//10

925 118 15
                                    



Özgürlük.

Yeşilin her tonunu almış uzunlu kısalı otların arasında, sıcak güneşin her bir dalgası tenine değmesiyle parlaklığı daha bir belli olan bu siyah renkli at, sonu gözükmeyen birkaç uzun yeşermiş ağaçlar dışında kimseciklerin olmadığı bu uçsuz bucaksız ovada son sürat koşarak giderken hissettiğim tatlı duyguyla yüzümde oluşan gülümsemeyi bir türlü silememiştim.

Böyle bir şey miydi özgürlüğün tadı?

Atın hızıyla birlikte tenimi okşayan rüzgar sanki tüm dertlerimi alabilcekmiş gibi her şeyi unutturmuştu bana. Sarhoş olmuş gibiydim.

Arkamda oturan adamın kemikli ellerini tutup elimde ki deri kayışı ellerine tutuşturmuştum. Ne yaptığımı anlamayarak bana baktığını hissederken yine de verdiğim kayışları sıkıca tutmuş, atın gücü ellerine geçmişti.

Elimde tutucağım hiçbir şeyin kalmaması ile büyük bir keyifle kollarımı beni kucaklayan rüzgara doğru açtım. Bu sarılışıma karşılık veren sıcak rüzgarla yüzümde ki gülümseme daha bi büyümüştü.

Tenime değen güneşin sıcak nefesiyle gözlerim kapanırken başımı yavaşça geriye attım. Doğayla ilk defa bu kadar iç içe oluyordum ve bu duygu.. güneşin tenimi yakan sıcaklığı, atın hızla arasından geçtiği bu uzun otların çıkardığı melodiler, rüzgarın sessiz şarkısı eşliğinde beni kucaklaması..

Bu özgürlüktü.

İlk defa tattığım bu duygu beni sarhoş etmişti çoktan. Başım, arkamda ki adamın geniş omuzlarına düşerken, sırtım tamamen bedenine yaslandığında kayışı tutmak için belimin etrafına sarılan kolları daha bi sıkılaşırken içimde oluşan güven hissini yabancılamıştım. Boğazıma birçok kez bıçak dayamış bir adam için düşündüklerim normal olamazdı. Belki de anın saflığından dolayıydı.

Dört duvarın arasından çıkıp, gerçek dünyayı kendi gözlerimle, kafamın içinde tek bir düşünce olmadan görmek yeni duygularla tanışmamı sağlamıştı.

"Düşeceksin Prensim."

Prensim.

Bu, gün içinde çok kez duyduğum bir tabirdi. Ama ondan duymak..tamamen bütün dengemi değiştirmişti. Yumuşak fısıltısını duyduğum da yanı başımda duran yüzüne çevirdim bakışlarımı. İki yana açtığım kollarım kucağıma düşerken gördüğüm bu güzellik ile nefesimin kesildiğini hissetmiştim.

Bu adam nasıl gerçek olabiliyordu?

Beyaz süt teni ,güneşle birlikte daha bir canlanırken minik keskin gözleri arada bi bana dönsede çoğunlukla etrafta geziniyordu. Buna rağmen koyu kahveleri beni çoktan kavurmuştu.

Minik burnu mükemmel bir şekilde yüzünü tamamlarken ince dudakları gözlerimi onlardan almamı engelliyordu. Siyah saçları alnına özenli bir şekilde dökülmesine rağmen rüzgarın yumuşak okşayışlarıyla hafifçe dağılıyorlar yinede bu güzel tabloyu bozamıyorken aksine daha bi güzelleştiriyorlardı.

Boyun girintisinde olan yüzümle ona aslında ne kadar yakın olduğumu fark etmiştim. Sert ama yinede beni yumuşatan o kokusu burnuma gelirken boynuna gömülmemek için kendimi çok fazla zorlamıştım.

Düşüncelerimin anlamsızlığını farketmemle suratım gerildi, kafamı bir yere falan vurmuş olmalıydım bu çok saçmaydı. Yüzü güzel olup kişiliği yerde ki taştan daha beter olan biriydi sadece.

Onu öldürecek kişi benken böyle şeyler düşünemezdim ama bana dönen yüzüyle aramızdaki santimler daha bi azalmış, dudaklarının arasından süzülen sıcak nefesi tenime çarparken kalbimin doğru ritimde atmadığını fark etmiştim.

Another Life || YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin