3) İçimde Bin Kaygı, Bin Bir Soru

228 21 6
                                    

"Çünkü içim, makul bir saatte uyuyabilecek kadar huzura kavuşmadı henüz."

- M D Cervantes 




O akşam neden Taehyung'a yapma dedim. neden durmasını istedim bilmiyorum. ancak bunun üzerinde biraz düşündüğümde kendimi daha iyi anladığımı farkettim.

can havli denilen bu durum canımı kurtarmak uğruna yaptığım son çırpınışlardı. Kendimi ondan kurtarmam gereken son andı. Asla onun ağına düşmek istemedim. Onun olmak, onunla ilgili umutlu olmak, onu beklemek, onu özlemek ve onu bilmek istemedim. Ben kendi dünyamda, hayallerimde aşık olduğum Kim Taehyung'la mutluydum çünkü. Canım yansa da bu acı beni öldürmüyordu. 

Bana hiç gelmediği gibi benden de hiç gitmiyordu. Ancak can havli denilen bu çırpınışlarımın boşuna olduğunu yatağımda tavanımla bakışırken daha iyi anlıyordum.

kapattığım göz kapaklarımda onun yüzü, bana nazaran iri dudakları ve burnumun ucundaki hafif dokunuşu...

 gözlerimden gitmiyor onu unutamıyordum. zihnimde onun sesi bozuk bir kaset gibi çalmaya devam ederken her bir anı her bir kareyi zihnim adeta kendine kopyalıyor beynimin en derin kısmına gömüyordu.

o gece Taehyung bana yardım etmiş, ona ısmarladığım yemeği yemiş ve beni eve bırakmıştı. ellerinden biri arka cebinde diğeri kıvırcık tutamlarını karıştırırken bana güzel bir tebessümle el sallayarak uzaklaştı. canımı aldığını bilmeden kapımın önünden giden Taehyung'la birlikte odama girmiştim. 

o günden sonra tekrar konuşma fırsatımız olmasa da arada onunla gözgöze geldiğimizde bana güzel bir gülümseme ile selam veriyordu. fazlasını asla beklemeyen benliğim, onun tarafından artık görünmez olmayışının keyfini sürüyordu. ondan tekrar yanıma gelmesini beklesem de bu gerçekleşmedi. istemsizce daha yakın olduğumuzu düşündüğüm o gece bana aralarında bir şey olmadığını söylediği kim seokjinle yakın olmaktan geri durmuyordu. kendi arkadaş grubunun arasına onu da dahil etmiş artık 4 kişi değil 5 kişi olmuşlardı sanki. Her yere birlikte gidiyorlar okula bile birlikte geliyorlardı. aralarında cinsel veya farklı bir ilişki görmesem de Seokjin artık o gruptan biri olmuştu. 

konuşmadığımız bu süreçte uzaktan selamlaşsak dahi günün sonunda onu yine arkadaşları ve seokjinin yanında buluyordum. takılıyoruz demişti. sahi benimle de takılıyorsa böyle mi olacaktık. devamlı elleri minik dokunuşlarla üzerimde ve devamlı yanında mı olacaktım. o halde belki bizde takılmalıydık. evet bunu düşünecek konuma kadar gelmiştim. kıskançlık olup olmadığını bile anlayamadığım bir duygu silsilesi karnımdan boğazıma yükseldiğinde yüzümü ekşitmekten geri duramadım.

Kim Taehyung'un takıldığı insanların sayısı bir kampüsü kaplasa da daima yanında olan 3 isim daha vardı. Min Yoongi , Park Jimin ve Jung Hoseok. Min Yoongi ve Park Jimin okulun ilk eşcinsel çifti olmakla beraber  2 yıldır muhteşem giden bir ilişleri vardı. onları kıskanmıyorum desem yalan olurdu. bu ilişki için sosyal statüleri sebebiyle pek savaşmak zorunda kalmasalar da yedikleri her laf için birlikte kavgaya giriyor, girdikleri her kavga sonunda sanki büyük bir ritüelin sonuymuş gibi birbirlerini tutkuyla öpüyorlardı. 

zengin olmalarının yanı sıra onlar bir sefil gibi yaşamayı tercih ediyor sadece birbirlerine sahip olduklarını etraflarındaki herkese hissettirmeyi başarıyorlardı. Yoongi'yi tanıma fırsatım olmasa da yanında jimin olmadığı zamanlar yanına yaklaşmaya çekineceğiniz bir adama dönüşüyordu.  soğuk ve sakin yapısı onu korkutucu gösteriyordu. Jimin ise onun aksine sarı saçları, gözlerinin gözükmediği gülümsemesi ile melek gibi diyebileceğiniz bir güzelliğe sahipti. 

Dear Liar / TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin