9.Bölüm: Bazı Lezzetli Alternatifler

258 42 16
                                    

"Gökalp tuzu uzatır mısın?"

"Ne demek Gözde, köpeğin olsun!"

Piç herif. Bana asırlar önceymiş gibi gelen ama yalnızca birkaç dakika önce yaşadığım, on üzerinden on beş puanı hak eden rezilliğimin hala keyfini çıkarıyordu.

Gökalp'e cevap vermek yerine tabağıma döndüm ve çatalı yemekle doldurup ağzıma tıktım. Sinir ve utancın verdiği bir hınçla çiğniyordum çünkü bu kez ağzımdan çıkanı sadece kulağım değil tüm masadakiler duymuştu. Masadakilerin birçoğu başta şaşırmış, sonra gülüşlerini boğazlarını temizleyerek kamufle etmeye çalışmış, bazıları da açık açık gülmüştü. Piçler.

Ama Özgür gülmemişti. Bunun yerine beni dumura uğratacak yolu seçerek "Hemmen geliyor" diyerek uzaklaşmıştı. Sonuç da tabağıma konan bir dilim üzeri çikolata sürülmüş ekmekti. Tabii artık tabağımda değildi. Ayrıca o şey bir dilim de değildi. Tek seferde ağzıma giren şey olsa olsa lokma olurdu. Bunlar dilim nedir bilmiyordu.

Yemekle dağılan dikkatimi tabağımdaki yemekle yeniden toparladım ve Gökalp'le Cemre'nin sohbetine katılmaya çalıştım.

"Zeki Bey bir sonraki toplantıda olmayacağını söyledi."

Buram buram iş kokan tek bir cümle tabağıma geri dönmeme yetmişti. Acaba bunda yumurta var mıydı?

Tabağın üçte ikisini yedikten sonra mı düşünüyorsun bunu?

İç sesimin haklı olması benim için bir sürpriz değildi ama bu kez duymazlıktan gelmeyi seçtim. Tabağımla parçaları ayıklayıp içindekileri anlamaya çalışıyordum. Kara lahanayı ıspanak sanıp yemeğini pişirmeye çalışan biri olmam dışında bir sorun yoktu. Baktığım birçok yemek ya da tat ya da parça "dilimin ucunda" mertebesinden öteye geçemiyordu. Köfte mesela, benim için sadece köfteydi. Neden içinde köfte geçen üç yüz elli bin çeşit yemeğimiz olduğunu da anlayamıyordum. Onlar da benim için köfteydi. Köfte demişken, onun da içine yumurta atılıyor muydu acaba? Ulan her şeyin içinde yumurta vardı resmen, nasıl yaşayacaktım ben!

Tabağımdakileri artık ayıklamıyor kıyıyorken tepemdeki sesle sıçradım.

"Beğenmedin mi?"

Gel ağzıma gir Özgür! Hayır gerçekten kızmadım, cidden gir.

"Ha, yok beğendim, sadece içinde yumurta olup olmadığını merak ediyordum. Eğer varsa tabağı neredeyse bitirmek üzere olduğumun gerçeğiyle kendimi sandalyeden atarak intihar etme planım vardı. Bu sandalyeler çok yüksek, bir de belimi ağrıttılar, yastık gibi bir şey var mı?"

Acaba adamla sevişsem hormonlarım sakinleşir ve ağzım da kontrolü biraz olsun bana verir miydi?

Kafamdakilerden habersiz olan Özgür ise bana gülümsüyordu. Ayol bu adam bana hep gülümsüyordu. İki göz kırp, bir alt dudak ısır, öpücük at yok, anca gülümse! Ben sevişmemiz lazım diyorum, sense başım ağrıyor diyorsun Özgür'cüm.

"Yemeğinde yumurta yok. Sandalyeler yemeğinizi yerken aynı zamanda mutfağı da görebilmeniz için böyle yüksek tasarlandı. Yastık da birazdan ağrı kesici ile birlikte geliyor, ancak içki içeceksen içmeni önermiyorum. Birazdan gelecek olan yemekle kırmızı şarap içmeniz hoş olabilir. Şarap hem beline hem de kan dolaşımına iyi gelir. O yemekte de yumurta yok. Sandalyeden kendini atma fikrini de at kafandan lütfen, mekanımda böyle şeylere izin veremem, elimde tavayla koşup seni kurtarmak zorunda kalabilirim."

Yalnızca ben değil, Cemre ve Gökalp de şaşkınlıkla Özgür'e bakıyordu.

Özgür utanarak gülümseyip ekledi.

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin