2 gündür Çınar'ın evinde kalıyordum. Diocle durumu öğrenir öğrenmez yanıma gelmiş sonrasında okul için ilgiltere'ye dönmek zorunda kalmıştı. Çınar ise beni fazlaca iyi karşılamış ve dilediğim kadar kalmamı istemişti. Kötü biri olmadığını biliyordum ama yine de yabancıydı bana. Pars ve diğerleri bana sürekli ulaşmaya çalışmıştı. Sadece Ege ve Uzay'a iyi olduğumu yazmış ve bir daha da yazmamıştım.
Mert abiyi affederdim ama akın, Alkın ve özellikle Pars benim için zordu. Affetmeyi seven bir insan olmam onları dakikasında affedeceğim ve ooo tabiki gelin birlikte pijama gecesi yapalım ve birbirimize sırlarımızı verelim canım abilerim ! Diyeceğim anlamına gelmezdi. Ama yine de içimde sesi hiç kesilmeyen küçük çocuk bana her gün yalvarıyordu. Onun ihtiyacı vardı. Sevilmeye... Sevmeye... Affetmeye...
Oysaki benim niyetim pek o yönde değildi. Çınar'la ise genellikle sadece dolar falan konuşuyorduk. Sıkıcı sayılmazdı ama eğlencelide denemez. Son bir kaç günde Çınar'ın bana karşı davranışlarını anlamlandırmaya çalışsam da tek aklıma gelen annem ve babama yakın olması oluyordu. Ama niyeyse içimden bir his beni epeydir tanıyormuş gibi davrandığını söylüyor. Henüz sabah yanıma gelip papatya çayı içip içmeyeceğimi sordu. Bense istemediğimi söyleyince, ama papatya çayını çok seversin, demesi ve sonra toparlama çabasına girmesi içime kurt düşürdü. Acaba kardeşlerimle mi konuştu diye düşünmeden edemedim. Aklıma bir şey daha geldi gerçi. Beni sandığımdan fala süredir tanıyor olabilir belki ancak bu hem ürkütücü olurdu hem de ülke dışında yaşadığım için imkansız.
Bu yüzden son zamanlarda biraz ürkmüyor değilim. Tabii mükemmel yüz hatları ve harika kasları varken buna pek odaklanmıyorum.
Düşüncelerim arasında sırıtmaya başlayınca yüzümü, okumaya karar verdiğim ancak 1 saattir tek kelime okumadığım kitaptan kaldırdım. Anna karenina. Yeni başladım ancak klasik kitaplardan pek anladığım söylenemez ya neyse. Bakış açıma giren kişi ile içmekte olduğum suyu boğazıma kaçırdım. Çınar, yanında abi denilen kimyasal atıklar ile birlikte duruyordu. Göz ucuyla bakıp görmezden gelerek köşede gözüme ilişen Ege'nin boynuna sarıldım. Bir anda gelen ağırlığı ve baskıyı beklemeyen Ege arkaya doğru sendeleyip kendine gelince sıkıca sarıldı. Kokumu içine çektiğini fark ettiğimde biraz daha sokulup kendimi kollarına bıraktım.
"Bir daha sakın kendini özletme. o salaklar umrumda değil. Neden bana yazmadın, niye aramalarımı cevaplamadın ?" Gözümden dökülen yaşlara engel olamazken ne olduğunu ben bile anlamamıştım. "Yapma Ege. Bunu bana yapma. Tutamayacağın sözler söyleme bana. Bir kez hissedince bırakamıyormuş insan. Bana kendini hissettirme Ege. Bana sevgini hissettirme. " Sarıldığım bedenin gerilmesi üzerine kollarından çıkmaya çalıştım. Ancak izin vermedi. "Söyleyeceğim Mira. Ve hepsini de tutacağım. Sana sevgimi hissettireceğim. Bir daha bırakama diye. Çünkü ben seni bırakmayacağım kardeşim. " Direnmeyi bırakıp kollarında ağlamaya başladığımda bir karar aldım. Bunu yapamazdım. Ege ve Uzay'a yapamazdım. Ben bir ablaydım. Kendime gelmeliydim.
İLAHİ BAKIŞ AÇISI
İkizler sarılırken Akın iç geçirdi. Kardeşiyle böyle olamaz mıydı ki ? Çok mu geçti ? Çok kızıyordu kendine. Abisini durdurmak yerine teşvik ettiği için. Utanıyordu kendinden. Ege ile konuşmaları gözünü doldurmuştu. Uzay'da koşarak ablasına sarılmıştı. Oda kardeşine sarılmak istiyordu. Haksızlıktı ama bu.
Hayır. Haksızlık falan yoktu. O kardeşine sahip çıkamamıştı. Hissedememişti kardeşini. Nasıl hissedememişlerdi kardeşlerini ? Nasıl olupta kardeşlerinin sevgiye açlığını hissedememişlerdi ?
