Bölüm 46

32 4 0
                                    

"Baba yeter!" diye bağırdım bir anda. Bunu bilinçli yaptığımı asla düşünmüyordum. "Neyden bahsediyorsun ben anlamıyorum."

"Anlatayım babacığım; kocan olacak bu it, şirketin üzerine olan arsaları satmış ama şirketin kasasına bir kuruş bile sokmamış. Muhasebe kayıtlarını inceledim. Sürekli harcanmış ama bir para girişi olmamış. Sence bu şirkette EKİN'DEN BAŞKA bunu yapacak kim var?!"

Ekin'in bakışları hayret doluydu ve bana bakıp başını iki yana salladı. Bedeni gergindi. Sanki intikam almaya hazırlanır gibi bir hali vardı.

"Ve şimdi, işi parayı geçtim ben bu adamın yanında seni de kaybedemem. Yürü, gidiyoruz." diyip kolumdan tuttu.

"Baba dur." derken kendimi elinden kurtarmaya çalışıyordum. Babam durup bana döndü.

"Al, durdum. Ne yapacaksın? Burda kalmayı düşünmüyorsun herhalde. Şimdi gidelim, ben yarın en iyi boşanma avukatını bulacağım. Hadi kızım."

Ekin'in o an ağzını açıp tek kelime etmemesi sinirlerimi iyice bozmuştu. Ama o an araya girdi. "Bir dakika! Kızını götürmene bir şey demedim. Onu benden BİR SÜRELİĞİNE uzak tutabilirsin ama onu benden ayıramazsın. Büşra benden boşanmayacak ve ben de onu bırakmayacağım. Madem evlat bu kadar değerliyse..." babamın gözlerine bakıp derin bir nefes aldı. "İşin içinde benim de evladım var. Ben de senin gibi bir babayım."

Babam ufak bir kahkaha atıp Ekin'in gözlerine baktı. "O çocuk, benim de evladım sayılır. Merak etme. Dedesi onu en iyi okullarda da okutur en iyi hayatı da sunar." dedikten sonra bana döndü. "Hadi kızım. Gidelim."

Ekin'e baktığımda sinirden dişlerini sıkıyordu ki çenesi iyice gerilmişti. Başını hafif sağa eğerek gitmem için onay verdi. Keşke onun aklını okuyabilsem çünkü bakışları şu an hiçbir şey anlatmıyor, ifadesiz bakıyordu. "Tamam baba." dedim ve ona döndüm. "Çantamı alayım, gidelim." diyip yukarı çıktım.

Ekin'e güveniyorum. O beni orada bırakmaz. Tanışma yemeğinin yendiği gün babam demişti bu şeyleri ama ben kocamı biliyorum, güveniyorum.

Çantamı ve dolaptaki siyah, polar ceketimi alıp aşağı indim. Ekin kapıdaydı ve babam da dışarda, arabanın yanında bekliyordu. Kapıya geldiğimde elimdekileri bırakıp spor ayakkabılarımı giydim ve doğrulup Ekin'e baktım. Gülümsedi. Sadece gülümsedi.

"Baban biraz daha eğlensin, ben seni yarın gelip alacağım."

"Ben? Ya da biz?"

"Sakın canını sıkma, baban ne derse desin. Biz ne zor günler atlattık, unuttun mu? Şimdi babanla git ve sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi yap. Sana güveniyorum." diyip yanağımdan öptü.

Babama kızıyordum. Hani bitmişti her şey? Hani Ekin'e güveniyordu, ona damat yerine oğlum diyordu? Hani, nerde şimdi o duyarlı kayınpeder? Yargısız infaz yapmak bu kadar kolaymış işte.

🌟🌟🌟

Gözlerimi araladığımda odada gerçekten ışık yoktu. Çünkü benim o simsiyah perdelerim kapalıydı. Yatakta oturur pozisyona geldim ve gözlerimi ovalayıp odamdaki büyük saate baktım.

Sabahın onu... Midemdeki sabah altı alarmıyla uyanmıştım ve zaten boş olan midemi klozete boşaltmış ve Can'ın da desteğiyle tekrar yatmıştım. Öğürme seslerime Can uyanıp gelmişti ve banyoda elinden geleni yapmıştı.

Eksik hissediyordum. Yatağın sol tarafında yatıyordum ve sağımdaki boşluk beni rahatsız ediyordu. Sanki yatakta değil de çivili bir kalasın üzerinde oturuyordum. Ben bekarken bu yatakta rahatlıkla tüm gece uyuyabiliyordum. Peki şimdi neden olmuyordu?

SENİN İÇİN VARIM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin