21.bölüm

60 10 2
                                    

21. Bölüm: Bir Tanıdık

Güneş gökyüzüne doğru uzanan ve eteklerinde beyaz kar bulunan dağların arkasından yavaşça yükselirken aşağıda doğmakta olan güneşin etkisiyle canlanan bir orman vardı. Ormanın içinden gelen kuş cıvıltıları ve hayvan sesleri duyanlara huzur verirken tipik bir gün onlar için başlamak üzereydi.

O sırada soluk yeşil çimlerin üzerine basarak yürüyen iki genç vardı. Yan yana yürümeye devam ederken mavi gözlü olan sürekli olarak etrafı izlemekteydi. Gelecek herhangi bir tehlikeye karşı hazır olmak istiyordu. Sarı saçlı olanın ise fazla bir şey yaptığı yoktu. Sadece yürüyordu.

İlerlemeye devam ederlerken Drew kardeşinin yorulduğunu anlayabiliyordu. Güneş daha doğmamışken yola çıkmışlardı ve saatlerdir yürüyorlardı. Onun fazla bir sıkıntısı yoktu. Aksine, bedenindeki enerjinin tamamen stabil hale gelmesi için yürümesi faydalı bile olurdu.

Şu an tam olarak hangi bölgede olduklarını kestiremiyordu. Haritalara hakim sayılırdı. Ama yine de tüm hayatı boyunca kendi yaşadığı şehirden çok uzaklaşmayan bir kişiydi. Sadece hayal meyal bir şekilde çok küçükken ailesi ile tatil için başka bir bölgeye gittiklerini hatırlıyordu. Sadece bu kadardı. O tecrübesi dışında şehirden fazla uzaklaşmamış biriydi.

Yolunu bulmakta zorluk çekiyordu. Neyse ki güzelce hazırlanmıştı ve buraları haritalardan gördüğü kadarıyla iyi biliyordu. Normalde planladığı üzere yanında bir harita olmalıydı ancak, unutmuştu. O panikle tam olarak ne yaptığını bilmeden ayrılmışlardı evden.

"Yoruldum ben, ağabey. Biraz dinlenelim."

Kardeşinin sözlerinden sonra "Tamam, Lily. Dinlenelim." diyerek bir ağacın altına oturdu. Yeşil gözlü kız da hemen yanına oturmuştu. Elleri ile dizlerini ovuşturuyordu. Uzun zamandır yollardaydılar ve yürümek bacaklarını mahvediyordu. Onun bedeni gri saçlı genç kadar dayanıklı değildi.

O dinlenirken genç yerinde doğruldu ve lotus pozisyonuna geçti. Enerjisini yenilemek için meditasyon yapmalıydı.
Enerjisi tamamen düzelmiş durumdaydı. Bedeni neredeyse tamamen alışmıştı gücüne ve fazla bir sorunu kalmamıştı. Hatta bugün hiç olmadığı kadar güçlü gibiydi.

Enerji bedenindeki meridyenlere yavaşça dolarken genç adam bedeninin içini inceliyordu. Enerji sayesinde görebiliyordu. Midesinin altındaki küçük bir organdan yayılan yirmi bir adet küçük damarı görebiliyordu. Bunlar meridyenleriydi. Onda sadece sekiz tanesi açıktı. Potansiyel meridyenlerin ne kadar açık olduğu ile ilgiliydi. Aynı zaman da ne kadar fazla açıksa enerji yenileme hızı o kadar fazla oluyordu.

Bedenindeki her noktayı görebiliyordu. Kan pompalayan kalbini, her nefes alış verişinde gevşeyip sıkılan akciğerini, kanının dolaştığı tüm kılcal ve geniş damarları görebiliyordu. Aynı zaman da saf mavi enerjinin meridyenlerinden enerji merkezine ulaştığını görebiliyordu.

Sonunda enerjisi zirve noktaya ulaştığında pozisyonunu bozmadı. Çekmeye devam etti. Enerji merkezinin duvarları zorlanıyordu. Sürekli olarak bir kuvvet onu dışarıya doğru iterek genişlemesini istiyor gibiydi. Ama o sanki demirden yapılmıştı ve bir santim bile hareket etmemişti. İşte gelişmek böyle bir şeydi. Enerji merkezi ne kadar geniş ise o kadar güçlü olurdu.

En sonunda yaklaşık yarım saat geçti ve gözlerini açtı. Etrafa yine yoğun bir parlaklık yayılmıştı. Lily ona bakmadığı için o sırada bu parlaklığı fark etmedi. Zaten sadece bir saniye sürmüştü. Ayağa kalktı ve kardeşine seslendi.

"Hadi Lily, gidiyoruz."

Genç kız da ayağa kalktı yavaşça. Ardından beraber yürümeye başladılar. Onlar ilerlerken genç adam yine tetikteydi. Buralarda ne olacağı belli olmazdı sonuçta. Ama ormandan çıkmak üzerelerdi. Bu saatten sonrası daha kolay olacaktı.

Dakikalar, saatlere dönüşürken sonunda iki saat geçti ve ikili nihayet ormanın sonuna gelmişti. Kız nefes nefese kalmıştı. Drew bile yorulmuştu. Olası bir duruma karşı enerjisini kullanmaktan olabildiğince kaçınıyordu ve sadece bedeniyle hareket ediyordu. Bu sebeple ayakları ağrıyordu.

