10

1.5K 149 80
                                    

Aldığı son mesajdan sonra Chifuyu'nun aklı iyiden iyiye karışmaya başlamıştı. Birisi onu fena halde işletiyor olabilirdi ama ciddi de olabilirdi. Karşısındaki, korkak anonim olduğunu düşündüğü kişi her kimse kaza geçirdiğini ve hafızasını yitirdiğini biliyor olmalıydı.

Peki, Tokyo'da yaşayan biri bunu nasıl biliyor olabilirdi? O hiç Tokyo'da bulunmamıştı ki. Ya da o öyle sanıyordu. Onunla konuşmaya devam etmediği müddetçe hiçbir şey öğrenemezdi.

Kedisinin kulağının arkasını kaşıyıp, cesaretini toplayarak kendini Baji olarak tanıtan bir haftalık sapığından fotoğraf istedi. Bu isteğinin karşısında çıplak bir fotoğraf ya da telefonuna virüs bulaştıracak bir link gelmesini bekledi ama Baji pazarlık derdindeydi.

"Sana tek bir şartla fotoğraf atarım, Chifuyu. Hem de bizim, ikimizin, fotoğrafını atarım." diye yazdı Baji. "Her ne olursa olsun bir yolunu bulacaksın ve ilk fırsatta yanıma geleceksin."

Chifuyu kendini kötü hissedince, bir süreliğine telefonunu elinden bıraktı. Konuştuğu kişi inatçı mı inatçı bir yabancıydı, nedensizce ona karşı güçlü duygular içerisine girmişti ama bir yandan da ismiyle hitap etmesine sinir olmuştu. İçeri girmek demişken, annesi de sanki bir şeyler sezmiş gibi odaya gelmişti.

"Anne," dedi çocuk sakince "biz neden Tokyo'da yaşamıyoruz? Orada daha çok imkan varken neden buradayız?.. Daha iyi bir okul, daha iyi bir hastane, daha iyi bir iş. Yaşam koşullarımızı iyileştirebiliriz."

Kadının rengi besbelli attı ama o da oğlu kadar soğukkanlı görünmeye çalıştı. "O kalabalık şehirde boğulmaya gerek yok, değil mi? Bu şehrin imkanlarını da hafife alma. Tedavinde gelişme gösteriyorsun ve bunu buradaki doktorlara borçlusun." Oğlunu yanağından öptü.

Çocuk bir anlığına gözlerini kaçırdıktan sonra, yanakları ısınırken "Evet... Yürümemin imkansız olduğunu söyleyen doktorlara." dedi ve utanarak da olsa yeniden annesinin gözlerine baktı. Bunun onu etkilenmesini beklemişti.

Kadın, oğlanı çenesinden tutarak başını hafifçe kaldırdı, baş parmağıyla elmacık kemiklerini okşayarak gözlerinin içine baktı. "Bazen en iyi, en başarılı, en güvenilir insanların dahi yanıldığı olur. Ayağa kalktığında ve yeniden yürümeye başladığında bunu tanıtlayacaksın."

Chifuyu'nun bildirim titreşimi ikisinin de dikkatini çekti. Çocuk soğukkanlı görünse de içten içe panikledi. Bir yabancıyla yazıştığını annesinin bilmesini istemiyordu. Kızabilirdi ve daha kötüsü sorgulayabilirdi.

Kadın tam da ondan beklendiği gibi merakla sorguladı. "Bu sıralar telefonun elinden düşmüyor bir türlü. Dikkatin de dağınık gibi. Benimle paylaşmak istediğin bir şey var mı?"

Çocuk tekerlekli sandalyesini çalışma masasının önüne çekti ve notlarını karıştırdı. "Bir süredir kendimi araştırıyorum; eski okulumu, eski arkadaşlarımı, samimi olmasam bile en azından sınıfımdan birini. Geçmiş hayatımı merak ediyorum ama hiçbir şey hatırlamıyorum ve bilgi bulamıyorum. Benimle ilgili hiçbir şey yok. Sanki birden bire gökten buraya inmişim gibi. Ne bir anı ne de başka bir şey. Okulla ilgili her şeyi yapabiliyorum; kanji okuyabiliyorum, matematik sorularını çözebiliyorum. Bunları geçmişten gelen birikimlerle yapıyorum ama sosyal açıdan sanki hiç var olmamışım gibi." Yüzünü annesine döndü. "Ben kimim? Arkadaşlarım kimler? Instagram hesabım bile sıfırdan açıldı. Bu yüzden tüm bu soruların cevabını almak zorundayım."

"Chifuyu..." dedi annesi, ikisi de sakin insanlardı ama bu sefer sesindeki endişeyi bastıramamıştı kadın. "Sana anlattım, sen ciddi bir kaza geçirdin ve bir süre komada kaldın. Doktorların kaza sonrası hafızanı kaybetmenin olası bir durum olduğunu söylediler. Normalde insanlar bunun felaket olduğunu düşünür ancak bana göre, bu senin için en iyiysiydi. Eski hayatını unutursan senin için yeni bir hayat kurmak ve gelecek inşa etmek daha kolay olurdu böylece. O kadar tuhaf insanlarla arkadaşlık ediyordun ki artık bir gün ölüm haberini alacağımızdan endişe etmeye başladık. Başta ufak tefek yara bereyle eve döner oldun ama sonra iş ciddileşmeye başladı. Bu yüzden seni kazadan sonra buraya getirdik. Geçmişini kurcalama. O çöplüğe takılıp kalmanı istemiyorum. İnan bana, geleceğin daha parlak."

Chifuyu istemese de mecbur kaldığı için yalan söyledi. "Ta-tamam- sanırım- şey- yani- kurcalamasam iyi olur. Sen kötü diyorsan kötüdür. Senden başka güvenebileceğim kimse yok... Sanırım yaklaşan sınavlara odaklanacağım."

"Bunu duyduğuma çok sevindim. Mantıklı bir çocuk olduğunu biliyorum." Ayağa kalktı. "Seni rahat bırakayım da ders çalış."

Kadın kapıdan çıkarken Chifuyu da telefonunu eline aldı. Bajisu adlı kullanıcıdan yeni bir mesaj vardı. "Resmen görüldü yemişim... Cevap vermeyecek misin? Bu kararı vermek o kadar da zor olmasa gerek. Fotoğrafımıza karşılık buraya gelmen. İstersen birden fazla fotoğraf da atabilirim. Bende senin fotoğrafından bol başka bir şey yok."

Chufchuf: Bu hiç de adil bir anlaşma değil, farkında mısın? Benden harcama ve büyük fedakarlıklar yapmamı bekliyorsun... Sanırım ne olursa olsun Tokyo'ya gelmek istemiyorum. Hazır unutmuşken geçmişi tamamen arkamda bırakmak en iyisi. Geleceğime odaklanmak istiyorum.

Bajisu: Matsuno-san, lütfen telefonu oğlunuza verir misiniz?

Chufchuf: Komiksin.

Bajisu: Sen bir de beni gelip gör... Kırk saattir ne yazıp yazıp siliyorsun?

Chufchuf: Bana birkaç gün zaman ver. Olumlu ya da olumsuz. Sana bir geri dönüş yapacağım.

Bajisu: Söz mü?

Chufchuf: Söz.

Remember? 卍 BajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin