Önceki Bölümde:
Takı merasimi de biter artık ve bütün takıları bir kutuya koyarlar ve tam düğün yerinden çıkarken karşılarında 3 kişi görürler... birkaç kişi dışında kimse bu 3 kişiyi tanımıyordu
Ali ve Nazlı ise şok olmuş donakalmışlardı adeta...
X: Geç Mi kaldık
Y: Galiba
Z: Geç kaldıkDerken karşılarına ekip çıkar....
Şimdi:
Korku... İnsan neden korkar, neye korkar, neyden korkar, nasıl korkar... Herkesin kendine göre farklı bir nedeni vardır bu soru için kimisi travmam var der, kimisi bilmiyorum içimden gelen birşey der... Der de der yani.
Önemli olan o korkunu bir daha yaşamamak... Çünkü önceden yaşadığın korkuyu belki atlatmışsındır belki hiç atlatamamışsındır. Atlatmışsan ve tekrardan o korkuyu yaşarsan o eski günlerin gelir aklına tabi atlatabilir misin evet, zor da olsa atlatırsın bir şekilde. Ama asıl olay eğer hiç atlatamadıysan başlar... Çünkü O korkular o acılar seni belki de sen yapan izlerdir. Deride de derinde de... Ve o izleri silmek hiç de kolay değildir. Öyle ki bir müzik dinlersin, dinlediğin müzik bile o korkuları aklına ve kalbine dokundurur. Dokundurduğu an baktığın yere bakakalırsın... böyle... böyle başını kaldırıp nefes alırsın ya... alırsın ama aldığın nefes sana dar gelir. Böyle için sıkılır bir neşe kaynağı ararsın ancak bulamazsın.mecburen yükseklere bakmaya başlarsın... Böyle en yükseklere... Yani bulutlara... Yani gökyüzüne... işte ona bak ve kendini o bulutlara, gökyüzünün güzelliğine bırak. İşte o zaman kendine gelirsin.
(Yani bende böyle oluyor sizi bilmiyorum...)Ama hep o korku içinde kalır. Dünya sana o an dar gelir. Oradan kaçıp kurtulmak istersin. İşte şu an Ali de Nazlı da bunu istiyordu. Hem de asla kaçmak istemeyecekleri -hep hayallerindeki yerde- hayallerinin gerçeğe dönüştüğü yerde...
Çünkü şu an karşılarında:
Ali için hayatının canavarı, en büyük korkusu (Yani Babası Hikmet), ve aslında sevip ancak kocasına karşı çıkamayan kadın... (Yani annesi Gülcan ); Nazlı için ise yine hayatının canavarı, en büyük korkusu kendisini bir yudum içkiden az düşünen kişi ( Yani Babası İsmet) duruyordu...
Ne Ali kıpırdayabiliyordu ne de Nazlı... Adil ve Tanju ise ne yapacaklarını şaşırmış, tedirgin bir şekilde Ali ve Nazlı'ya bakıyordu.
Ekip ise hiçbirşeyden habersiz sohbet ederken Ali ile Nazlı'nın karşılarındaki kişilere ve Ali ile Nazlı'nın haline bakarlar ve gözlemledikleri kadarıyla hiç iyi şeyler olmadığını anlarlar.
İlk adımı Açi yapar ve yaklaşıp
Açi: Ali'cim, Nazlı'cım ne oluyor?
Ne Ali'den ne de Nazlı'dan ses namına hiçbirşey çıkmıyordu. Tabi ekip durumu az da olsa yani hiç birşey bilmese bile karşılarındaki kişilerden kaynaklı olduğunu anlamışlardı.
Selvi: Ali'cim Nazlı'cım ne oldu
Açi: Karşınızdakilerden mi kaynaklı kim bunlar arkadaşlar, kim?
Gülcan: Merhaba kızım ben Ali'nin annesiyim adım Gülcan bu yanımdaki de...
Adil: Ali'nin meşhur babası, hayatını cehenneme çeviren, Ali'yi sürekli döven, sırf otizmli diye, dokunamıyor diye hakaretler yağdıran, Ali'nin tüm korkularının esas sebebi ve Ali'yi yetimhaneye atıp sen benim evladım değilsin deyip giden kişi, Hikmet
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otizmlilerin Aşkı
FanfictionHala yazıyorum. Aklımdakiler bitene kadar Yazmaya devam edeceğim.