Dört Yıl Sonra
Bir yalnızlık bu. Yalnızlık. Zordu. Yalnızlık zor ve sıkıcıydı.
Anlamsızca açtığı gözlerini ruhsuzca etrafta gezdirdi. Şu işe bakın, o bugün de uyanmıştı. Korkuyor ama saklanıyor her zaman ki gibi. Ayağı kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Önce güzelce kahvaltasını hazırladı ardından yaptıklarını keyifsizce yedi.
Neden bu kadar mutsuzdu o?
Neredeydi onun neşeli gülüşü? Kim, çalmıştı o gülüşü? Her kim çaldıysa büyük bir cezayı hak ediyordu, ki, aslında bunu yapan da cezasını misli misli çekiyordu.
Masadan kalktı, odasına geçip tulumu giydi. Ateşlere sürüklemeye sebep olacak bal saçlarına, kirazlı tokasını sıkıştırdı. Omuz çantasını da omzuna asıp köpeğinin tasmasını aldı ve boynuna taktı. Ah, evet Taehyung köpek için arka ayaklarına protez ayaklar taktırmıştı. Böylelikle köpeği artık, daha rahattı.
Kafeye vardığında köpeği odalardan birine götürdü ve oturmasını söyledi. Köpek, denileni yaptı ve oturarak beklemeye başladı. Taehyung hızla odadan çıkarak kafenin salonuna girdi ve önlüğünü alıp boynundan geçirdi. İpleri beline bağlayıp eline küçük bir not defteri ve kalem aldı.
"Taehyung, nerede kaldın? Patronu zor oyaladım," dedi kadın.
Taehyung dudaklarını birbirine bastırdı. "Üzgünüm, nuna. Geç uyanmışım. Ama söz veriyorum telafi edeceğim! Mesaiye kalabilirim hatta."
Kadın gülümsedi. "Ah, hayır Taehyungcuğum, işini yap ve git. Ayrıca dikkat et, patron, köpeği görmesin. Biliyorsun, pek sevmiyor."
"Biliyorum," dedi ve işinin başına geçti. Kendisini çağıran müşterisine kocaman gülümseyerek yanına gitti. "Hoş geldiniz! Ne alırdınız, efendim?"
Adam gülümsedi. "Çok tatlısın! Bana tıpkı senin gibi bir tatlı getirebilir misin?"
Taehyung gözlerini büyütürken yanaklarının yandığını hissediyordu. Bu ses ona tanıdık gelmişti. Onun sesini hatırlatmıştı. Fark etmeden gözleri dolduğunda adam tekrar konuştu: "İyi misin, bal çocuk?"
Duyduğu hitapla kalbi teklerken göz yaşlarını tutamadı. "B-bal çocuk mu?.."
Adam ağlayan çocuğu dikkatle izlerken az önce Taehyung'la konuşan kadın geldi ve Taehyung'u arkasına aldı. "Merhaba, size ben bakabilirim. Ne istemiştiniz?" O sırada kadın hafiften Taehyung'un koluna sıkarak gidebileceğini belirtti.
Taehyung mesajı alınca koşar adımlarla oradan uzaklaşıp lavaboya girdi. Musluğu açtı, elini yüzünü yıkadı. "Keşke burada olsaydın." diye fısıldadı dolu gözleriyle. "Keşke... Keşke senden kalan tek şeyi de benden almasaydın."
Hatırlarsınız, Jungkook Taehyung'a bir müzik kutusu getirmişti. Hatta içinde Taehyung ve Jungkook'un ahşap heykelleri vardı lakin Jungkook giderken dayanamayıp o müzik kutusunu da götürmüştü.
Götürmeseydi eğer, Taehyung Jungkook'un ahşap heykelini, onun yüzünü görecekti.
Sonkez yüzüne su çalıp kurulandı ve lavabodan çıktı. Kadının, adama tatlıyı götürdüğünü gördüğünde hızla kadının yanına yetişti ve kadının elindeki tatlıyı aldı. "Ben götürürüm. Ve merak etme nuna iyiyim. Biliyorsun, alışalı çok oldu... Sadece bir şeyler hatırladım o kadar."
"Pekâlâ, Taehyung. Biliyorum, unutamıyorsun ama hâlâ alışmış gibi de gözükmüyorsun... Onunla ilgli tek bir kelime geçse gözlerin doluyor... Ama şimdi işimizi yapmalıyız, değil mi?! O yüzden, git ve müşterinin tatlısını götür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defective • Taekook ✓
FanfictionGörme engelli Taehyung'un karşısına bir mucize çıkmıştı. Bir anda hayatına Jungkook çıkagelmişti. Jungkook, Taehyung'un hayatını değiştirecekti.