Hala bana sırıtarak bakıyodu.Mal ya.
" Bye bye prenses " dedi ve yanağımdan makas aldı.
Tabi kendi karakteriyle.
Karekteri sırf ukalalık üzerine. O olmasa zaten karaktersiz.
O gittikten sonra biraz dizi izledim ve sonra uyudum.
Sabah kalktığımda saat dokuzdu. Üstüme t - shirt altımada tayt geçirdikten sonra bizim oradaki meşur parka yürümeye başladım.
Parka vardığımda bi salıncağa oturdum. Alamadığım uykumu almak için...
Uykum hafifleştiğinde birinin beni salladığını hissettim.
Biraz kıpırdıktan sonra gözlerimi araladım.
" Çok ağırsın seni sallayamıyorum " diye bi fısıltı duydum.
" Ne ben mi ağırım. Sen kimsin be " dedikten sonra arkamı dönme çabalarımla yeri boyladım.
Arkamdan bi kahkaha sesi duydum. Hemde nasıl bi kahkaha. Kahkaha atmassa ölücekmiş gibi.
Bi dakka.
" Seeenn! Sen nasıl bi insansın ya " diye bağırdım.O anda bir pat diye ses duydum ve arkamı döndüm.
O da düşmüştü. Hem tatlı hem de komik gözüküyodu.
Bende kahkaha atmaya başladım. Yüzümün kızardığına emindim.
Kahkaha krizim bittiğinde herkesin bize baktığını farkettim .Hemde nasıl bakıyolardı.
Kesin onlarda kahkaha atmışlardı. Çünkü yüzleri kıpkırmızıydı.
Yazıklar olsun insan bi yardım eder.
Üstümden bi öksürük sesi duydum.
" Ne "
" Acaba yerle ilişkin bittiyse kalksan diyorum. "
Kendime gelip kalktım ve üstümü düzelttim.
"Hadi daha işimiz var"
" Ne işi "
" Gidince görürsün prenses "
...
" Ben bu kıyafetleri napıcam. Bi anlatsan."
"Dergi kapağı için fotoğraf çekicekler ve sende yanımda durucaksın"
" Yok ya. Sizin hiç mankeniniz yokmu? "
" Mankenlerimizin senin gibi bacakları yok " dedi bacaklarımı süzerek.
" Sapık"dedim ve koluna sertçe vurdum. Hemde baya sertçe ama yüzümün kızardığına emindim.
İnşallah farketmemiştir.