Hayat ne kadar acayip değil mi?
Güneş her gün aynı yerinden doğuyor yeni bir gün başlıyor. Bazen delicesine yağmur yağıyor sonra bir bakmışsın güneş geri yerini almış gökyüzünde. Yürümeye başlıyorsun güneş ışıldarken kar yağabiliyor ya da yeniden yağmur yağıyor yavaş yavaş ama güneş hala yerinde.
Hayatımız da böyle değil mi?
Gülen gözlerle başlıyoruz her yeni güne, sonra yapmamız gerekenler karşımıza çıkıyor. Sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz tabiki, sonra mutlu yüzümüzle devam ediyoruz. Bizi zorlayan, üzen, ağlatmak isteyen insanlar çıkıyor karşımıza ya da çıkarcı insanlar-ki bunlar benim en sevmediklerim-.Onlarla da başa çıkıyoruz, dudaklarımıza gülümsememizi tekrar yerleştiriyoruz. Sonra kötü bir şey oluyor ya da yapmamız gereken bir şeyi unutmuş oluyoruz ama ne olursa olsun onun üstesinden gelmeyi başarıyoruz ve yine yeniden her zaman gülüyoruz, bütün zorluklara olumsuzluklara karşı sırıtıyoruz.
Bazı günler de başlamadan bitsin istiyoruz. Yüklerimizin artık bize fazla geldiği dinlenme ihtiyacı duyduğumuz yorucu günler. Bu zamanlarda da ufacık aralar bile mutluluk sebebi olabiliyor, yanımızda bir arkadaşımızın olması, yapabileceğimizi söylemesi bizim için yeterli-en azından benim için-.
Mutlu olmak için fazla sebep aramamak gerekli bence. Bir bardak çay bile mutlu olma sebebi olabilir, ya da size bakan bir çift göz, sizinle konuşan bir arkadaşınız, telefonunuza gelen bir mesaj-chingu diye başlayan mesela ya da böö diye- , sevdiğiniz bir müzik sesi, bir fotoğraf ve daha bir sürü şey.
Ve son bir şey daha; gülmeyi seven insanları üzmeyin, mutluluklarını bozmayın, onları ağlatmayın. Onlara bakın siz de mutlu olun, mutluluk sebebiniz gülen bir yüz olsun. Her zaman gülümsemeniz dileğiyle…