7) İstediğin Kadar Ağlayabilirsin Hyung

186 21 0
                                    

yaşanılan bazı anlar vardır ve insan ne kadar düşünürse düşünsün o anın yaşanacağını hayal bile edemez. üniversite 3. sınıftım ve 2 yıldır gördüğüm yoongi hyung'la içmeye gideceğimi asla hayal edemezdim.

saat dokuza yaklaşırken minik odamı toparlamış cüzdanımı ve telefonumu cebime atarken telefonum titredi. yoongi hyung geldiğine dair bir mesaj atarken ona cevap vermeden küçük odamdan çıktım. açıkçası yoongi hyung'un zengin olduğunu duymuştum ancak o zengin gibi davranmazdı. okula genelde yürüyerek gelirdi, kampüsteki ücretsiz bisikletleri kullanırdı. hepsi marka olsa da sıradan bir giyimi vardı. pahalı markalardan gömlekler kemerler ve çantalarda görürdüm üzerinde ancak bu çok sık değildi. bu gece ise yoongi hyung önümde son model arabasıyla dururken ne kadar zengin olduğunu bir kere daha anlamış oldum. asker araçlarına benzeyen koca siyah jeep benim ucuz sokağımda adete bir mücevher gibi parlıyordu.

sürücü koltuğunun camından bana bakan yoongi hyung'un yanına adımladım. yüzümde haylaz bir gülümseme oluşurken gerçekten onun yanında rahat hissettiğimi farkettim. arabaya yerleşip kemerimi takarken gözüm yoongi hyung'a takıldı siyah saçları ucunda halkalar olan bir sporcu şapkasıyla kapatılmıştı. üzerinde bol siyah bir eşofman, bol siyah bir tişört ve siyah bir hırka giymişti. kendime baktığımda ondan farklı olmadığımı görmek beni daha gülümsettti.

"tarif et bakalım yolu,eğer gittiğimiz yeri beğenmezsem arkadaki bir kasa biranın parasını senden alırım velet" dedi sahte bir huysuzlukla.

arka koltuktaki bira kasasını gördüğümde kendime engel olamamış ve sesli bir şekilde gülmüştüm.

"hyung! bu kadar birayı içtikten sonra bana hiçbir şey yapamazsın. dikkat et donunu almayayım" dediğimde yoongi hyung ilk gerçek kahkahasını attı. onu güldürmek beni iyice keyiflendiridi

"jungkook, ben sarhoş olmam . "

"hiç mi "dedim şaşırarak

"hiç, yani donuna dikkat etsen iyi olur " dedi sırıtarak

dedikleri beni güldürürken ona detaylıca yolu tarif ettim. köprü altına arabayı park ettiğimizde yoongi hyung direkt nehrin önüne adımladı. elleri cebinde akıp giden suya bakarken ben bira kasasını almış arabayı da kilitleyerek yanına ulaşmıştım. yavaşça yere otururken kasayı ikimizin arasına bıraktım. telefonu çalan yoongi hyung ekrana baktıktan sonra sessize aldı ve bir bira alıp hızla içmeye başladı.

bir birada ben aldığımda minik minik ona eşlik ediyordum. telefonun tekrar çaldığını gördükten sonra tamamen kapattı ve cebine attı.

yoongi hyung hiç konuşmadan sessizce içerken onu rahatsız etmek istemedim. şuan kendisiyle bir kavga içindeydi, konuşmaya ihtiyacı olduğunda eminim benimle iletişime geçecekti. şuan sadece dinlemesi gerekiyordu.

aradan yarım saat geçtikten sonra yoongi hyung bir sigarada yakarken paketi ve çakmağı ortamıza koydu.

"affedemiyorum" ondan duyduğum ilk kelime bu olurken gerçekten zor durumda olduğunu anladım.

"içimde bir yer öyle bir kırıldı ki. siktir edip onun kollarına gidemiyorum"

"çok özledim. güzel gülümsemesi asla gitmiyor gözlerimden" gözlerinin dolduğunu göremesem de titreyen sesinden anlıyordum. yorgundu ve sanki tek sorun kıskançlık değildi.

"hyung, tek sorun kıskançlık değil, değil mi ? seni bu kadar yoran başka şeyler de var "

şapkasının altından bana kısaca bakan küçük gözleri sahiden de dolu doluydu. bir damla yanaklarına akarken kafasını salladı

Dear Liar / TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin