Kural 5 : Tekrar Düşün (#10)

16 1 0
                                    

Aşağıya bakmadan gidebiliriz. Nedense bakmak zorundaymışım gibi hissediyorum kendimi Kurt'a bakıp gözlerimi sağ yukarı çevirdim bişey düşündüğümü anlayıp omzuma elini koydu Evet der gibi başını salladı. Bende yavaşça kalkarak Su'ya baktım ve başımı hafifçe salladım. Endişesi yüzünü ekşitmişti ama beni de üzmemek için hafif bir gülümseme çaktı gönlüme. Anladım tabiki endişelendiğini ama bakmamız gerekiyor eğer orda hayatta kalan varsa terketmek istemiyorum. Aslında ya vardıysa düşüncesinin aklımı karıştırmasını istemediğim için aşağı bakmam gerekiyor. Kurt benimle geldi bu sefer arkam sağlamdı Kurt'a güveniyorum fakat şimdilik tam olarak sadece kendime güveniyorum. Yüzüme hafif bir tokat attım pek bişey farketmedi biraz daha sert vurmayı düşündüm ama aşağıda ne var bilmiyoruz. Beni duyma ihtimalini düşünerek yanaklarıma vurmak yerine sıktım. Sanırım biraz yorulmuşum. Belki de uykusuzumdur. Eve gidebilseydim keşke. En azından araştırdığım şeylerin çoğu aklımda kaldı. Yani eve gitmeden de bi süre yaşayabilirim. Bütün bu olaylar beni sarsmadı nasıl yaşayacağım ne yapacağım bu konuda korkum yok benim. İlk salgın dalgasını atlatmak ve salgının ilk dalgasından sonra bir süre daha eğer delilerden kurtulursam büyük ihtimalle artık tehlike oluşturan düşmanların başında insan gelmeye başlayacak. Zaten her zaman öyle değil miydi? Aşağı yavaş ve dikkatli adımlarla iniyorduk. En önde başımız vardı daha sonra eller geliyor daha sonra da adımlar. Temkinli gidiyor ve ses çıkartmıyorduk. Başımı uzatıp aşağı baktığımda kapının açık olduğunu gördüm. Birkaç tane deli sesi duyuyorduk Kurt '' ben girerim sen arkayı tut '' şeklinde beden diliyle işaret etti. Kabul ettiğimi gösterme amaçlı başımı hafifçe salladım ve içeri girdi. Bağırış sesleri yükseldi ama bu sesler kırmızı görünce sinirlenen boğa gibi insanın üstüne koşan delilerin sesleriydi. Kurt geri geldiğinde başını sağa sola yavaşça salladı. Hayatta kalan olmadığını söylemeye çalıştığını anladım. Yukarı çıkarken içimdeki '' ya hayatta olan varsa'' sorusunu kurutmak için bende bakmak için aşağı indim Kurt benim yerime geçti. İlgimi çeken şey duvarın önünde üst üste binmiş insanların ortasına bakmaktı. Üstte olan ölüleri kenara çektim yığının altına baktım ve sonuç olarak '' ya yaşayan varsa'' sorusuna cevap olarak '' nope, Try again later. '' cümlesi pekte yerine uygun olmayan dalga geçer gibi kullanılan bu cümle geldi. Yani hayır hayatta kalan yoktu. Başımı aşağı eğip yavaşça ordan çıkarken bu kadar ölü insanı bu şekilde tamamı betonla çevrili bodruma benzeyen odada bırakırsam o odada virüsler parti yapar Krallık kurarlar düşüncesi beni durdurdu. Eğer ordaki insanları tek tek çıkarmaya kalkışırsak başarı yüzdesi oldukça düşük olurdu. Özellikle şuan dışarıda büyük karmaşa olduğunu da göz önüne alırsak çok riskli bir deneme olurdu. Bazen risk almak gerekir fakat alınması gereken bir risk mi değil mi sorusuna mantıklı cevabınız yoksa büyük ihtimalle risk almamanız gerekir. Tabii bu düşünce tanıdıklar arasında sadece bende olduğu için doğruluğu doğruluğu tartışılır. Daha sonra birden aklıma Su'yla çok kısa sürede çok yakınlaştığım için yanlış bişeyler olduğu geldi. Evet doğru, ben başından beri kimseye duygusal olarak bağlanmadım sevdiğim iyi anlaştığım insanlar oldu fakat duygusal olarak bağlanmadım. İçimdeki bu yalnızlık duygusu beni güçlü yapıyor sonuçta. Su ile aramıza mesafe koymak zamanı geldi diye düşünmeye başladım. Hem zaten en başta nasıl oldu da bu kadar kısa sürede çok yakınlaşabildim ki? Hiç mantıklı gelmiyor. Beynimde düşünce ve tereddüt fırtınaları oluşmaya başlamıştı. Düşündüm ve tekrar düşündüm.

Evet yukarı çıkıp daha güvenli bir yer bulmanın zamanı gelmişti. Yolda bulabildiğimiz yiyecekleri ve suları depolamakta oldukça önemli bir noktaydı. Aklımda olan birkaç strateji içinde benim evime gitmek yoktu. Yanımdakilere olan güvenim o kadar yüksek derecede değil. Tehlikeye atmak yerine gözlemledikten sonra eğer güvenme layıklarsa Onları gerçekten büyük bir hazine bekliyor olacak tabiki eğer ben ulaşmadan daha önce aklımı kaybetmezsem veya ölmezsem. Artık okuldan çıkma zamanı geldi ve Kurt yanımdaydı. Diğerlerini de çağırmadan önce dışarıyı kontrol etmeliydik. Bu yüzden kapıyı açıp küçük adımlarla yere yakın şekilde yürümeye başladım. Etrafa baktığımda hareket edenlerin yürüyemediğini gördüm. Bazılarının bacakları kırılmıştı bazılarının ise bacakları tamamen parçalanmıştı. Tabiki henüz bir karara varmak için erken. Kurt benimle birlikteydi. Yavaş fakat emin adımlarla ilerleyerek etrafı gözlemliyorduk. İlgi çekici bişey bulamadım ve Kurt'a baş hareketiyle '' tamamdır '' mesajı verdim. Kurt bi süre bana baktı ve işaret parmağı ile sessiz ol işareti yaptı. Bende mimiklerimi kullanarak şaşırmış ifadesi yaptım ve '' ne oldu '' mesajı vermeye çalıştım. Anlamış olmalı ki gözüyle arkasında durduğumuz binanın yanınında '' bir sorunumuz var '' mesajını verdi. Bende o tarafa baktığımda cesetlerin üstünde birkaç kişi olduğunu ve afiyetle ziyafet çektiklerini gördüm. Bir anda yine o korkutucu psikopat gülüş yüzümü ödünç almıştı. Ordaki şeyler kişi değil zombilerdi. Bu yüzde doksan belli olmuştu artık. Aklımda teoriler oluşmaya başlamıştı. Kalp atışı hızlandı ve yüzümün kontrolünü tekrar aldığım zaman Kurt'a baktım. Kurt yırtıcı bir avcı gibi bana bakıyordu. Benden korkmadı fakat bu bakış iyiye alamet değildi. Gözlerine bakarken bizimkilerin olduğu yerden gelen çığlık bizi ürkme moduna sokmuş ve av avcı durumundan çıkarmıştı. Oraya doğru gitmeye başladık ve çığlığın susması ile akşam üstü yavaş yürüyüş, süratli bir maraton koşusuna dönüşmüştü.

Sonunda : ZombilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin