iyi bir yalancının en büyük özelliği yalanı söylemeden önce o yalana tüm kalbiyle inanmasıdır. yalancı, her zaman önce kendisini kandırır sonra başlarını kandırmaya başlar. kendisini bile ikna edememiş bir yalancıdan başkalarını ikna etmesi beklenemezdi zaten.acınası dediğimiz insan tipi ise doğruyu bilip yanlış yapmaktan,korkularından ve yalnızlığından arınamamış insanlara denir.
kim taehyung bir yalancıydı, bense onun kurbanlarından yalnızca bir tanesi oluvermiştim
göğsümde bir kuş gibi dinlenen başı, düzenli nefes alışverişleriyle göğsümde bu kainattın en iyi yalancısını uyutuyordum. kırgındım hemde çok fazla, öfkeliydim hemde çok fazla ama aşkım beni acınası bir aptaldan öteye götürmüyordu.
"seni özledim jeongguk" dediğinde ona "bende" demek yerine tüm kırgınlığımla bağırmalıydım. onu kovmalı ayaklarımın üzerinde durmaya devam etmeliydim. aslına bakarsan tüm bunları yapacak kadar güçlü bir iradeye sahiptim. ama tüm bunları yapmamayı seçecek kadar da aşıktım.
o aşık olduğum kalın sesinden bir kere bile duymadığım "sevgilim" seslenişinin umuduna tutundum. güzel ellerinin saçlarımın içinde gezdiği, bana sıkı sıkı sarıldığı, ellerimi gururla tutarak yürüdüğü, o çardakta yeni edindiğim arkadaşlarımızla keyifle kahkahalar attığımız günlerin hayali, bunları deli gibi yaşamak isteyişimin umudu bana onu affetmekten başka çare bırakmadı.
onu tüm kırık parçalarımla affettim, çünkü ona hiç dokunamadım, onu affettim çünkü ona aşkımı hiç haykıramadım,onu affettim çünkü o güzel ellerini hiç tutamadım. onu affetmem için o kadar çok sebebim ve o kadar çok yaşanmamışlıklarım vardı ki
kibritçi kızın yanan kibritlerinde gördüğü hayalleri gibi onu her affedişimde bir hayalime tutunacaktım.
ancak şunu da biliyordum ki tüm hayallerim bittiğinde,soğuk bir çıkmaz sokakta tüm yalnızlığıyla ölen kibritçi kızdan bir farkım kalmayacaktı.kim taehyung'un henüz tamamını söndürmediği hayal kibritlerimle çıkmaz sokağımda çaresizlikle ve tüm umudumla bekliyordum. taehyung bana gelecek ve benim ailem oluverecekti.
en azından öyle umut etmiştim.
göğsümde uzanan güzel bedeni, bedenimi tıpkı bir mengene gibi sıkıştırmıştı. sabaha kadar uyumadan onu izlemek istiyordum.kokusuyla bayram etmek,onu tüm kıyafetlerimin üzerine yatırıp gece boyu kokusunu onlara bıraksın istiyordum.
zihnim bu kargaşada boğulurken ellerime dolandı yumuşak dalgalı saçları.usulca sevdim her telini, her teline bir dua bırakır gibi tutundum her teline bir ritüelin parçası gibi fısıldadım. "seni çok seviyorum " güzel göz kapaklarını gölgeleyen uzun kirpiklerini tek tek saymak istedim ama bu sayım uykumu getirdi. gözlerimden damlayan ince yaşlarla uyuyakaldım.
sabahın ilk ışıklarında derin bir korkuyla sıçradım.
göğsüm, göğsümde bir boşluk vardı, üzerimde bir beden eksikti. kokusu gitmiş bir rüya gibi kayboluvermişti. hızla etrafıma bakındım tek oda olan salonuma göz gezdirdim , hızla odamın içindeki tuvalet ve banyoya baktım.
küçük aynamda sarı postite yazılmış bir not gördüm.
omuzlarım düşüverdikendisi gibi yazısı da güzel taehyung, sadece "Özür Dilerim" yazan bir notla ayrılmıştı evimden yuvamdan,göğsümden..
kim taehyung geldiği gibi gidivermişti sessizce..
göğsümde bir telaş peyda oluverdi,
nasıldı? neredeydi? neden birden gitmişti? ve neden bu gidişini bir özür notu bırakarak göstermişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Liar / Taekook
FanfictionParmaklarım bir kadehi sarar gibi sararken güzel ensesini, dudaklarım sürterken dudaklarına, son nefesimle fısıldadım "Bin parçaya da bölünsem, her bir parçam yine sana aşık olur, yine senin önünde eğilirdi. O yüzden sakın beni ziyan etme Taehyung...