6.bölüm

110 22 0
                                    

6.Bölüm: Ağır Bir Eğitim

Günler birbiri ardına hızla geçip giderken koskoca iki ay geride kalmıştı. Bu iki ay içerisinde hiç boş durmayan şehir her gününü savaşa hazırlık içinde geçirirken bir panik havası vardı. Lileon şehri etraftaki diğer şehirlere kıyasla daha güçlü olsa da Tifleon şehri ile aralarında hep bir rekabet vardı. Yıllar içinde sadece biraz gelişmiş bir şehir olan Tifleon şehri Lileon şehri ile savaşabilecek güce ulaşmıştı. Gerçekten büyüme hızları şaşırtıcıydı ve onların yapamadığı şeyi yaparak yarı adımda olsa ikinci bir D sınıfı uzman yetiştirmeyi başarmışlardı.

Ancak yine de uzun yıllardır varlığını sürdüren Lileon şehrini yıkmak bu kadar kolay değildi. Sonuçta yüz yıla yakın köklü bir geçmişleri vardı şehir tamamen düzen içersindeydi. Bu sebeple her ne kadar Tifleon şehrinde fazladan bir uzman olsa da genel olarak Lileon şehrinden daha zayıflardı. Yine de D sınıfı bir fazladan uzman savaşın seyrini değiştirebilirdi. Çünkü Lileon şehrinde sadece bir D sınıfı uzman vardı ki o da şehir lorduydu.

Güneşin kızıl ışıkları şehrin üzerine düşerken şehrin yaklaşık üç ay içerisinde ne kadar geliştiğini gözler önüne seriyordu. Şehrin neredeyse tamamını kaplayan cam benzeri soluk bir kubbe, uzunluğu yedi metrenin üzerine çıkarılmış surlar ve her an etrafta devriye gezen nöbetçiler... Aynı zamanda şehrin fazla sağlam gözükmeyen kapısı da yenilenmişti ve şu an sağlam gözüküyordu. Şehrin içerisinde ise her yirmi adımda bir muhafız vardı ve nöbet tutuyordu.

Şehir Merkezi'ne yakın bir evin içindeki mavi gözlü genç masaya oturmuş bir şekilde yemeği bekliyordu. Her ne kadar herkesin üstünde bir görev olsa da o görevini yerine getirip hava kararmadan eve gelmeyi başarıyordu. Aynı zamanda şu an eski halinden daha yapılı görünüyordu. Eskiden yapılı ama yine de fazla kaslı olmayan bir bedeni varken şimdi gerçekten güzel kasları vardı ve kolları iyice kalınlaşmıştı.

Sarışın bir genç kız odadan içeri girip elindeki iki tabağı masaya bıraktıktan sonra ağabeyinin karşısındaki sandelyeye oturdu. Drew'in yorgun gözüken haline bakan Lily hafif pembemsi dudaklarını oynattı.

"Kendini fazla zorluyorsun, ağabey. İşlerini erken bitirmek için kendini hırpalıyorsun."

Kardeşinin endişeli sözlerini duyan mavi gözlü genç samimi bir şekilde tebessüm edip "Önemli değil Lily. Kendi sınırlarımı bilecek kadar iyi tanıyorum bedenimi." dedi. Bu sözlerden sonra daha fazla ses çıkmayan masada bir sessizlik vardı. Yemekler yendikten sonra sofrayı toplayıp yatmaya giden sarı saçlı genç kızın ardından bakan Drew'in gözünde hafif bir hüzün belirdi.

"Gerçekten bu aralar Lily'ye fazla ilgi gösteremiyorum."

Ancak bu kadar riskli bir dönemde gardını indiremezdi. Sadece şehrin savunulması önemli değildi. Kendi gücünü de arttırması gerekiyordu. Sonuçta en kötü ihtimal olarak şehri terk etmeleri gerekirse kardeşini ve kendini korumak için güce ihtiyaç duyacaktı ve dışarıda hiç bilmedikleri bir yerde onları korumak için F sınıfından daha yüksek bir güce ihtiyacı vardı.

Evden çıkarak antrenman bölgesine yürümeye başlayan gencin aklından türlü türlü düşünce geçiyordu. Hala bu savaşı kazanacakları konusunda net değildi ve tedirgin olmasını engelleyemiyordu. Onca yapılan hazırlığa rağmen içinde kötü bir his vardı ve o hisse takılmamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Antrenman bölgesine ulaştığında küf kokan odaya girdi ve zaten kararmış olan havanın etkisiyle tamamen karanlık olan odanın içini parlayan mavi gözleriyle aydınlattı bir süre.

Onun bir göz tekniği vardı. Bu teknik C seviye bir teknikti ve oldukça iyi artıları vardı. O daha F sınıfında olduğu için bu artıları tamamen kullanamasa da yine de bu haliyle bile oldukça iş görürdü. Tekniğin en temel yeteneği olan karanlıkta görme, kişiye belli bir miktar karanlıkta görme yetisi kazandırıyordu. C sınıfına geçen biri ise bu tekniği kullanırsa neredeyse tamamen gündüzmüş gibi görebilirdi karanlıkta. Diğer bir yeteneği ise vücudun durumunu gözlerinden belli etmesiydi. Eğer vücut iyi durumdaysa gözleri parlıyor. Eğer kötü durumdaysa soluklaşıyordu. Aynı zamanda soluklaşma kontrol edilemezken parlama yeteneği belli bir noktaya kadar bastırabiliyordu. Tekniğin daha fazla özelliği olduğu kesindi. Sonuçta C seviye bir teknikti. Ancak F sınıfı biri anca bu kadar özellik gösterebiliyordu. O bu tekniği şans eseri çıktığı bir görevde bulmuştu ve tekniği okur okumaz onun zihnine girerek onunla bütünleşmişti.

Sonunda duvara girip arkasından çıktığında içeride türlü türlü çalışma aleti görünmüştü yine. Birkaç oda vardı ve bu odalardan bazılarının kapısı dolu olduğunu belli edercesine kapalıydı. Aletlerin yanından geçip kapısı açık olan bir odanın içine giren genç içeri girer girmez kapıyı kapatmıştı. Yüzüğünden çıkarttığı kıyafetleri üstüne geçirdikten sonra odadaki ilk aletin yanına gitti ve yerdeki on beş kiloluk yeleği üstüne geçirdi. Siyah bir matın üstünde şınav çekmeye başladı.

Bir,iki,üç ve dört.....

Dakikalar böyle geçerken sonunda yüz şınavı bitiren gencin yüzünde ter damlaları belirmişti. Üstündeki yeleği çıkarmadan başka bir aletin yanına gittiğinde bir koltuğa oturdu ve ellerini yukarı uzatarak kolları aşağı doğru indirdi. Kolları her indirişinde yukarı doğru çıkan koltuk mavi gözlü gencin kollarını yoruyordu. Üstündeki ağırlık ise onu sınırlarını aşmaya zorluyordu. O tekrar ve tekrar kendini kaldırırken dakikalar geçmişti ve Drew sonuna hedefine ulaşıp yüz elli kere kendini havaya kaldırmıştı. Yüzüğünden çıkardığı bir şişedeki suyu ağzına götürdükten sonra bir yudum alarak geri yüzüğüne yerleştirdi.

Başka bir alet olan mekanizmanın altına geçtiğinde üstündeki kolları kendi beline bağlamıştı ve plank pozisyonuna geçmişti. Üstünde on beş kiloluk ağırlık ve artı olarak üstündeki mekanizmanın ağırlığı ile kasları yanıyormuş gibi hisseden genç dişlerini sıkarak buna dayandı. Dakikalar geçerken on dakika geride kalmıştı ve gencin dayanacak gücü tükenmişti. Mekanizma üstünden kalksa bile yine de olduğu yerde duran mavi gözlü genç yaklaşık bir dakika dinlendikten sonra ayağa kalkarak üstündeki on beş kiloluk yeleği çıkartırken odada bulunan büyük masanın yanına giderek otuz kilo ağırlığı olan bir yeleği üstüne geçirdi. Daha hiç hareket yapmamasına rağmen üstündeki bu ağırlıkla bedenin sızladığını hissetmişti genç adam.

Beşer kiloluk ağırlıkları olan dört tane kelepçe benzeri cismi de ellerine ve ayaklarına bağlayan genç odanın içindeki kum torbalarına yöneldi ve bir kaç derin nefesten sonra ilk yumruğunu kum torbasına geçirdi. Bu şekilde kum torbasını yumruklarken her yumruğunda bedeni sızlayan gencin yüzü ve gözleri kıpkırmızı olmuştu kendini kasmaktan. Zorlu geçen koca otuz dakikanın ardından kendini yere atan genç nefes almakta zorluk çekiyordu. Hem o kadar antrenman hem de üstündeki elli kilogramlık ağırlık ile gencin bedeni tükenmişti.

Yine de kendini zorlayarak ters döndü ve şınav pozisyonu alarak şınav çekmeye başladı. Çünkü biliyordu ki beden tükenmeye en yakın olduğu anda gelişmeye en müsait anındaydı aynı zamanda. Eğer bu noktada irade gösterip kendi sınırlarını zorlarsa gelişebilirdi ve nihayet uzun zamandır bulunduğu seviyeyi geçebilirdi. Bu tarz düşünceler onun çalışma azmini arttırdı ve daha hırsla çalışmasına yardım etti. Ancak geçen saatlerin sonunda bedeni cidden tükenmişti artık. Üstündeki ağırlıklardan kurtulan genç bir süre yerde yatarak bekledi ve sonra ayağa kalkarak gerçek ısınma hareketlerini yaparak bedenini yatıştırdı. Ardından da odayı terk ederek çalışma alanının çıkışına yöneldi.

Küf kokan odaya giriş yaptığında alıştığı için yüzünü buruşturmadan o odanın da çıkışına geldi ve dışarı çıktı. Eve doğru yürürken yumruğunu sıkarak ona bakıyordu. "Çok az kaldı. Sadece biraz daha ve sonra..." Başını kaldırarak ileriye baktı. "Kendimi ve kardeşimi koruyabilecek kadar gücüm olacak." Gözlerindeki parıltı oldukça güçlüydü o anda. Yorgun bedenini evine sürüklerken her adımda bedeni sızlıyordu sanki. Evi yolun sonunda gözüktüğünde adımlarını hızlandırdı ve kapıdan içeri girdi.

Karanlığın Yükselişi(1.kitap: TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin