Her kes göremez onu. Yalnız layıklar ve gerçekten isteyenler göre bilir.
-bekle! Dur! Tanıyorum seni!
-ne!nasıl yani nerden tanıyorsun beni.
-sen benim menekşemsin. Neden beni bıraktın.
Gözüm birden dolmaya başladı. Sanki bu anı bekliyordum. Gerçi bekliyordum.
-Pars nasıl hatırlarsın. Unutmuşdun beni. Neler oluyor. Ben seni bırakmadım yapma böyle.
-saye uyan! Saye! Uyan artık.
Gözümü açtığımda ilk onu gördüm. Yıllar sonra en güzel sabahım. Hiç beklemediğim biri. Bir dakika yani gördüklerimin hepsi rüyamıydı.
-kalksana artık. Kahvaltı hazırladım. Sonrada benim çıkamam gerek işe gidicem.
Yüzüne şaşkınca bakıyordum.
-tamam kalkıyorum. Çok teşekkür ederim. Sanada zahmet verdim.
-Olurmu hiç ne zahmeti.
Yanından geçiyordum ki derin bir nefes aldığını hiss etdim. Tüylerim diken-diken oldu. Garip bir an yaşandı.
Hiç bir şey olmamış gibi banyoya gitdim. Banyo camında kendime baktım. Yüzümdeki şişlikler azıcık gitmişdi.
Bu yaptığım yanlıştı. Ama banyosunu kurcalayacaktım.
Aynanın yanındaki gardropu açtım ve parfümünü gördüm.
Pars özür dilerim. Ama parfümünü alıcam senin.
Parfümü sütyenimin içine sıkıştırdım ve banyodan çıktım. Uyuduğum odaya girdim.
Çantam nerde! Allah kahr etsin ya. Aşağıda bırakmıştım. Off.Parfümle aşağıya indim. Pars ortalıklarda yoktu. Çantam..çantamın nereye koydum ben en son. Ha salonda.
Çantamı buldum. Ve parfümü çantamın içine sıkıştırdım.
-pars çok teşekkür ederim. Ben çıkıyorum.
Diye bağırdım.
-kahvaltı etseydin.
Merdivenin önünde durmuş bana bakıyordu. Umarım ne yaptığımı görmemişti
-yok ya zaten işe geç kalıyorum.
Sadece kafasını salladı. Gülümsedim ve kapıya doğru gitdim.
Bu büyük ihtimalle uzun bir aradan sonra ilk ve son görüşümüzdü.
Gözlerim acıyordu.Bazı insanlar yalnızlığı severdi bazıları yalnızlıktan korkardı. Ben hangisiyim bilmiyorum. Kitapçıdaki en eski kitabın okunmayan sayfaları gibiydim. Sonbaharda girilmeyen boş havuz.