Cumartesi günü gelmişti. Annem ile babam pazartesi günü gelicekti. O yüzden şanslıydım.Duşumu aldım. Ojelerimi sürdüm ve kurumasını bekledim. Kuruduktan sonra kıyafetlerimi giydim, küpelerimi taktım aykkabılarımı da ayağıma geçirdim ve işte hazırdım. Telefonumu da elime aldım ve sinema salonuna yürümeye başladım. Aslında kendi arabamla da gidebilirdim niye onu bekliyordum? Hemen Kerem 'in numarasını tuşladım.
Ne var gerizekalı ne var
Sana da iyi günler Kerem'ciğim.
Gerizekalı duştayım çabuk söyle.
Tamam be seni bekliyim mi yoksa kendim...
Beni bekle
Tımam canım o zaman sinema salonundayım bir şey daha bordo oje sürsem daha güzel...
Kapa çeneni böyle olucak.
Odun katıksız odun söylene söylene sinema salonuna girdim ve Labirent Ölümcül Kaçış açtım.
Bir süre sonra telefonum çalmaya başladı.
Ne var
Bana bağırma dışarı.
İyi be
Bana bağırma.
Bağırışıyla yerimden sıçradım. Hayvan ne biçim bağırdı o ya. Arbaya bindim ooh Kerem Beyciğimiz papyon takmıştı. "Kemerini tak" diye emir verdi. Ben de sesimi çıkarmadan kemerimi taktım.
Sonunda restaurant vardık. Arabadan indiğimizde kolumdan sürüklemeye başladı. Restauranta girdiğimizde bana dışarıdaki masayı gösterdi. Niye gösterdi ki zaten kolumdan sürüklüyor. Büyükler ve küçüklerin masalarını ayırmışlardı. Büyüklerin olduğu yeri gösterdi. "Onlarla tanış sonra gençlerin masasına geç " diye fısıldadı. "Tımam canım" diye ben de fısıldadım. Kolumu sıktı. Büyükler aynı anda "Ooh Kerem Bey sonunda teşvik ettiniz ,onca yıldan sonra hem de yanınızda bir arkadaşınızla." Kerem beni "gençlerin" masasına götürdü. Onlarla da merabalaştıktan sonra oturduk ve yemek yedik. Arada bir sohbet ettiler ama ben katılmadım. En azından bana bakan kişinin kim olduğunu anlayana kadar. Hemen Kerem'in koluna yapıştım ve "Hadi gidelim" "Niye" "Şunu görüyo musun" dedim. "Kız kardeşimin erkek arkadaşını mı? " "Her neyse o benim eski erkek arkadaşım ve ben okulumdan onun yüzünden ayrıldım. Lütfen gidelim."
Ben bitmiştim ölmüştüm ve tekrar tekrar ölmüştüm.
