Sıradan bir okul günüydü. Ya da Minho öyle sanmıştı....
Sadece bir an önce çıkış zilinin çalmasını ve gidip Jisung ile takılmayı istiyordu.Onu çok özlemişti.
Son zamanlarda Jisung ona karşı daha açıktı. Eskisi gibi çekingen davranmıyor, kendini geri çekmiyordu.
Hem artık Sae Yeon'a da olan biteni anlatmış. Yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiyse bunun için özür dilemişti. Evet başta şaşırmıştı ama öğrenince onunla dalga geçip ağza alınmayacak sözler söyleyen veya kendisinden uzaklaşan kişilere kıyasla daha anlayışlı davranmıştı. Her zamanki gibi onunla görüşmeye devam ediyordu.
Sonuçta sevdiği adamın kardeşiydi ve aralarının bozulması son derece kötü olurdu. Üstelik Jisung ona bu sebepten ötürü eskisi gibi mesafeli davranmaya devam edebilirdi. Bunun düşüncesinden bile korkuyordu Minho.
Neyse ki kurduğu en kötü senaryo gerçekleşmemiş ve her şey yolunda gidiyordu.
Okul çıkışı buluştuklarında olan biteni anlatmak ve ona sıkıca sarılmak için daha sınıfa adımını atmadan dakikaları saymaya başlamıştı bile.
Jisung'un da bu habere oldukça sevineceğinden emindi. Kardeşi eskiden onu seviyordu ama şimdi bunun gerçek olamayacağını anlamış ve aralarından çekilmişti.
Airpods kulaklığı kulağından çıkartıp kutusuna ardından da çantasına yerleştirdikten sonra sağ omzuna çantanın kol kısmını geçirmiş alt kısmını eliyle kavrayarak sınıfa girmişti.
Her zamanki gibi en arka sıraya cam kenarına oturmuş çantasının kollarını sırasına geçirdikten sonra pencereden dışarıyı seyretti.
Hava oldukça güzeldi. Belki de onu dışarıda bir yere götürmeliydi. Hem Jisung dışarıya fazla çıkan birisi de değildi, onun için değişiklik olurdu.
Üzerinde hissettiği gözlerle sınıftakilere dönmüş çenesine dayadığı elini çekerek kümelenip kendisine bakarak fısıldaşan ve kıkırdayan öğrencilere boş gözlerle bakmıştı.
Kızların bu şekilde davranışlarına alışıktı çünkü sırf görünüşünden etkilenip etrafında dönüyor ona sürekli teklifte bulunuyor, bakışlarından rahatsız olabileceğini bildikleri halde her zaman kendisini süzmeye devam ediyor ve hep beraber dedikodusunu yapıyorlardı.
Ama erkeklerin de aynı şekilde davranması alışılmışın dışındaydı onun için.
"İlginç." diye mırıldandı kendi kendine ama çok da umursamadı. O her zaman böyleydi.
Umursamaz ve soğuk...
Sadece tek bir kişiye karşı kendisi olabiliyordu. Onun yanında oldukça rahattı ve çekinmesine hiç gerek olmadığını düşünüyordu.
Gerçekten de onun için doğru kişiydi Jisung.
Kolunu sırasının üstüne düz bir şekilde uzatıp ardından kafasını koyup gözlerini yumdu.
Hep böyle yapardı zaten.
Kulağını dolduran uğultu ve kahkahaları umursamadan onu her gördüğünde her zerresini aklına dokuduğu genci düşünerek kendini uykunun kollarına bıraktı. Bunu yaparken istemsiz gülümsediğini fark etmemişti bile.
...
Gözlerini araladığında öğretmenin zırvalamasına tanıklık etmiş, ellerini yumruk yaparak gözlerini ovuşturmuş ve gerinmişti.