Akın vicdan azabıyla kaladursun Pars gözlerini Çınar'dan ayıramıyordu. Kıskanıyor muydu yoksa ? Yok canım imkanı yoktu. Kardeşine o kadar yakın olamadığı için sinirliydi sadece. "Aptal" dedi kendi kendine. "Aptal." "Nasıl kardeşine onları söyleyebildin, aptal."
Çınar ise rahatsızca Mira'ya sarılan kardeşlerine bakıyordu. Şart mıydı cidden sarılmak ? içten içe kendini yiyip, onlar kardeş, diyerek sakinleşme çabası içindeydi. Bu kızı ne zamandır bu kadar seviyordu ki ? Kader ağlarını ördüğünde çok geçti gerçi. Böyle güzel bir kıza aşık olmak için kader ağlarına gerek bile yoktu. Kader onları 2. kez birleştirmişti aslında. Çınar gölge olmuştu. Gölgeydi bu ay tenli kızın etrafında. Sessizce izledi, sevdi, aşık oldu, özledi. Ama buradaydı işte. Yine bulmuştu onu. Yine fark etmemişti belki. Tüm gün onu izlediğinde hissetmemişti ay tenli kız. Olsun. O zaman o da gölge gibi severdi.
MİRA'DAN
Üzerimdeki bakışlardan rahatsız olarak ikizim ve kardeşimin kollarından çıktım. "Pekala yeter bu kadar duygusallık. Bensiz neler yaptınız ? " Diyerek gerginliği azaltmaya çalıştım. Kendimi koltuğa attığımda ikizimde yanıma gelip beni kucağına çekmişti.
OFFFF ERKEK YİAAAAA
sus be manyak.
öhmm
"Sensiz hiç geçmedi be ikiz. Annem sürekli sinirli. Babamı sorma bile. Şu Uzay bebek gibi ağlayıp durdu. " dediğine gülerken Uzay ona doğru elini savurmuştu. "Üstelik abimlerde çok kötüydü. Böyle göründüklerine bakma. Vicdanları yiyor şuan onları. " dediğinde yüzümdeki gülümseme dondu. Ortamda derin bir sessizlik oluştu. Ege bunu söylememesini yeni anlamış gibi dudağını ısırdı. Pars ile göz göze gelince boğazımı temizleyip gözümü kaçırdım. Ordan kalkarak Uzay'ın yanına gittim. "ee ablacım senden n'aber ?" diyip onu göğsüme yatırdım. Sanırım biraz abla olma zamanıydı. Uzay hemen gülümseyerek bana bensiz sıkıldığını ve geri dönmem gerektiğini söyledi.
Eş zamanlı olarak Çınar ile göz göze gelmiştim. Bana öyle bir bakıyordu ki kitlenip kalmıştım. O kadar derinden gelen bir şey hissetmiştim ki kelime bulamıyordum. Gözlerimi kaçırmadan ağzımı açtım. "Birkaç gün daha burada kalmalıyım ablacığım. " eminim ki abi denilen kıllı orangutanlar bu bakışmayı fark etmişti. kafamı iki yana transtan çıkmışçasına salladım. "Bir kaç güne daha ihtiyacım var bebeğim." dedim sevecen bir şekilde. Bana tamam anlamında baş salladığında gülümseyip yanağını öptüm. Cidden küçük bir çocuk gibiydi.
Bir süre daha abi takımından ayrı konuşup gülüşmüştük. Ta ki Mert yanımıza gelene kadar. Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda elimi nazikçe tutup beni ayağa kaldırdı. Ben ne olduğunu anlayamazken kendimi bahçede buldum. Üstelik yanımda Mert, Çınar, Pars, Akın, Alkın ve ikizim ile kardeşim vardı. Onlar peşimden gelmiş olmalıydı. Pars öne çıkarak yanıma geldi. Elimi tutmuştu ki hızlıca çektim. Buna bir yorum yapmadı. "Bak biz. Aslında." sıkıntıyla oflayıp elini ensesine götürdü. "bir şey konuşmalıyız. "
_________________
kestiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiik
öncelikle özür dilerim uzun bir araydı evet. Ama artık burdayımmmmmmmmmmmmm
bölüm hakkında düşüncelerinizi duymak isterimm.
seviliyorsunuzzzzzz
sınır:120 oy 30 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mira
Teen FictionMira doğumundan itibaren çok fazla şey yaşamıştı. Yaşına göre ise çok şey görmüştü. Her gün gözyaşı döküp çığlıklarını duyuramamak herkesin katlanabileceği bir şey değildi. Ancak bir gün bir ailenin fark ettiği bir şey ile 2 bebeğin karıştırıldığı...