Bölüm 55

33 5 0
                                    

Bir babanın oğluna söyleyebileceği en güzel şarkı olabilirdi belki ama sanki bana söyleniyormuş gibi benim gözlerim kapanıyordu. Uyku kollarını açmış bekliyordu beni.

Onun gibi kollarımı açıp ona koşarken beni durduran ve yolumdan geri döndüren şey dışarıdan gelen gümbürtüydü, patlama sesiydi. İkimiz de yataktan doğrulurken gözümüz dışarıdaki turuncu ışıktaydı.

Ekin, Alper'i aniden kucağıma bırakıp aceleyle yataktan indi ve camı açıp hafif aşağı sarkarak dışarı baktı. Tekrar bize döndüğünde yutkunmaya çalışmıştı ama uzun bir süre başarılı olamamıştı. Sanki tüm bedeni uyuşmuş ve birazdan şuracıkta yığılıp kalacakmış gibiydi.

"Ekin ne oluyor?" diyip Alper'i susturmaya çalışmıştım. Dışarıdan o gümbürtü geldiğinde tam dalacaktı uykuya ama o ses bölmüştü oğlumun uykusunu. Korkmuştu da tıpkı benim gibi, babası gibi.

"Sakın dışarı çıkmıyorsunuz." dedi ve aceleyle odadan çıktı. Dışarıda neler oluyordu deli gibi merak ediyordum ama Alper'i bırakıp dışarı da bakamıyordum. Alper zaten huzursuz olmuştu, onu da cama götürüp tekrar huzursuz etmek istemiyordum.

O sırada bir gümbürtü daha oldu ve içgüdüsel olarak kollarımı Alper'e sardım. Onu korumak istemiştim ama odada olan bir şey yoktu. Alper o gürültü ile ağlamaya başladığında "Şşşhhhh..." diyip susturmaya çalıştım. Ama çalıştığımla kaldım... Susmak bilmiyor, her geçen dakika daha çok ağlıyordu.

Odanın kapısı aniden açıldı ve Hale içeri girdi. "Abla! Benim odama gel. Oraya daha az ses gidiyor."

Beşikten Alper'in battaniyesini alıp Hale ile odadan çıktım ve onun odasına geldim. Hale'nin odası arka bahçeye bakıyordu ve bizim kaldığımız odadaki gibi turuncu bir ışık görünmüyordu camından.

Ön tarafta neler oluyordu deli gibi merak ediyordum. Bir gümbürtü daha duyuldu ama kaldığımız odadaki kadar şiddetli değildi. Alper o kadar etkilememişti bu sesten. Kucağımda sallayarak uyutmaya çalışıyordum.

Gözleri artık kapanmaya yüz tutmuştu ve biraz daha uğraştıktan sonra gözlerini tamamen kapattı. Tamamen dalana kadar biraz daha salladıktan sonra yavaşça Hale'nin dağınık yatağının ortasına yatırdım. Battaniyesini üstüne örttükten sonra da sessizce odadan çıkıp aşağı indim.

Ekin ve Ferhat arabanın üstündeki yanmaya devam eden yerlere ellerindeki yangın tüpü ile müdahale etmeye devam ediyordu. Son kalan alev parçasını da söndürdükten sonra Ekin, elindeki bitmiş tüpü taştan yapılmış bahçe yoluna fırlattı.

"Anne ne oluyor?" diyip Meliha annemin yanına geldiğimde Ekin Ferhat'la beraber bahçenin dört bir yanına dağılmış parçalara bakıyorlardı.

"Kızım!" dedi annem. "Alper'i niye yalnız bıraktın annecim? Gelmeseydin keşke."

"Alper... Hale'nin odasına uyuyor anne ama..." Arabayı gösterdim. "Ne olmuş buna böyle?"

"Aniden patladı. Biz de anlamadık ne olduğunu. Önce tavanı fırladı havaya. Sonra kapıları dağıldı." dedi annem ve üstündeki hırkaya biraz daha sarıldı.

Ekin o sırada yerdeki parçaya sert bir tekme savurup yine aynı sertlikte bir küfür de savurdu. "Oğlum..." diyerek yanına ilerledi Kerem babam. Onlar ilerde konuşurken bir yanım 'Git, kocanı yalnız bırakma.' derken diğer yanım 'Gitme, sana odadan çıkmamanı söylemişti.' diyor. Kocamı düşünen yanıma destek verip yanlarına geldim.

"Ekin ne oluyor burada?" dediğimde bakışları beni buldu ve kaşları çatıldı.

"Sen hani odada kalıyordun?" dedi sertçe. "Alper'i yalnız bırakıp bir de buraya geldin öyle mi? Çık yukarı Büşra."

SENİN İÇİN VARIM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin