44.Bölüm: Yüzleşme Sonrası

649 70 46
                                    

Önceki Bölümde:

En sonunda Gülcan kollarını kaldırıp Ali'yi sardı... Bu sarma ile Ali de irkildi gözündeki yaş ile... Ve o da hamle yapıp annesine yavaş yavaş sarıldı...

Bu an herkesin gözünden düşmek üzere olan çiy taneciğinin akmasını sağladı...

Nazlı ise şu an Ali'nin ne çektiğini, ne hissettiğini en iyi anlayan kişiydi ve bu durum ile kendisi de yüzleşiyordu. Derken İsmet de Nazlı'ya yaklaşıp aynı istekte bulundu. Nazlı da aynı şekilde kabul etti ve aynı yavaşlıkla sarıldılar...
İki taraf da gözünde yaş ile birbirine sıkıca sarıldı ve onca yılın acısını çıkardı... diğerleri ise bu anı hem ölümsüzleştirdi hem de gözündeki yaş ile izledi...

Şimdi:

Bir süre sonra Hikmet ardından gelmeyen Gülcan'ı fark edince biraz beklemiş ancak Gülcan gelmemişti... Bunu görünce içeri geri girdi.Gördüğüyle yine çok şaşırmış ayrıca başka bir his daha içinde varoldu... Çünkü oğlu ile annesi Gülcan birbirine sarılıyordu... Bunu görünce duygusallaşmıştı... "ben istediğimi alamadım bari Gülcan alsın" diyerek geri üzgün bir şekilde çıktı ve Gülcan'ın gelmesini sabırla bekledi... Zira bu yüzleşme Hikmet'e tokat gibi çarpmış fazlasıyla doymuştu. Aslında bu yüzleşme Hikmet için iyiye işaretti "bunca zaman kötülük yaptım bari kalan zamanımda kötülük yapmayayım" diyerek artık Azrail kapısını çalana dek iyi birisi olmaya kendi kendine yemin etmişti...

Öbür tarafta ise hasretin sonlarına yaklaşıyorduk... Gülcan göz yaşı ve gülümsemesiyle oğluna sıkı sıkı sarılmıştı. Ama Ali "artık bu kadar yeter" dercesine kıpırdandı. Gülcan bu kıpırdanmayı anladı ve yavaş yavaş oğluna sardığı kollarını geri çekti... Nazlı ve İsmet arasında da bu gerçekleşti ve ayrıldılar... Diğerleri de gözlerindeki yaşı sildiler ve kendilerine geldiler...

Ali: Ee yyeterli artık bu kadarı (hala devam etmek istiyordu oysa... sonuçta annesine ilk defa sarılıyordu)
Gülcan: Tamam oğlum seni zorlamayacağım... Bu kadarı bile bana yetti (yaklaşıp kısık sesle) biz seninle ilk defa sarılıyoruz farkındasın değil mi?

Ali birşey demese de başını aşağı yukarı sallayarak onayladı. Bu onaylamayı herkes gördü ve tabi canları da yandı çünkü Ali çocuk gibi başını sallamıştı. Masum masum annesinin gözlerinin içine bakamayarak... Nazlı da aynı tepkileri veriyordu ve bu canlarını daha da çok yakıyordu... Çünkü biliyorlardı ki İkisinin de zayıf noktaları anne-babalarıydı yani geçmişleri...

Adil ve Tanju buradan sonra Ali ve Nazlı'nın zorlanacaklarını bildiklerinden müdahale ettiler.

Adil: Hadi Gülcan bu kadarı yeterli
Gülcan: Tamam Adil hocam gidiyorum, (Ali'ye dönerek) Oğlum... (Ali ilk defa Gülcan'ın gözlerinin içine bakar) umarım bir gün beni affedebilirsin annem... Görüşürüz

Ali başını sallar gözleri dolu bir şekilde...

Tanju: İsmet... (İsmet ile Göz göze gelirler) hadi... sen de...

İsmet de çaresizce başını sallar ve Nazlı'ya döner.

İsmet: Biliyorum çok hatam var her söylediğinde (Ali'ye dönerek) her sözünüzde haklısınız ama umarım sen de bir gün beni affedersin... (Gözleri yaşlı) Damatt... (Herkes bu söze güler) kızım sana emanet başına birşey gelmesin bozuşuruz...
Ali: Merak etmeyin ben yaşadığım sürece Nazlı'mın üzülmesine, canının yanmasına izim vermeyeceğim...
Nazlı: Sen benim bu dünyada karşıma çıkan en güzel şeysin...
Ali: Sen de benim...
İsmet: Peki o zaman görüşürüz kızım

Otizmlilerin Aşkı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin