Hızlı adımlarla yürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu ama asla hızını yavaşlatmıyordu.
Elleri artık kendi rengini kaybetmiş tozdan dolayı gri ve soyulmalardan dolayı bazı yerleri kızarmıştı.
İnsanlar onun deli olduğunu sanıyorlardı. Taehyung'u kaçık bir deli olarak görüyorlardı. Bilmiyorlardı, şimdi Taehyung engelli arkadaşını bulmak için böylesine çabaladığını. Üstelik görmeden! Görmeden arkadaşını bulmaya çalışıyordu.
Göremeyen o, görünmeyen köpeği arıyordu.
Göz yaşları hâlâ tazeydi. Hatta yenileri bile ekleniyordu.
Raito ise ayağının yokluğundan birçok kez yere düşmüş, yuvarlanmış ama o da Taehyung gibi pes etmemiş, tekrar ayağı kalkıp adamın peşine takılmıştı.
Taehyung da hâlâ Çona'yı arıyordu. "Çona, Raito! Neredesin?!" Elleri artık dayanılmaz derecede acımaya başlamıştı. Fark etmeden elini fazladan fazladan duvara bastırarak sürtüyordu. Şu anki hissetikleriyle elinin acısı aklına gelmiyordu.
Duvar bitince mecburen elini indirdi. Bilmediği, ezberlemediği bu yerleri dokunmadan zar zor geçiyordu. Birçok kez korna sesleri duydu ve birçok kez azarlandı bugün Taehyung.
Gözleri ve burnu ağlamaktan dolayı kızarmıştı. Bazen dudaklarını birbirine bastırarak kendini susturmaya çalışıyordu ama olmuyordu. Hatırladı. Jungkook'a dediği sözleri hatırladı: Ona çok iyi bakacağım, demişti Taehyung köpeği kastederek.
Bu sözler aklına geldikçe ağlaması durmak bilmiyordu. Göz yaşları durmanın ne olduğunu bilmiyordu! Onlar suçlu özgürlerdi.
"Raito!.. Lütfen... Yoruldum..."
Kısık çıkıyordu artık sesi. Fazlasıyla yorulmuştu. Ayaklarında bir eksik olmasa dahi yorulmuştu; çünkü fazla yol kat etmişti. Geri nasıl döneceğini de bilmiyordu. Nereye geldiğini, buraları hiç bilmiyordu. Şu anda hissettiği duygu yoğunluğu yüzünden yolları dikkate almadan gelmişti buralara. Bu yüzden ezberleyememişti.
"Çona!" Sona gelmişti. Yol bitmişti.
Elleriyle gözlerini ovaladı, göz yaşlarını sildi; ama nafile! Suçlu özgürler durmak bilmiyor dedim ya!
Duydu! Gözlerini büyüttü, hızla arkasına döndü. Raito havlıyordu. Taehyung hızla yere çömeldi ve Çona'ya sarıldı. "Neredeydin?! Beni korkuttun! İyisin değil mi?" Eliyle köpeği yokladı bir yarası var mı diye.
Eline değen şey ile kaşlarını çattı. Bu onun çantasıydı. Taehyung'un çantası, Çona'nın ağzında duruyordu. Köpek fazlasıyla yorulduğu için çantayı Taehyung'un kucağına bıraktı ve yere uzandı. Sık sık nefes alıyordu.
Şaşkındı Taehyung. "Raito, sana inanamıyorum! Sen mükemmelsin! Teşekkür ederim, çantamı getirmişsin."
Ayrıca Taehyung'u da bulmuştu. Koklayarak kaybolan Taehyung'u da bulmuştu.
Biraz dinlenmelirinin ardından yürümeye başladılar. Gerçekten güzel rehberlik yapıyordu. Taehyung yolu ezberlemese de Çona ezberlemişti. Taehyung'un evinin yolunu biliyordu. Şimdi tasmasıyla Taehyung'un hangi yöne gideceğini, nerede duracağını, ne zaman yürüyeceğini belli ediyordu.
...
Ceza gibi. Taehyung'dan ayrı kalmak Jungkook'a bir ceza gibiydi. Cezalar her zaman acıtırdı. Her zaman!
Şimdi de cezasını çekiyordu. Kapısında Taehyung'u bekliyordu. Biraz ayrı kalmışlardı. Tam tamına on iki saat ayrı kalmışlardı. Fazla ayrı kalmışlardı, fazla özlem vardı. Bilmezdi Jungkook. Asla böylesine sevebileceğini bilmezdi. Asla bu kadar kısa sürede, ona göre uzun sürede, özleyeceğini bilmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defective • Taekook ✓
FanfictionGörme engelli Taehyung'un karşısına bir mucize çıkmıştı. Bir anda hayatına Jungkook çıkagelmişti. Jungkook, Taehyung'un hayatını değiştirecekti.