Yoğun ağaçlarla çevrili ormandan çıktıklarında bol miktarda güneş ışığı onlara hücum etti. Dışarı çıktıkları anda havanın ısındığını anlamışlardı. Burası bulundukları kesimin en doğusunda kalan bir yerdi ve bu sebeple havalar daha sıcaktı. Kış buralar için çoktan bitmiş gibiydi.

Tekrar bir süre dinlendikten sonra yürümeye devam ettiler. İlerlerken daha kaç saat yolları olduğunu hesaplıyordu. Tahminen en fazla altı saat sonra şehire ulaşmış olurlardı. Yolculukları sonunda bitecekti. İlerlerken Drew uzaklardan gelen bir silüet fark etti. Olduğu yerde durdu. Gücü ve tekniği sebebiyle görüşü oldukça artmıştı. Gelen kişiyi tanımıştı hemen. "Mark.." derken yumruklarını sıkmıştı.

Lily'nin ise olan bitenden bir haberi yok gibiydi. Sonunda kahverengi saçlı genç onların karşısında durdu. Gözleri uzun bir süre beyaz tenli kızda dolaşmıştı. Drew kaşlarını çattı ve bir adım önce çıktı. Sonunda o da kendisine baktı.

"Uzun zaman olmuştu, Drew." derken hafifçe gülmüştü.

Gencin ise yüzünde ciddi bir ifade vardı. Karşısında ki kişiden sezdiği enerji miktarı en az onunki kadardı. Bu sebeple herhangi bir sürtünme yaşanmamasını umuyordu. Yoksa işler kontrol edilebilecek noktayı aşardı.

"Evet. Uzun zaman olmuştu, Mark."

Yüzünde eskiden olmayan büyük bir yara izi olan adam tekrar konuştu. "Aslında savaşta hayatta kalabileceğinizi düşünmemiştim. Yazık oldu diye düşünüyordum ama işe bak ki karşımdasınız. Ne büyük şans değil mi?" Sözlerinden sonra büyük bir hızla yumruğunu Drew'e savurdu.

O ise yüzüne gelen yumruğu atlatırken ayağıyla hafifçe Lily'i ittirdi ve biraz uzaklaşmasını sağladı. Ardından kendi bir yumruk savurdu. Aynı şekilde engellenmişti. Başka yumruk gelmedi.

"Bu gün burada öleceksin, Drew!"

Onun sözlerine karşın hafifçe güldü genç adam. Onca şeye karşı ölmemişti. Şimdi karşısındaki aptala mı yenik düşecekti yani? Bu saçmalıktı. Sonunda kendisini tamamen serbest bıraktı. Bedenindeki enerji çalkalanırken gözleri masmavi bir şekilde parlıyordu. Etrafa yoğun bir aura yayılıyordu. Ama karşısındakine doğru değil. Tamamen arkasına doğru odaklanmıştı. Resmen aurasını bir kalkan gibi kardeşinin üstünde tutuyordu.

Kahverengi saçlı genç elini yukarı doğru kaldırdı ve birkaç saniye gözleri kapalı bekledi. Ardından elini ona doğru savurdu. Kırmızı kıvılcımlar Drew'e doğru ilerledi. Genç zamanında tepki veremedi ve doğrudan karşıladı. Geriye doğru savrulmuştu. O an da kulaklarını kardeşinin çığlığı doldurdu.

Lily öne çıkmıştı ve onun tam karşısında dikilmişti. Drew ise ona doğru elini uzatan Mark ile kükredi ve ayağa fırladı. "Hayır!"

Bir anda bedeninde enerji patlarken zihni olan bitene ayak uydurmaya çalışıyordu. Her şey bir anda olmuştu.

Hızlıca kardeşinin önüne geçti ve bu sefer erken davaranarak kendi enerjisini duvar şekline soktu. Işıktan duvar meydana gelmişti önlerinde. Kırmızı kıvılcımlar bir anda yeni ortaya çıkan duvarla buluşurken etrafa yoğun bir parlaklık yayıldı. Ama duvar çökmedi.

Drew arkasını döndü ve bağırdı. "Buradan git ve ben senin yanına gelene kadar yerinden ayrılma!" Zaten korkmuş ilan sarı saçlı kız hızlıca uzaklaştı. Ama görüş alanından tamamen çıkmadı.

O sırada mavi gözleri öfkeyle parıldayan genç rakibine bakıyordu. Etrafa yoğun bir öldürme arzusu yayıyordu şu an. "Bugün senin sonun olacak, Mark. Karşıma çıktığına pişman olacaksın!" Karşısındaki adam ise alayla kahkaha attı ve cevap verdi.

"Bunu ne kadar zamandır hayal ettiğimi tahmin edemezsin. Seni mahvedeceğim!" Bu sözlerden sonra ikili daha fazla konuşmadı. Yakıcı enerji hissi metrelerce yayıldı. Öyle ki neredeyse yüz elli metre uzaklaşmış olan kız bile hissetmişti bunu. İkili ellerini birbirlerine doğru savurdular.

Karanlığın Yükselişi(1.kitap: TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin