Kapıyı çalsam ne olur diye düşündüm ve bütün zillere bastım. Kapı açıldı. Binaya girdikten sonra çığlığın hangi dairede olduğunu anladım ve merdivenleri ikişer ve üçer olarak çıkmaya başladım. Sonrasında ise gördüğüm manzara beni kısa süreliğine şok etmişti.
Bir teyzeyi kapının önünde bir çocuk ısırıyordu ve teyze ağlayarak çocuğa sarılıyordu. O anda ne yapmam gerektiği hakkında net bir cevap bulamamıştım. Teyze hala canlıydı ve çocuğu onlardan birisine dönüşmüştü. Aslında yapılabilecek tek şey vardı ve kendime geldiğimde teyze çoktan son nefeslerini veriyordu. Bana baktı ve gözlerini kapatıp son nefesini verdi. O çocuğu ve teyzeyi bu şekilde bırakamayacağım için aldım elime sopamı ve gerekli olan şeyi yaptım. Sonrasında evde başka virüs kapan yada hayatta olan var mı diye girdim fakat nafile. Hayatta kalan yok.
Bu sırada binada olan diğer insanlar dışarıda olan iki ölü insanı görünce ne yapacaklarını şaşırmışlar ve aralarında konuşmaya başlamışlardı. Kapıdan çıkarsam benim iki suçsuz insanı öldürdüğümü düşüneceklerini bildiğim için kapıdan çıkma ihtimalimi aklımdan çıkardım. Balkondan inmek daha kolay olur diye düşündüm. Evin içinde bir başka kadın gördüm orda cansız bir şekilde yatıyordu ama bu zamanda artık cansız bedenlerde etrafta gezindiğine göre canlılık kavramı biraz değiştirilmesi gerekebilir. Bu virüsün nasıl çalıştığı hakkında sadece teorilerim olduğu için şimdilik bilgi toplama aşamasında kalmayı tercih ediyorum. İçerideki eşyalar ve aletler onların işine yaramayacağı için evin kapısını kapatıp etrafta işe yarar biseyler baktım. Çantaya birkaç kavanoz turşu, reçel, şişe su ve tornavida aldım. Tornavida yakın dövüşte işe yarayabilir diye düşündüm ve iki tanesini kolay ulaşabileceğim yer olan çantanın yan kısımlarına koydum. Bu binada virüs kapanlar varsa bu mahalle de çoktan kaosa sürüklenmişti diye düşünmeye başladım. Bu sadece fırtına öncesi sessizliğiydi. Kısa süre sonra çığlıklar birçok yerden yükselmeye başladı. Mutfakta bulunan sağlam gözüken bıçaklardan aldım ve kartona sararak çantama koydum. Bir tane de oklava gördüm ve almadan duramadım. Sopam daha ne kadar dayanır bilemediğim için farklı silah çeşitleri de bulmalıyım. Balkondan su borusuna tutunarak aşağı doğru yavaş yavaş inmeye başladım. Birkaç insan dışarıda olduğunu gördüm üzerimdeki kanlardan dolayı bazı insanlar bana tip tip bakıyorlardı sonuçta olan olaylardan haberleri yoktu. Birkaç tane erkek bana doğru gelmeye başladı. Bende iki elime de uzun mutfak bıçaklarını aldım ve onlar bana yaklaşmadan hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Zaten çok sürmeden arkamdan çığlık seslerinin yükselmeye başladı.
Hem evime doğru gidiyor hemde sanki bir yanım geriye okula doğru gidiyordu. Bir daha gökyüzünü görebilecek miyim acaba diye aklım sanki diğer düşüncelerimi pataklayıp bu düşünceyi öne çıkarmaya çalışıyordu. Bana bakışları aklıma geldikçe sinirlenmeye başlıyordum ama yinede göğsümde bu ağrı hissi gittikçe daha da büyüyordu. Sakin olmam gerektiğini ve kendi kuralıma karşı geldiğimi farkettim.
Geri gitmem gerektiğini düşünmeye başladım ve çok beklemeden yola koyuldum. Tabi geldiğim yoldan gitmemem gerektiğini biliyordum fakat korkumu yenmek için yavaş yavaş aynı yoldan gitmeye karar verdim. İnsanların çok olduğu yerlerden uzak durmak gerekiyor aslına bakarsak ama adeta yürek yemiş gibi gidiyordum. Sol elim boşta sağ elimde bıçağı sımsıkı kavradım ve yola devam ettim. Kısa sürede ortalık çok karışık hale gelmiş. Kendimi test etmek için olduğum yerde birkaç saniye durdum ve birkaç tanesinin bana gelmesini bekledim. Kafası tam ortadan yarılmış ve burnu nerdeyse tamamen ezilmiş bir deli bana doğru koşmaya başladı. Yaklaştığında üzerime atladı kollarını ters tarafa yönlendirerek yan tarafına geçtim. Yüz üstü düştü ve hemen sırtına dizimle bastırdıktan sonra sol şakağına bıçağımla darbe indirdim. Uzun sopaya göre daha yakın bir dövüş geçtiği için daha tehlikeli olsada sivriliği sayesinde beyne zarar vermek daha kolaydı. Ayağa kalktım ve birkaç tane daha bana koşmaya başladı. Bıçağın da dejavantajlarından birisi de tekli hedeflere karşı iyidirler fakat hedef sayısı artarsa pek şansınız yoktur. Yemiş olduğum yürek sanırım döngüsünün sonuna gelmiş olmalı ki o saçma özgüven kalmamıştı artık. Mantıklı düşünerek depar atarak kaçmaya başladım zig zag yaparak atlatıyordum hepsini. Dediğim gibi ben devamlı olarak spor yaptığım için bu durum beni pek yormuyordu. Karışıklık sonrası ortalık çokta kötü sayılmaz. Yerdeki kan ve parçaları saymazsanız tabi.
Gidiyorum gitmesine ama gittiğimde ya beni kabul etmezlerse ve bir çift gökyüzü yerine kapalı ve kasvetli gözler bana bakarsa ne yapacaktım? Normalde pek yaşanan bir olay değildir benim böyle düşünmem. Okula doğru geldikçe yine sesler yükselmeye başladı. Kapıya doğru gidiyordum ki tam o sırada birkaç saniyeliğine gözümü alamadığım bir olay gerçekleşti. Peki ama 70 kilonun üstünde bir adam nasıl olurda kuş gibi bir ağacın dalında asılı olabilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonunda : Zombiler
Horor(İlk olarak : Bu hikaye tamamen hayal ve kurgudan ibarettir. Yazılarımda yaratmak ile ilgili kesinlikle bir anlam veya anlatım söz konusu bile değildir. Yaratmak sadece ve sadece ALLAH'a (C.C) mahsustur. GİRİŞ Masaldan çı...