Min yoongi canını yakan bu özlem ve acıdan kurtulamayacağını anladığında günlerdir uykusuz kalan bedenini bayıltacak kadar içmeye karar verdi.
Sıradan bir siyah pantolon siyah boğazlı kazak, botları ve deri ceketiyle hazırdı. Aynada kendini dağınık görmekten nefret etsede kabarık saçlarını biraz daha karıştırdı. Şimdi daha iyi görünüyordu. Gözleri Kulaklarından çıkarmadığı küpelere kaydığında ortadaki zincir şeklinde sallanan küpeye bakakaldı.
Jiminle ortak aldıkları bir küpeydi. Ucu diğer iki küpeye göre daha uzundu. Sallandıkça boynuna değen metal küpenin varlığı ona hep birbirlerini hatırlatacaktı. Dudaklarından alaylı bir tıslama çıkarken uzun küpeyi çıkardı.
Takılarının arasına koyduğunda bir kaç yüzük bileklik ve yeni bir küpe daha seçti. Eline cüzdanını ve anahtarını alırken evden çıktı. Saat gecenin yarısına varmışken o bardan bayılana kadar çıkmamaya kararlıydı.
Geldiği lüks mekanın valesine anahtarını yavaşça fırlatırken güvenliklere bir baş selamı vererek içeri girdi. Gözleri etrafa bir kez bile değmezken hızlı adımlarla barmene doğru ilerledi.
Gözleri alkollere kayarken barmenle gözgöze geldiler.
"ağır bir şeyler"
Barmen anında kafasını sallarken tam onun istediği gibi ağır bir kokteyl hazırlayıp uzattığında yoongi hızla içti.Normalde böyle bir karışım bu kadar sert içilmezdi ancak mekanın sahibi dahil burada çalışan herkes bilirdi ki min yoongi kolay sarhoş olmazdı.
Zenginler birbirini aile fertleri kadar iyi tanırdı. Dostu da düşmanıda çok olan bu mecrada insanlar yüksek mevki de bir dost edinebilmek için her zengini soy ağacına kadar tanırlardı.
Yoongi'nin geldiği mekan oldukça lüks olmasıyla birlikte her içmek istediğinde geldiği uğrak yeri olması sebebiyle hem çalışanlar tarafından tanınıyor hemde mekan sahibi tarafından güzelce ağırlanıyordu.
Üçüncü bardağını hafif bir sersemleme sebebiyle daha yavaş içerken Barmen yoongi'ye seslendi.
"hyung, patron içeri girecek mi diyor"
Yoongi yıllardır geldiği bu mekanda tanındığı kadar saygı da duyulan biriydi. Patronlarının bahsettiği "içeri" tabiri arka odalardı.
Bu elit mekanın arka odalarında bulunan fuhuş odaları vardı. Kadın, erkek ve trans bireyler. Mekana gelen kadın veya erkek yüklü bir mebla karşılığında istediğini alabilirdi. Odalar isteğe göre şekillenenilirdi. Yoongi daha önce hiç gitmese de içerde neler döndüğünü adı gibi biliyordu.
Sevmediği bir bedene dokunmak onun için her zaman iğrenç olduğundan hiç burada yada başka bir yerde sevgilerinden başkalarıyla birlikte olmamıştı
Mekan sahibi daha önce hiç odalara girmemiş olan bu adamın bugünkü keyifsiz halinden umutlanmış olmalı ki uzun zamandır teklifini dahi etmediği "içeriye" gelip gelmeyeceğini soruyordu.
Yoongi çalışana yalnızca bir "tıch" sesi çıkartıp hayır anlamında kaşlarını kaldırırken bir yandan da bardağın dibini kafasına dikiyordu.
Barmene dönüp tekrar seslendi
"soo, başka bir şey hazırla, bundan sıkıldım" barmen anında kafasını sallayıp işe koyulurken birisi ona seslendi
Minik eller deri ceketinin koluna dokunurken yoongi kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdı.Yüzü tanıdık gelse de adını bilmediği bu kız ona sevimlice gülümsedi.
"min yoongi, sensin gerçekten. Burada ne yapıyorsun?" Dediğinde yoongi kızı çıkartır gibi olsada yine emin olamadı. Umursamadan önüne dönerken kıza sadece "içiyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Liar / Taekook
FanfictionParmaklarım bir kadehi sarar gibi sararken güzel ensesini, dudaklarım sürterken dudaklarına, son nefesimle fısıldadım "Bin parçaya da bölünsem, her bir parçam yine sana aşık olur, yine senin önünde eğilirdi. O yüzden sakın beni ziyan etme Taehyung...