda herkes sessiz kalmayı seçti ve yemeği yedik.
Yemek faslından sonra salona geçtik. Ben merakla Diocle'nin anlatacakları için ona dönmüş gülümsüyordum. Oysaki odadaki herkes pür dikkat burdayı izliyordu. Sonunda ikimizinde sabrı tükendi ve abi denilen evrim teorisinin kanıtı olan maymun kılıklı kişilere baktım. "Bir sorun mu var ?" Dedim sert bir şekilde. Ben ilgimi başka bir yana çektiğimde annem Diocle'nin yanına gitmişti. Anlaşılan İtalyanca biliyordu. Onlar konuşurken bende tekrar orangutan şekilli ayılara döndüm.
Nasılım ama bu lakapları ben buldum ! Bu salak anca abi desin ancaaa !
Sus sen, bizi düşürdüğün durumlara bir tane daha ekleme!
Yeniden dikkatimi onlara verdiğimde Pars ayağa kalkıp yanıma gelmişti. Aramızdaki boy farkını azda olsa kapatmak amaçlı bende ayağa kalktım. Tek kaşımı kaldırıp kollarımı bağladım ve ağırlığımı tek bacağıma verdim. Kafamı yana atıp merakla ona baktım. "Anlıyorum ki şimdiye kadar şımarıkça büyütüldün ve ne istersen oldu. Ama burda bizim kurallarımız geçer! Burda istenmediğin hâlde kalmaya devam edip hemde erkek arkadaşlarını getiremezsin !" Sonlara doğru bağırmasıyla afalladım.
Tam ağzımı açıyordum ki Doicle'nin varlığı aklıma geldi. Arkama baktığımda annemin onu götürdüğünü fark ettim. Babamda ortalıkta yoktu. Kaşlarım çatıldı. Yemekten beri garip davranıyorlardı zaten ama beni böyle bir durumla başbaşa bırakacaklarını düşümemiştim. Hışımla önüme tekrar dönüp omuzlarımı dikleştirdim.
"Şımarıkça mı ? Gerçekten mi ?" Gücüm yettiğince bagırıyordum. "Ben çocukluğumu yaşayamadım. Benim annem gözümün önünde babam yüzünden öldü ! Siz ki yediğiniz önünde yemediğiniz ardınızda sevgiyle büyümüş kişilersiniz. Ne hakla bana böyle bir şey söylersin ? Ben o adamla yıllarca aynı evde kaldım. Yıllarca şiddet gördüm ! Niye İngiltere'ye gittik zannediyorsun ha ? Babam annemin cinayeti yüzünden suçlandı çünkü !" Yutkunup gözümden bir damla yaş süzülmesine izin verdim. "Size çok mu meraklıyım sanki ?! Hayatım zaten boktan siz ne yapmışsınız umrumda mı sanki ?!" Ellerimle göğsünden ittirip üzerine yürüdüm. "Senin abiliğine ihtiyacım falan yok ! Ben hep yalnızdım zaten. Benim tek varlığım babam dediğim yüzünden gitti. Sen de o benden önceki işgüzarcı kızda umrumda değilsiniz !"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mira
Teen FictionMira doğumundan itibaren çok fazla şey yaşamıştı. Yaşına göre ise çok şey görmüştü. Her gün gözyaşı döküp çığlıklarını duyuramamak herkesin katlanabileceği bir şey değildi. Ancak bir gün bir ailenin fark ettiği bir şey ile 2 bebeğin karıştırıldığı...