"Jimin, bunu yapmak istediğime emin değilim."
Bazı durumlar için artık geç olduğunu biliyordum. Boya kokusu tüm odayı sarmıştı ve saçlarımın yarısından fazlası arkadaşımın ellerine emanetti. "Ben eminim, Taehyung. Sana çok yakışacak ve Jungkook bir kez daha aşık aşık gezecek." dediğinde iç geçirdim, sonucun berbat olmamasını umuyordum. "Hem bana olan güvenini ne zaman boşa çıkardım?" diye sordu bu kez, ona mağara olayını anlattım. "Bebeğim, oraya yedek pil ve el feneri almadan giden sensin. Hem o gecenin sonrasında Jungkook ve senin aranız tamamen iyi oldu, sorunlarınızı çözebildiniz. Ben harika bir arkadaş tavsiyesi vermekle yetindim." Jimin'in söyledikleri gülmeme neden oldu, kendine pay çıkaracak bir durumu illa ki buluyordu.
Tüm saçlarım boyaya bulanmış, Jimin başıma bir adet şeffaf bone takmıştı. Açı sürmüş olduğumuz için hafif bir yanma hissi hâlâ devam ediyordu. "Keşke ben de saçımı boyayabilseydim ama Yoongi hamilelikte zararlı olduğunu söyledi." derken ellerini yıkıyordu. "Haklı sanırım, bilmiyorum. Yoongi hyung çok okuyan biri, ne demiş olsa doğru geliyor bana." dedim, bana hak verdi. Sıcak bitki çaylarımız ile birlikte koltukta oturmuş boyanın saçıma işlemesini beklerken kendimi tuhaf hissediyordum. Bir erkek arkadaşım vardı. Jungkook'u seviyordum. Dünya üzerinde sahip olabileceğim en iyi insandı. Bana en yakın insan olan Jimin hamileydi, karnında bir bebek taşıdığı gerçeğini kabul etmek zor oluyordu bazen.
Televizyondaki diziye dalmış durumda sessizliğimizi korurken telefona kurduğumuz alarm çalmaya başladı. Jimin benden daha heyecanlı görünüyordu. Onu evin salonunda tek başına bıraktıktan sonra banyoya ilerledim. Saçlarımın az bir tutamının elime gelmiş olması içimi rahatlattı, en azından yanmamışlardı ve kel kalmak zorunda değildim. Nasıl göründüğüme dair hiçbir fikrim yoktu. Jimin'e esmer bir tene sarı saçın yakışmayacağını söylemiş olsam da beni dinlememiş, bebeğini ve onu üzmemem gerektiğini söylemişti. O doğum yapana kadar her olayda bebeğini önümüze süreceğini keşfetmiştim.
Aynaya bakmaktan çekiniyordum. Üzerime pembe bir kazak, altıma da siyah pantolonumu geçirdim. Jungkook birkaç saat sonra gelecekti ve hazır olarak onu beklemek istiyordum. Saçlarımı kuruttum. Jimin salonunda ortasında volta atıyor, beni bekliyordu. "Nasıl olmuş?" diye sordum kapıya gelince, durdu ve bana baktı. Jimin'in gözleri her zaman hislerini net bir şekilde belli ederdi. Parıltılar etrafa saçıldı. "Harika görünüyorsun. Dünyanın en güzel arkadaşına sahibim!" dedi, kollarımın arasına koştu ve ona sıkıca sarıldım. "Jungkook sana çok aşık olacak. Bir de sarı bana yakışır mı diyordun... Mükemmel görünüyorsun." dedi Jimin, bir kez daha sarıldı bana.
"Jungkook bana zaten çok aşık. Bazen nasıl baş edeceğimi bilmiyorum onun hisleriyle. Jungkook'u hak ettiği kadar sevemezsem diye korkudan ölüyorum."
Jimin'e içimi dökmek her zaman iyi geliyordu. Saçlarımı okşadı ve her şeyin iyi olacağını söyledi. "Jungkook ve sen harika bir ilişkiye sahip olacaksınız, buna eminim. Kendini yorma ve sıkma. Eminim Jungkook da senden onu sevmen dışında hiçbir şey beklemiyordur." dedi Jimin, ona hak vermeden edemedim. İkimizin de büyük istekleri yoktu. Beraber mutlu olmanın ötesinde bir şey istemiyorduk.."Biliyorum, ben de ondan beni sevmesinden başka bir şey istemiyorum. Jungkook çok nazik, Jimin. İnsanların onun hakkında söylediklerinin aksine bana karşı şefkat dolu. Gözlerinde bile görebiliyorum." Jimin benim sözlerimi gülümseyerek dinliyordu. "Birinin seni böylesine güzel sevmesini hak ediyorsun, balım. Yoongi hyung ile buluşacaktık, seninki de birazdan gelir. Tadını çıkar." dedi, saçlarımı öptü ve evden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
violets for roses'taekook
Fiksi Penggemaromegaverse* omega kim taehyung, arkadaşları ile gittiği sinemada hemen yanındaki koltukta oturan alfa jeon jungkook'a aşık olacağını hissetmemişti.