6. Bölüm: Kelebek Kusmak

267 46 13
                                    


Kadın yine haklıydı. Yıllardır rutinimiz olmuştu rakı çıkmalarımız. Mutlaka sadece ikimiz olacak şekilde organize olur ve yapardık. Hunharca içer, hunharca sohbet eder, mekânı kapatır sonra da evlere dağılırdık. Tabii ki bunun aksi bir şey yapmayacaktım.

Yapmayacaktım.

Yapmayacaktım.

Ama yaptım.

***

"Saçmalama Cemre, en büyük aşkım sensin. Ama senin bir karın kasın yok."

Cemre güldü. Gülmesi iyiydi. Gülmek enerji verirdi. Gülmesi ağzıma sıçmayacağının kanıtıydı.

"Ulan ne güzel sert yapıyordum, illa güldürücen."

Kaşlarımı "Biliyorum bebeğim, muhteşemim" dercesine birkaç kez havaya kaldırıp indirdim, sonra da ekledim.

"Ya biliyorum, bokunu çıkarmamaya çalışacağım söz, ama yani kaç kere olur bu? Bırak da klişe film sahnemi yaşayayım. Ne bileyim yürürken garsonla çarpışayım, garsonun tepsisindeki içecekler bunun üzerine düşsün, ben özür dileyerek Özgür'ün üstten iki düğmesi açılmış muhteşem beyaz keten gömleğini temizlemeye çalışayım, sonra bu böyle olmayacak deyip gömleğini çıkarayım-ee bundan sonrası yetişkin filmine geçiş yapabilir beybi."

Cemre kahkaha attı ve kahkahasını duyan birkaç kişi bize baktı. Aralarında Özgür de vardı. O anda nedense Çöpçüler Kralı filmindeki meşhur sahne aklıma geldi.

Parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği!

Özgür'le göz göze geldik. Romantik şeyler düşünebilirdim, devamında ne yapacağımı planlayabilirdim ama kendimi yatıştırmaya çalışmak dışında bir şey yapamıyordum. Sürekli kendi kendime "N'olur adamı görmezlikten gelme. N'olur adama götümün kenarı muamalesi yapma. Gülümse. İnsan gibi davran. Onu beğendiğini fark ederse gebermezsin" cümlelerini söylüyordum.

Tam o anda Özgür gülümsedi, yetmedi elini kaldırıp hafifçe el salladı, üzerinde bir de "Hey merhaba" diye ekledi.

Ben de ona gülümsedim ve elimi salladım.

"Selam."

Cemre de arkasını dönüp selam demişken Özgür masasından kalkıp bize doğru geldi. Keten beyaz gömleğinin altında kahve tonlarında kumaş yapısını bilmediğim bir pantolon giymişti. Özensiz ama muhteşem derece özenli görüntüsü saçımı başımı yolduracak cinstendi.

Özgür tepemizde dikilip konuştu.

"Ne güzel tesadüf, nasılsınız?"

Ağzımı açıp saçma bir şey demekten ölümüne tırsıyordum, ama bir yandan da sürekli konuşmak istiyordum. Keşke bir kullanım kılavuzum olsaydı, yanıma gelen insanlara önce onu verirdim, böylece duyacakları şeyler karşısında hiç şaşırmazlar ve bana ayak uydururlardı. Üzerinde "soğuk içiniz" yazan Coca Cola gibi olmak da iyi olabilirdi. Mesela üzerimde "ciddiye almayınız" yazabilirdi ya da "bir daha düşününüz" ya da "ayık kafayla dinlemeyiniz" ya da "yorgunken tüketmeyiniz" gibi milyonlarca öneri...

Cemre dış dünya yerine iç dünyamda konuştuğumu fark ederek hemen cevap verdi.

"Gerçekten öyle, çok iyiyiz, sen nasılsın?"

Taşlaşmış bir gülümseme ile oturmak dışında bir şey yapamıyordum. Ulan niye böyle oldu gene? Biraz rakı içsem düzelir miydim acaba?

"Ben de çok iyiyim."

Artık konuşmam gerektiğine karar vererek ağzımı açtım. Açmaz olaydım.

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin