Ağaçta asılı kalan o ceset nasıl oraya çıkmış olabilir ki? Etrafta ezilmiş cesetlerde menüye baharat katıyor sanki. Yoldan kamyon mu geçmiş ki böyle bir durum olmuş. Dikkatimi toplayıp etrafımı hızlıca taradım ve etrafta ne insan nede diğer zombilerden görmedim. Dikkatli bir şekilde okulun girişine doğru yürüdüm. Kapıdan girdiğim gibi hırlama sesi beni karşıladı. Tüylerimi diken diken eden bu ses insan sesine hiç benzemiyor. Hemen duvara yanaştım ve ses gelen yere yavaş yavaş temkinli yaklaştım. Önümdeki şey bundan sonraki hayatta kalma serüvenimin resmen acı biberi gibiydi. Hemde ağza degdiginde ağlatan türden. Bu virüs yada parazit sadece insanları delirtmiyor çünkü. Karşımda şey bana arkası dönük halde olan cesetlerin üstünde tepinen bir gorildi.
O an tokat gibi "ben bu yaratığı nasıl indirebilirim lan, böyle bir şey mümkün mü ki?" düşüncesi patladı tam yüzümde. Sonuçta bu deliliğin insanı ne hale getirdiğini gördüm. O ağacın üstündeki zavallı ceset olmayı hiç mi hiç istemiyorum. Yani bunu indirmemin tek yolu tuzaklarla olabilir ama nasıl bir tuzak işimi görürdü? Oradan sessiz ve hızlı adımlarla uzaklaştım. Gruptan ayrıldığım yere doğru gittim ve flaş ile bir sinyal çarptı gözüme. Yaklaştıktan sonra flaş söndü ve tanımadığım bir yüz gördüm. Camdan içeriye girdim ve gözlüklü bir kız flaşını kapatıp telefonunu cebine koydu.
"Merhaba, toplamda 4 kişi misiniz?" diye sordum.
"Hayır, bir kişi etrafı incelemek için çıkmıştı ama geri dönmedi mavi çizgili gömleği vardı üzerinde saçları sarı. Görmüş olabilir misin acaba?" dedi çekingen bir şekilde gözlüklü kız.
İsmini sorduktan sonra İpek olduğunu öğrendim ve sonrasında konuşmaya devam ettik.
"Üzgünüm, arkadaşınızın geri döneceğini sanmıyorum. En azından canlı olarak. Dışarıda karşılaşmak isteyeceğiniz bir yaratık dolaşıyor. Peki siz elinde kılıçla dolaşan bir erkek ve yanında iki kız gördünüz mü?" diye sordum.
"Evet gördük. Ama sorun şu ki bizim arkadaşımız da onları gördükleri için onların peşinden git.............."
Dur biraz. Bu da ne demek oluyor? Bir çift gökyüzü o yaratığın olduğu alana mi gitti? Ne yani artık gökyüzü mavi olmayacak mı? Ateşten kavrulmuş gönlüme Su serpilmeyecek mi? Olamazdı bu, olmalıydı. En azından ne halde olursa olsun gormeliydim O'nu. Başımı kaldırdım ve;
"İpek, sakın herhangi gibi bir ışık veya ses çıkarmayın. Beni burda bekleyin. Eğer sabaha kadar gelemezsem anlayın ki benim gittiğim yer sizin tam tersine gitmeniz gereken yer. Dikkatli olun benim gitmem lazım" dediğim gibi camdan atladım.
Bıçakları hızlıca alabileceğim çantanın kenardaki yerlerine koyduktan sonra sopamı elime aldım. Keşke evde çivi arasaydım. Çok daha etkili bir silahım olurdu. Sanki gözlerim birşey görmez oldu. O yaratığı ne pahasına olursa olsun indirmeliydim. Etrafta zombi yoktu o yüzden onlardan dolayı yavaslamıyordum. Gorili görüş alanıma aldıktan sonra keskin dönüşlü bir duvarın hemen kenarına geçtim ve;
"Hey, sen. Evet sen kıl yumağı. Burası senin ormanın değil ayağını denk al. Burası ve tüm dünya artık benim. Anladın mı lan sıska goril." diyerek bağırdım. Etraftan gülme sesleri geldi "salak, kaç oradan, özürlü musun sen mal" şeklinde sesler geldi her taraftan. Planım vardi ama bu cusseye karşı nasıl bir plan yapilabilir ki bu kadar sürede bilemiyorum.
Bana doğru döndü ve burnundan sanki güçlü bir motorun çıkarttığı gibi koyu gaz çıkartıyordu. Belli ki gıcık olmuş bana. Bana depar atarak koşmaya başladı ve bana tam kafasını ve omzunu öne çıkartıp atladığı sırada bir adım geri ve tüm gücümle ileri zıplayarak keskin dönüşlü seçtiğim duvarın arkasına geçtim. Kafasını duvara çok fena vurmuş olmalı ki biraz sendeleyerek yere düştü. Bıçakları elime aldığım gibi çantayı indirdim ve başının arkasına koştum. Yüzünün ortasına diklemesine bıçağı geçirdim. Girdi girmesine ama yeterince derine girmedi sanırım ki o koca koluyla beni kavradığı gibi kapıya fırlattı. Sonrası birkaç saniye karartılı ve sarsıntılı görüş, tutmayan bir kol ve bolca acı. Kendime gelmeye başladığımda ise bir eleman hunharca saplandığım bıçağa, fırlattığım sopamla çivi çakar gibi beynine bıçağı çakmaya çalışıyordu. Gözlerim bulanık halde gorilin olduğu yere bakarken net birşey göremiyordum fakat goril ölmüş olmalı ki bir eleman bana doğru koşarak geldi ve bayılmadan duyduklarım şunlardı;
"Ateş, Ateş yine yaktın ortalığı lan. Hahahah. Bu eleman varya asıl canavar bu orda yerde yatan hayvan değil. Eleman ekmek bıçağıyla goril öldürüyor lan. Hemde çıldırmış goril. Ne adamsın lan sen yine yap......"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonunda : Zombiler
Horror(İlk olarak : Bu hikaye tamamen hayal ve kurgudan ibarettir. Yazılarımda yaratmak ile ilgili kesinlikle bir anlam veya anlatım söz konusu bile değildir. Yaratmak sadece ve sadece ALLAH'a (C.C) mahsustur. GİRİŞ Masaldan çı...