İçerde ki Şüphe (#11)

29 1 0
                                    

Kısa mesafeli maraton koşusundan sonra binanın içine girdiğimizde yavaşça kızların kaldığı yere yavaşça ilerledik ve anahtar deliğinden baktığımda karşımda bir erkek, üst kattan gelen kızın üstünde ve boğazına dayadığı bıçakla kızı tehdit ediyordu. Diğerleri de yaklaşamıyordu. Aklıma gelen şey zombi taklidi yapıp bu şeref yoksunu hayvanı dışarı çekmekti. Şiddet yanlısı bu manyağı nasıl uzaklaştıracağımı bilemedim o yüzden aklıma ilk geleni yapmaya kara verdim düzensiz şekilde kapıya vurmaya başladım ve Kurt bana tip tip bakıyordu. Vurmaya devam ettim ve artık yanındaki kızların nefret dolu bakışları ve kapıya vurmamın sesi bunu çileden çıkarmıştı. Bir hışımla ayağa kalktı ve kapıya yöneldi, kapıya yaklaştığında kenara yöneldim ve sert bir tekme atarak beni yere düşürmeye çalıştı. Kapı açılır açılmaz burnuna sağlamından bir yumruk oturttum. Yere düştü ve şaşkın şekilde yüzüme baktı, hiç fırsat tanımadan topuğumla diz kapağına vurup bir kıtırt sesi daha. Buna alışmaya başladım artık. Tabiki ölüler üzerinde alışkın olmam canlılar üzerinde geçerli değildi. Fakat bu aşağılık mahluk beni çok sinirlendirmişti. Savunmasız insanları bıçakla tehdit etmek şerefli bir insanın yapacağı bir şey değil sonuçta. Dizi kırıldığında bağırmaya başladı ve düşürdüğü bıçağa uzanmaya çalıştı. Eline bastım ve adrenalinin verdiği bir anlık etkiyle bunun çenesinden ve başının üstünden tuttum ve başka bir kıtırt daha.
Kurt beni kavradığı gibi geriye fırlattı. Sakinliğimi koruyup ayağa kalktım ve başımı sağa sola sallayıp ordan ayrıldım. Sanki hiç bir şey umrumda değilmiş gibi etrafa bakmadan yürüyordum. Elimde sadece bir kılıç vardı. Avrupa tipi olan bu kılıca alışmam biraz uzun süreceğini düşündüm. O yüzden kılıcı geri dönüp Kurt'a verdim ve bıraktığım sopamı almaya gittim. Çok sürmeden buldum ve binadan çıktım. Kurt'un ve kızların bana şüpheli bakan gözlerinin dışında, benimde onlara olan şüphelerim beni oradan uzaklaşma isteğiyle baş başa bıraktı. Ordan normal halde yürüyerek çıktım ve okul kapısına doğru ilerledim. Önüme yavaş tipte zombiler çıkmaya başladı. Kendimi saklamıyordum. Bana ne olduğunun farkına varamadan zombilerin bana yaklaştıklarının farkına vardım. 3 tanesi yavaş yavaş gelmelerine rağmen çevreme dikkat etmediğim için oldukça yaklaşmışlar. Bir kaç adın geri geldim arkama baktım ve arkamdan gelen 2 tane daha olduğunu gördüm fakat onlarla aramda yeterince mesafe olduğu için önümdeki ve sol tarafımda olanlara dikkatimi verdim. Önümdekini sopanın ucuyla itmeye çalıştım fakat zombi üstüme gelmeye devam ettiği için vazgeçip diz kapağına vurdum ve yere düştü ve kalkamadı. Bana doğru geliyordu fakat sol taraftakileri halletmek için yeterli zamanı bana verdi bana ve birkaç adım geri atıp diğerlerini geriye çektim arkadakiler yaklaşmaya başladığı için biraz telaş içine girmeye başladığımı hissettim. Bu telaş içimde olan kötü hissin bir ürünü olsa gerek çünkü daha biraz önce bundan çok daha beter durumlardan kurtuldum ve artık daha tecrübeli olmama rağmen neden soğuk soğuk terlemeye başladım ki? Derin nefes alıp bir süre bekledim ve gözümü açar açmaz sopayı daha sıkı tutup bana yaklaşan soldan gelen zombinin çenesine sağlam bir darbe indirdim ve gelen kıtırt sesi boynunun kırıldığını düşündürttü. Daha sonra diğerinin sağ tarafından eğilerek ve geçerken sol dizine darbe indirerek yere düşürdüm ve topuğumla da boynunun işini bitirdim. Hala yaşıyor olmaları benim için o kadar sorun değildi aslında diğer ikisini de indirdikten sonra son dokunuşlarla işlerini bitirdim.
Etrafta olan kan ve diğer şeyler midemi bulandırmaya başlamıştı çünkü manyak olanların vücutları bu kadar yumuşak değildi. Aslında hepsi aynı değildi bazılarının yumuşak bazılarının ise daha sertti. Binanın içinde olan yavaş zombilerin vücutları daha sertti. Emin olamıyorum. Sahaya çıkmadan önce inceleme yapmayı düşünüyordum fakat işler pek te yolunda gitmediği için elden gelen bir şey yoktu. Artık bir eve girip etrafı gözetlemeye başlamak istiyordum. Okuldan çıktım ve biraz ilerlemeye başladım. Öldürdüğüm ilk manyağın yanına gitmeye karar verdim ve yerde olduğunu gördüm. İnceleyici kişiliğim devreye girdi ve etrafa bir göz gezdirdim birçok evin ışığının yandığını gördüm ve ilk serdiğim manyağın kıpırdamadığını gördüm. Bir süre baktıktan sonra taş bulup fırlattım. Boşluğuna denk geldi. Kıpırdama olmadı. İlerlemeye devam ettim. Saat geç olduğundan dolayı dışarısı çok dolu değildi biraz ilerledikten sonra sanki hayat eskisi gibiydi. Sakindi ve etrafta çok ses yoktu. İnsanları uyarmalıydım fakat nasıl? Bağırırsam diğerleri buraya gelebilirlerdi. Fakat bu kadar kişiyi bırakmaya gönlüm el vermiyordu. Kendi içimde çözüm ararken binalardan birinden çığlık sesi yükseldi ve birçok kişi camlara ve balkonlarına çıkmaya başladı. Sokakta bir tek ben vardım. Yavaşça yürürken çığlık sesiyle irkildim ve çığlığın geldiği binaya baktım. Bildiğim kadarıyla o binada tanıdığım yoktu ama bu bir bahane miydi?

Sonunda : ZombilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin