Roseanne iki kere çevirdiği anahtarı kapının üzerinde bıraktı, kapı aralandığında eli yanına düştü.
Ev bugün yalnız olduğu için sessizdi.
Merdivenleri inmek üzere adımlarına komut verdi.
Pek de yalnız sayılmazdı, iki tane isteksiz misafiri kilerde esirdi.Alt kata vardığında sandalyeye bağlı olan iki simanın radarına girmekte gecikmedi, onlara bakmadan Bay Jung'ın sandalyesinin arkasında duraksadı.
Tereddüt etmeksizin bir dizinin üzerine eğilerek halat ipini çözdü, ardından el bileklerine geçti.
"Ne yapıyorsun?" diye soran Bay Jung, serbest kalan bileklerini ovaladı.
Roseanne oralı olmadı, asistanının söylemlerinin hükmünün geçersiz olduğunu sanıyordu, bariyerlerini aşması için ona fırsat verirken iki kere düşünmeliydi oysa."Bizi öylece bırakacak mısın? Sana şizofreni olduğunu söylemiştim."
Eunji öfkeyle söylendiği esnada halat iplerinden kurtulduğu gibi sandalyede doğruldu.
"Jungkook'un senden uzak durması gerekiyor, ona tüm bunlardan bahsetmeyeceğimi sanıyorsan hayal kur." dedi, alev püskürür gibi."Size gitmeniz için bir şans verdim ve o şansı böyle mi harcıyorsunuz? İlgilenmeniz gereken hayatlarınız yok mu? Sahi, var mı yok mu orası da şaibeli."
Bay Jung ona yandan dik dik baktı bir süre, Roseanne ise bakışlarında tahmin ettiğinin aksine hüzne rastladı.
"Bayım, bana acımamanızı yeğlerim." dedi, bu üstü kapalı tehditvari söylemi Bay Jung'un geri adım atması için yeterli oldu.
"Oğlumdan uzak dur."
Roseanne güldü, Eunji merdivenlere yürüdüğü esnada Bay Jung günlerdir hapis olduğu odayı hafızasına kazımak ister gibi her ücrasına baktı.
"Emin ol da o da senin için aynı şeyi söylüyor."Bay Jung da Eunji'nin peşi sıra boş odayı terk ettiğinde Roseanne yalnızdı.
Sırtını duvara yaslayarak yere çöktü, kollarını dizlerine dolaması peşi sıra gerçekleşti.
Asistanı şimdi hakkında ne düşünürdü?
Evinin kilerinde insanları esir tutan ruh hastası bir kaçık olduğunu mu?
Yoksa yalanlarının arkasına gizlenen aciz bir Bulldog varisi olduğunu mu?
Tepkisini kestiremedi ama en azından kendisinden nefret etmemesini diledi.Birinin daha kendisi yüzünden hayal kırıklığıyla sarsılması artık sineye çekebileceği bir şey değildi, özellikle asistanı söz konusu olduğunda kalbi huzursuz olduğundan olsa gerek acıyla tekliyordu.
Bunu nereye kadar devam ettireceğine dair bir fikri yoktu, şu an için tek yaptığı asistanını bir sonraki görüşünde yersiz bir tepkiyle karşılaşmamayı ummaktı. Bu bencillikti, Roseanne ne kadar inkar etse de kendisinden başkasını ön plana koymamakta ısrarcıydı her zaman. Benciller kaybetmeye mahkumdu.
.
Gün batımının son demlerinde fütursuzca akıp giden saatler gidişatına tezat yerini yeni bir güne devretmemeye yeminli gibiydi. Vakit soluklanmak nedir bilmezdi ama geçmediği yanılgısına kapılan insanları çileden çıkarmakta ustaydı.
Zaman bu tanımın ta kendisiydi, insanın bilincini çıplak elle tokatlarken acıma duygusuyla hareket etmezdi.
Somi ve Jaehyun sabahtan beri eve uğramamışlardı, bu onların dışarıda kalabildikleri en uzun süre zarfıydı.Nihayet kapı çaldığında Roseanne'in dalgın bakışları odağını yitirdi.
Oturduğu koltukta ayaklandı, kapıya varana kadar geçen süre aklını yitirmesine sebep olmasının eşiğindeyken adımları durdu.
Kapıyı açtığında elleri buz kesti.
Karşısında dikilen Jungkook patronunu sorgulamadan izledi, Roseanne ise bomboş ifadesi eşliğinde omzuna çarparak içeriye geçişini izledi.
Kapıyı kapattı, asistanının peşi sıra salona döndüğünde kalbi ağzında atıyordu."Sen ne yaptın?"
Jungkook salonun ortasında durdu, Roseanne ise karşısında duraksadığında gözlerine bakmamak için direndi. Yoksa hayal kırıklığıyla parlayan gözlerinde düzenbaz kendisinin yansımasıyla yüzleşmek durumunda kalabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
about my new assistant: mr. jeon
Paranormal"Yeni patronun son patronun olmasın istiyorsan onun emirlerinden sakın çıkma."