"Siz neden buradasınız?""Bilmiyoruz, acil olduğunu söyleyerek buraya çağırdı Prens Jungkook." Hoseok hyung neden burada bulunduğunu bilmediğini belirtirken diğerleri de ona katıldığını birkaç mırıltıda belli etmişti.
"Aah kesin yine boş işlerin peşinde." Diye mırıldandım hyungun yanında ki koltuğa kendimi atarken. Uzun bir dersten çıkmıştım ve şu an onu çekicek beyin yeterliliğine sahip olduğumu düşünmüyordum. Yine de uzun bir süre sonra birlikte zaman geçirmek hoştu, onları özlemiştim.
Şu birkaç ayda çok fazla şey yaşandı, zihnim fazla doluyken ister istemez kendimi onlardan uzaklaştırmıştım. Bana ayardımcı olmak isteyen bu insanları bir köşeye iterek odamdan çıkmadım. Yine de ne zamann tekrardan o kapının arkasından çıksam hiçbir şey olmadan her zaman yanımda oldular. Onlara planımdan bahsetmemiştim fakat bir şeylerin peşinde olduğummu bildiklerinden sesslerini çıkarmıyorlardı.
"Ona bir şey oldu zannedip tüm işlerimi bırakarak buraya geldim, saçma bir şey olmasa iyi olur." Namjoon hyung sabır diler bir şekilde oturduğu yerde söylenirken Hoseok hyung ona takılabileceği bir anın yakalama sevinciyle gözleri parladığı sırada bu konuşmanın hiç güzel bir yere gitmeyeceğini anlamıştım.
"Tüm işlerin dediğin sanırım Seokjin hyung oluyor, Dük."
"Ahh bu konuşmayı duymak istemiyorum." Yüzüm konunun değişmesiyle buruşurken tek isteğim yatağıma gitmekti.
Kral Yoongi'yi ziyaretimden 1 ay geçmişti. O günden sonra bir daha konuşmasakta teklifimi kabul etmesi iyiye işaretti. Hanja ve locanın yardımı ile istediği toprak üzerinde çalışıyordum herkesten gizli sessizce, ondan hala bir haber alamamak beni tedirgin etse de sözünden dönmeyeceğini biliyordum. O meşgül bir Kraldı, beklemeliydim.
"Neden?..bu aşk."
"Ihhğ aşk mı? Daha çok çiftleşmenizi izliyor gibiyim." İğrenir bir şekilde ikiliye baktığımda neyden bahsettiğimi herkes biliyordu. İkisi de hepimizden daha olgun insanlardı fakat ilişkileri..fazla cıvıktı ki artık katlanamıyordum. Aşık olduğumuzda bu hallerini anlayacağımızı söyleyerek bizi teselli etmeye çalışıyolardı ama bu benim için kaldırılması zor bir şeydi.
"Saçmalama Jimin ah, daha onu yapmadık.."
Odadan kendimi atmaya yetecek cümleyi duyduğumda son nokta olmuştu benim için. "Ben gidiyorum, buna ayıracak zamanım yok."
"Sanırım aşık oldum." Bulunduğum ortamı terk etmek için ayaklandığım sırada, Jungkook'un odaya heyecanla dalmasıyla kalktığım koltuğa yanımda ki Hoseok hyungun zoruyla geri oturtuldum. Yatağıma gitmek istiyordum.
"Aferin."
"Tebrik için mi çağırdın?"
"Artık gidebilir miyim?" Sessiz mırıltımla yanımda oturan Seokjin hyunga tatlı bakışlarımla baktığımda çatık kaşlarıyla bana dönmesiyle sessiz cevabımı almıştım. Benim için uzun bir süreliğine buradan çıkış olmayacaktı.
"Hyungg.." Prens Jungkook sızlanışı ve minik ceylan gözlerini büyüterek bize baktığında kimsenin ona karşı hayır diyemeyeceğimi biliyordu. "Lütfen oturun ve beni dinleyin, onu bana aşık etmenin bir yolunu bulmalıyız."
"Kral Yoongi'yi kılıç savaşında yenmem daha olası." Onun bu saçma cümlesine histerik bir şekilde güldüğüm sırada kendimi tutamayarak ağzımdan kaçırdığım cümleyle dudaklarımı sıkıca birbirine bastırırken içimden birkaç küfür savurdum kendime. Kendimi ellerimle onlara yem yapmıştım.
"Wow konumuz birden ona nasıl geldi?"
"Jimin?"
"Yoksa birimiz tatlı Kralımıza mı vurulmuş?"