thirteen

376 45 22
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.

Jungkook gözlerini araladığında bir süre hareketsiz kaldı. Peşi sıra hafızası netleştiğinde yatağın kenarında uyuyakaldığını anımsaması birkaç saniye içinde gerçekleşti.

Oturuyor olduğu sandalyede doğrulmadan önce patronuyla göz göze geldiği an afallamışlığının önüne geçemedi.
Roseanne ise yatakta oturur pozisyonda arkasına yaslanıp kollarını kavuşturmuşken tepeden dikkatle izlediği Jungkook'un uyanmasıyla da ifadesizliğini koruyordu.

Jungkook onu izlemeyi kesip nihayet doğruldu, boynu tutulduğundan eli huzursuzca ensesine gitti.
"Siz uyanana kadar beklemem gerektiğini düşündüm, patron."
Dedi Jungkook donuk ifadesine denk yorgun bakışları eşliğinde.
Roseanne tek kelime etmedi, doğrudan yüzünü incelediği Jungkook'un devam etmesini bekledi.
Jungkook bir an için ne diyeceğini bilemedi, sessizliğine anlam veremediği patronunun alnındaki sargı bezi radarına takıldığı an ise kaşları refleksle çatık bir hal aldı.

"O yarışa hiç katılmamalıydık. Tüm bunlar yasadışı, kara paranın dahi bahsi geçtiği o mekâna hiç uğramamanız gerekirdi. O soysuz heriflerinde enselenmesi çok sürmez. Hapsi boylamaları da mekânın önünden geçen herhangi aklı başında birinin polise tek bir ihbarına bakar."
Jungkook söylemlerinin arkasında durduğunu belirtmek adına kaşları kararlı ifadesine denk çatık bir hal aldı, Roseanne'in sessizliği son bulmak bilmezken iç geçirdi.
"Konuşmayacak mısın, patron?"
Diye sordu ikilemde kalmış olmasını göz ardı ederek.

Roseanne dikkatli bakışlarının odağını bulundukları hastane odasının penceresine dikti.
"İki gün sonra yönetim kurulu toplantısı var. Tüm mirasçıların katılımı zorunlu. Bay Sung da orada olacak, babama olan rekabeti yüzünden benim ayağımı kaydırmak için elinden geleni yapacağına dair şüphem yok. Senin de orada olmanı istiyorum. Gerçek yüzümü görmek istiyor musun? Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun."
Dedi Roseanne, aşağılayıcı bakışları, Jungkook'un donuk ifadesinde kilitlenmişken neden hiçbir tepki vermemesine anlam veremedi, öfkelenmesini bekliyordu oysa.
Tahmin ettiğinin aksine Jungkook sakinliğini korudu.
"Her neyse, bunun bir önemi yok. Ne yaparsam yapayım peşimi bırakmamakta ısrarcısın ama iki gün sonra fikrin değişecek. İşi kendi isteğinle bırakacaksın ve benden nefret edeceksin. O zamana kadar sözleşme gereği emirlerimden çıkamazsın, unuttun mu?"
Dedi, ifadesindeki çalkantılı hırs yerini korurken Jungkook gergince dudaklarını yaladı.
Sırrını kimsenin bilmediği ve sırtındaki morluklara pansuman yapan patronu, gözlerinin içine bakarak kendisinden nefret etmesine ön ayak olacak söylemlerde bulunuyordu ve bu Jungkook için anlamsızdı. Onun hakkında daha bilmediği ne vardı?

"Eve gidelim. Açım, bana yemek hazırlaman gerekecek. Geçen gün yaptığının aynısından istiyorum." Dedi Roseanne, gözleri tepkisini teyit etmek üzere şüpheyle kısıldığı esnada Jungkook duraksadı. Tarifini annesinden öğrendiği yemeği ilk yaptığı kişi patronuydu ve sebebini anlamadığı bir şekilde son olacağa benzemiyordu. Oysa sıradan bir tarifti.
Jungkook zoraki bir tebessüm sundu, o esnada Roseanne kolundaki serum iğnesinden bir çırpıda kurtulduğu gibi ayaklarını yere sarkıttı.
Jungkook ona ciddi olup olmadığını anlamaya çalışır gibi bakarken Roseanne kalkmadan önce başı döndüğünden kendine birkaç saniye tanıdı. Ardından kenardaki koltukta duran gümüş işlemeli zarif el çantasını aldı ve dik duruşundan ödün vermeyerek anında eski ifadesine büründü.

about my new assistant: mr. jeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin