2| Bu her şeyin sonu olabilir.

5.9K 831 91
                                    

🌾

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌾

İyi hissediyordum, birkaç gündür üzerime sinen hastalığı atlatmış ve kendimi tamamen toparlamıştım. Kasabanın meydanında, yuvarlak süs havuzunu gören çardakta oturuyor ve elimdeki kitabı okuyordum. Meydan sakindi, soğuk hava insanları evlerinde tutmak için iyi bir çözümdü. Kalın montumun içinde büzüşmüş halde olsam da benim için sorun değildi, yarım saat içinde yanıma gelecek olan Jimin'i bekliyordum.

Sinema gecesinin bitimi benim için biraz beklediğimden farklı olsa da hayatım aynı tek düzelik içinde devam ediyordu. Okuduğum kitabı kapatarak bakışlarımı çevremde gezdirdim; bir anne bebek arabasını itekliyor, bir çocuk geç kaldığı okuluna yetişmek için koşuyor ve kasabamızın manavı son gelen sebzeleri yerleştiriyordu. Düşüncelerin zihnimin içinde geçip gitmesine izin vermek istiyordum ama bilmiyordum, her şey kafamı karıştırıyordu. Onu düşünmek istemiyordum, benim için sıcak içecek almasını ya da yan profilinin karanlıkta bile gözüme hoş gelmesini.

Jimin karşıma otururken ellerini kabanının cebinden çıkardı, katlanan krem rengi kazağını düzeltti. "Hoseok hyung birazdan gelir, bize sıcak içecek de alacak." dedi, başımı sallayarak onu onaylarken elleri uzandı ve masanın üzerindeki kitabı kendine doğru çekti. "Dorian Gray'in Portresi." dedi hafif tebessüm ederek, sayfaların arasında gezinirken omuzlarımı düşürerek arkama yaslandım. "Bir bakıma, güzellik de bir tür dehadır; hatta dehadan çok daha üstündür çünkü hiçbir açıklamaya ihtiyaç duymaz." Altını çizdiğim son kısımları sesli bir şekilde okudu, "Yoongi ile evlenmek isteyen bir Alfa var." dedi, gözlerini kitaba çevirmiş haldeydi ve bir şey söylemiyordu. "Yoongi hyung ne düşünüyor?" diye sordum, omuz silkmek ile yetinirken onunla bu konuda bir konuşma işine girmediği belliydi.

"Size bir haberim var."

Hoseok hyung bir anda elindeki karton poşeti masanın üzerine bırakarak konuştuğunda irkilmeden edemedim, yanıma otururken soğuktan üşümüş ellerini birbirine sürterek ısınmaya çabalıyordu. "Yeoldong'ta, Taehyung'un yanına oturan kişinin kim olduğunu öğrendim." Hoseok'un sözleri dikkatimi ona vermeme sebep olurken çay dolu karton bardaklardan birini çantadan alarak bana uzattı. İkinci karton bardağı Jimin'e uzatırken sonuncusunu da kendine aldı. Hevesli ve meraklı görünmemek için anlatmasını beklerken gözlerim onun üzerindeydi. "Yakışıklı çocuktu." dedi Jimin onu uzaktan görmüş olmasına rağmen, Hoseok başını sallayarak ona onay verirken çayından içti. "Adı Jeon Jungkook, ailesi Yeoldong'un en eski ve köklü ailelerindenmiş." Kaşlarım çatılarak onu dinlemeye devam ederken sıcak çayımdan biraz içtim. Hoseok onun hakkında konuşmaya devam ediyordu.

Yeoldong kimsenim gitme konusunda özel işleri olmadığı sürece tercih etmediği bir kasabaydı, sinema salonu orada olmasaydı bizim de ayak basacağımızdan emin değildim. Kasaba halkının genel bir kibiri vardı, yabancı birini sokaklarında gezerken gördüklerinde bakışlarını onların üzerinden çekmiyor, rahatsız hissettiriyor olmayı umursamıyorlardı. "Jungkook'un dedesi kasabanın son lideri, babasına bırakması gerektiğini düşünüyorlarmış. Jungkook pek sessiz sakin değilmiş, küçük olayları olan, ailenin küçük haylaz çocuğuymuş." Ona bu bilgileri nereden bulduğunu sormak istiyordum, Hoseok bağdaş kurarak çardağa yayılmış hâlde keyifle anlatıyordu.  Jimin benim aklımdan geçenleri, bu bilgileri nasıl öğrendiğini, ona sorduğunda Hoseok keyifle gülümsedi.

violets for roses'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin