5' Kaçış

4.4K 704 80
                                    

🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌸

Jimin'in söylediklerini asla dinlememem gerektiğini biliyordum.

Karanlık mağaranın içinde, pili bitmiş el fenerim ile kaldığımda onu dinlediğim için kendime küfür ederek ilerlemek zorundaydım. Parmaklarım taş duvarı yoklayarak yoluma devam ederken uzaktan gelen su sesi sinirimi bozuyordu. Tam kapanmamış bir musluğun tek tek damla akıtmasına benziyordu, bir su birikintisine dökülüyordu. Hastaneden çıkmamın üzerinden iki gün geçmemişti ki Jimin, Yeoldang'a giderek onunla konuşmam gerektiğini söylemişti. Babama ve Eunkwang'a onun sevgilim olduğunu söylemenin kelimeler dudaklarımım arasından döküldüğü an hata olduğunu biliyordum. Jeongguk'a onu dahil ettiğim yalanı söylemem gerekiyordu lakin kasabadan Yeoldang'a giden tüm yollar kapatılmıştı.

Jimin iki kasabayı ayıran dağın içindeki mağaralardan diğer kasabaya geçebileceğimi söylerken onu dinlememem gerektiğini biliyordum. Bir yerimi yaralayabilirdim, yolu asla bulamayabilirdim ve en kötüsü gerçek bir Başıboş Alfa'nın saldırısına uğrayabilirdim ama o kadar aptaldım ki, Jimin'i dinleyerek yanım ne yedek pil ne de el feneri almadan yola çıkmıştım. Aptaldım, bazen hiçbir şey düşünmeden hareket ediyordum ve sonuçlarına katlanmam gerekiyordu. Su sesi yaklaşıyor, başıma ağrıların girmesine sebep oluyordu. Mağaranın nereye gittiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Geri dönmek istemiyordum çünkü tam olarak iki kasabayı ayıran ormanın içine çıkıyordum ve hava kararmaya başlamış olmalıydı.

Mağara aşağı doğru bir eğim ile inerken su sesinin nereden geldiğini anlamaya çabalıyordum, çok yakınımdaydı. Gözlerim karanlığa tamamen alışmış hâldeydi, kendimi biraz daha iyi hissediyor olsam da gerginliğimi üzerimden atmak çok zordu. Parmaklarım taş duvardaki girinti ve çıkıntılardan acıyordu, kan akmaya başladığına bile emindim. Eğim kıvrılarak devam ederken biraz önce bulunduğum düz zeminin altına doğru iniyor olduğumu fark ettim. Bu iyiydi, eğim giderek büyüyerek ve rahat hareket edebileceğim bir alan yaratarak devam ediyordu. Sakindim, ilk andaki gerginliğim tamamen beni terk etmişti ve daha iyi düşünebiliyordum. Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu, geriye gidemiyorsam ileriye gitmek zorundaydım ve dikkatli olmam gerekiyordu.

Eğim bittiğinde uzun, dar bir koridor şeklinde devam ediyordu mağara. Tahminlerimin aksine su sei artmak yerine burada tamamen kesiliyordu. Hava daha nemli, nefes almak zordu. Kurdum dönüşmem ve buradan bir an önce kuryulmam için beni zorluyordu ama yapmamam gerektiğini biliyordum. Şu an kurt duyularımın aksine insani duygularıma ihtiyacım vardı. Ne kadar daha hızlı, sesleri daha iyi duyacak olsam da düşünmem gerekiyordu. Kurt halindeyken tüm duyularımız baskın oluyor, ne yapıyorsak aklımızın önüne geçiyordu. Düz yol boyunca ilerlemek nefes alışverişlerimin yavaşlaması ile daha zor hâle gelmeye başlamıştı. Parmaklarımın acısı belirgin, sızlama bedenimi uyuşturuyordu. Dayanmalıydım, yolun sonu nereye giderse gitsin bir çıkış yolu bulacağıma inanmak istiyordum.

violets for roses'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin